Muammer YALÇIN

Muammer YALÇIN

AŞURE: HÜSEYİN’İN YASIYLA DEĞİL, YOLUYLA BULUŞALIM

Aşure Günü…

Bir tarih değil, bir yara. Zamanla sarılmayan, aksine her yıl biraz daha derinleşen bir yara…

Bugün Muharrem’in onuncu günü. Hz. Hüseyin’in canının, çocuklarının, yarenlerinin Kerbelâ çölüne bırakıldığı gün.

Bugün, susuzluğun zulümle buluştuğu, hakkın kılıçla susturulmak istendiği bir gün.

Ama şunu artık yüksek sesle söylemeliyiz:

Hz. Hüseyin’i şehit edenler bunu bir inanç uğruna yapmadılar. Onlar, Allah adına değil; iktidar adına yürüdüler Kerbela’ya. O kılıçlar kıbleye değil, tahtadönüktü. Kerbelâ'da akan kanın sebebi mezhep değildi; taht korkusuydu. Zulmün ardına dini saklayanlar, aslında dini değil kendi saltanatlarını korumaya çalıştılar. İşte bu yüzden Hüseyin’in canı, sadece bir can değil; ümmetin diriliş ruhuydu.

Bugün hâlâ bazı diller, bu karanlık tarihi hatırlatırken parmaklarını Ehl-i Sünnet’e uzatıyor. Sanki o vahşet Ehl-i Sünnet’in eseriymiş gibi… Oysa bu inancın hiçbir mensubu, ne o günü savunurne de zalimlerin safında yer alır. Kerbelâ, Sünni ya da Şii değil; insan olan herkesin yüreğini dağlayan bir faciadır. Hüseyin, bir grubun değil, ümmetin evladıdır. Resulullah’ın torunu, ümmete emanetidir. Ve bu emanet, bize sadece bir isim değil; bir duruş, bir vicdan bırakmıştır.

Ne var ki bazıları hâlâ bu yarayı taze tutup, kanı canlı kılıp, ümmetin çocuklarını birbirine düşman etmeye çalışıyor. Kerbelâ’yı sadece bir matem günü olarak yaşatmak istiyor. Oysa Hüseyin, sadece ağlanacak biri değildir. O, hatırlanacak, izinden gidilecek bir şahid-i hakikattir. Onun davası zulme karşı durmaktı. Onun derdi koltuk değil, haktı. Onun çığlığı, “Ben kimim” değil, “Ben neyin uğruna ölürüm” sorusunun cevabıydı.

O hâlde bize düşen nedir?

Birbirimize şüpheyle değil, güvenle bakmak…

Farklılıklarımızı fitneye değil, rahmete dönüştürmek…

Hz. Hüseyin’in adını bir kavganın değil, bir kavrayışın kapısı kılmak…

Aşure bir çorba değil sadece. O farklı tatların, renklerin, dokuların bir kazan içinde nasıl güzelleştiğinin hatırlatmasıdır. Ümmet de böyledir aslında. Farklılıklarıyla zengindir, birleşince bereketlidir. Ve Kerbelâ da bizden şunu ister: Bölünmeyin! Yüreğinizle birleşin! Kardeş olun!

Ey kalbi Kerbelâ’ya düşen kardeşim!

Bugün sadece ağlamak için değil, uyanmak için de bir fırsattır.

Hüseyin’in acısı dille değil, yürekle yaşanır.

Onu yaşatmak, dövünmekle değil; dirilmekle mümkündür.

Gelin, bu Aşure Günü, geçmişin yasını geleceğin umuduna çevirelim.

Çünkü Hüseyin hâlâ konuşuyor.

“Zulme karşı sessizlik haramdır” diyor.

Ve kaynağı Kur’an ve sahih sünnet olan hakkı haykırmamızı istiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.