Aslan sosyal demokratlar

Meclis'te patlayan kavgada Ak Parti ile MHP karşı karşıya gelince CHP de sessiz kalamadı; sessiz-sâkin kalsa kargaşadan en kârlı çıkacak parti olduğu halde hem de... CHP'nin derdi, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, kavgalı oturumu yöneten CHP'li başkanvekili Güldal Mumcu'yu odasına kadar giderek "Partizanlık yapma" sözleriyle uyarması...

Yürütmenin yasamaya müdahalesi olarak görüyorlar bu uyarıyı...

Arınç'ın hükümetteki görevi yanında milletvekili sıfatı da var, ama daha önemli özelliği, Meclis'in eski başkanı oluşu; kavgaları önlemede yetersiz kalmasını seyretmekle yetinmek yerine kendisini uyarmayı görev bilmiş eski Meclis başkanına, ilk kez milletvekili olmuş bir başkanvekilinin teşekkür etmesi daha doğru olmaz mıydı?

Bir şey daha var: Yasama organının (Meclis'in) yürütme organı (hükümet) tarafından baskı altına alınmasına karşı çıktığı iddiasının sahibi bir partinin, Anayasa Mahkemesinin yetkilerini aşarak Meclis'in görev alanında olan anayasa değişikliklerini iptaline de itiraz etmesi gerekirdi; oysa 411 oyla Meclis'ten geçmiş anayasa değişikliklerini, yetkisiz olduğunu bile bile, iptal için Anayasa Mahkemesi'ne götüren partidir CHP...

'Kuvvetler ayrılığı' ilkesi yalnızca yürütmeye efelenmek için yok; yargının yasamaya müdahalesi de o ilkenin çiğnenmesi anlamına geliyor.

Kavgalı ortamların dışında kalmak istemeyen, basit bir uyarı ziyaretini yeri göğü sarsan bir skandala çevirme telâşına düşen CHP, her olumsuzlukta ortada görünürken, anamuhalefet olarak kendisinden beklenen konularda hiç sesini çıkarmıyor.

Hükümet ülkeyi daha fazla demokratikleşme adımları atmak istiyor, bu konuda görüşme taleplerini CHP geri çeviriyor...

Açılımlar birbiri ardına başlayınca yanlışlara işaret edip doğruları göstermek yerine, açılımlarla doğan umutları berhava etmenin peşine düşüyor CHP...

Bütün sorunların gelip dayandığı nokta, 1982 Anayasası olarak karşımıza çıkıyor, bugünkü Meclis'i oluşturan milletvekilleri yeni bir anayasa çalışması yapabilecek çeşitlilikte ve temsil kabiliyetine sahip; CHP mevcut anayasanın darbeci beş general tarafından son biçimi verilmiş olduğunu unutup "Bu Meclis anayasa yapamaz" diye dayatıyor.

Herkese kolaylık olsun diye burada "Deniz Baykal ve arkadaşları 1993 yılında kendileri bir özgürlükçü anayasa hazırlamışlardı; o metin üzerinde uzlaşma aranmalı" çağrısında bulunuyorum, iktidar konuyla ilgileniyor, CHP ise kulağı üzerine yatıyor...

MHP ile Ak Parti milletvekillerinin kavgasının özünü oluşturan, "Başbakan Erdoğan'ın eşinin başı örtülü olduğu için GATA'ya alınmaması" konusunda görüşü ne acaba CHP'nin? Cenaze törenlerinde şehitlerin başörtülü yakınlarıyla cami avlusunda samimi kucaklaşan komutanların, henüz şehit olmamış subayların başörtülü yakınlarına bütün askeri tesislerin kapısını sıkı sıkıya kapatmalarındaki garabet anamuhalefet partisinin ilgisini çekmiyor mu?

Ülkenin silâhlı kuvvetlerinin itibar ve güvenilirliği anamuhalefeti ilgilendirmeyen bir konu mudur?

Anamuhalefet partisi yalnızca darbe girişimlerine dair belgeler orta yerde uçuşurken onların gerçekliğine kuşku düşürmek, 'devlet içinde devlet' yapılanmasının tasfiyesi arayışlarını boşa çıkartmaya çalışmak, Cumhuriyet savcılarının binlerce sayfalık iddianamelerini hafife alıp "Ah, keşke bu davanın sanığı olsaydık" demek için mi var bu ülkede Allah aşkına?

CHP'nin çarşaf ve başörtü açılımları seçim öncesi şovundan ibaretmiş meğerse...

Medyadaki CHP'li kalemleri bile utandıran bu pasifin pasifi görüntü toplumun da dikkatinden kaçmıyor elbette; iki dönemdir ülkeyi yöneten muhafazakâr bir partinin iktidarının sonunu bir avuç işçinin eylemlerinin getireceğine umut bağlaması anamuhalefet partisinin, o işçileri bile şaşırtıyor olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar