Aynı çatı altında kardeşleşmek mümkün

Türkiye’deki farklılıklar uzun yıllar birbirleri yok saydılar ve dışladılar neredeyse bir ömrü çatışarak geçirdiler. Her dönem baskıcı, yasakçı, totaliter, darbeci ve bürokrat kesimin tezgâhına düştüler. Bu dönemlerde istisnasız her kesim hak ihlaline maruz kaldı. Çünkü saldırı her zaman tüm kesimlere karşı yapıldı bu ülkede. Farklı kesimlerde bu tür oyunlara gelmekten kendilerini bir türlü alamadılar. Kimse Samimi ve açık bir dille öz eleştiri yapamadı. Baskının, yasakların ve engellemelerin kaynağı aynı olmasına rağmen farklı kesimler insani değerlerde, demokraside ve özgürlüklerde bir araya gelemediler. Dolayısıyla herkes mağdur edildi bu ülkede. Sürekli olarak ezenin diliyle hareket ettiler. Örneğin bugün başörtüsünü de, Cem evelerini de, Kürtçeyi de yasaklayan aynı anlayıştır. Fakat bugüne kadar başörtüsüne özgürlük isteyenler sıra Alevilerin haklarına geldiğinde ezenin dili ve tutumuyla hareket ettiler aynı şekilde Kürtçeye özgürlük talep edenler sıra başörtüsüne geldiğinde ise yine o yasakçı dili kullanmaktan geri durmadılar.

Son yıllarda baskıcı, yasakçı ve darbeci kesim bir bir deşifre edilirken bütün oyunları bozulurken, fitneleri açığa çıkarken diğer taraftan yeni, farklı, bilinçli, kaliteli en önemlisi de önyargısız oluşumlara ve organizasyonlara tanıklık etmekteyiz. Barış, huzur ve demokrasi adına her gün bir kat daha umutlarımız artıyor. Artık elli yıldır anormal bir biçimde birbirlerinden korkan, ürken insanlar şimdilerde açık yüreklilikle bir araya gelebiliyorlar ve cesurca yüzleşebiliyorlar ve birbirlerinin sıkıntılarını, hak ihlallerini dert edebiliyorlar. Bu gelişme ve değişim süreci yılların acı birikimleri dikkate alındığında gerçekten büyük bir adımdır insanlık yolunda...Bundan yirmi yıl önce bir araya gelmeleri mümkün olamayan insanların bir masa etrafında açık yüreklilikle tartışmaları ve sorunlara dönük ürettikleri çözüm önerileri gerçekten dikkate değerdir.Artık insanlar eskiden kalma kalıplaşmış dar ideolojilerin fanatik taraftarı gibi değil aksine insanın ve değerlerinin yüceltilmesine dönük ciddi kaygılar taşımaktalar.Bu tutum gerçekten ülke demokrasisi,huzuru ve barışı adına umut verici bir gelişmedir.

Bugün Türk siyasetinin tıkandığı nokta ahlaktır, insandır ve vicdandır. Ahlaki bir bilincin yer etmeyişidir. İnsani değerlerin ötelendiği, insanın gözden düşürüldüğü tuhaf bir siyasi anlayış türetilmektedir. İnsanım diyenlerin insanla kurduğu bağ ortadadır. Hâlbuki bizim aradığımız “insan” bu değildi. “Felsefeleri incelemeden, sanat hakkında hüküm vermeden, edebiyat hususunda görüş belirtmeden, hayatı hatta din ve felsefeyi tanımadan önce “insanı” tanımak gerek. Eğer insanı tanıyacak olursak onun için en iyi dini de seçebiliriz” demişti Dr. Ali Şeriati… Türk siyasetinde insanın mahiyeti, içi, duyguları, düşüncesi, yaşamı, bakış açısı, hayalleri artık önemli değil. Modern çağın tüketim bataklığında eskiden kalma bir söylence neredeyse… Bize; bu çağın yozlaşmış, standartlaşmış, durağanlaşmış, bireyi sürekli gerileten ideolojilerin ve kavramların ötesinde, insanlık için umutlar besleyen, insanı yeni baştan tanımlayan kavramları ve projeleri üreten şimdiki zamanın ilerisinde bir siyasi düşünce lazım… İnsanın kendisini gerçekleştirmesinin tüm yollarının tıkandığı, var olma bilincinden kopartıldığı, bireylerin kasıtlı olarak sürekli birbirlerinden uzaklaştırıldığı bir zamanda ve ortamda ahlaki bir bilinçle üretilen yeni siyasi anlayışlara ne kadar çok ihtiyacımız olduğu açıkça ortada değil mi?

Ahlaki düsturdan, vicdandan ve insandan uzak her türlü siyasi düşünce yok olmaya mahkûmdur. O bakımdan hiçbir parti kendini bir Türkiye partisi olarak sunmasın. İnsanla ve onun değerleriyle kurduğu bağın mahiyetine bakmalılar öncelikle. Özgürlüğümüzü elde etmek, kardeşleşmek, farklılıklarla barışık, özgür seçimlerimizi kimsenin müdahale etmediği bir ortamda yaşamak erişilmez bir hayal değildir. Baskıcı ve yasakçı zihniyetlerin müdahaleleriyle kişiliği, kimliği, şahsiyeti, inancı, ahlakı zedelenenler yani bizler kardeşleşerek bu önü alınmayacakmış gibi gözüken çıkmazlardan kurtulabiliriz. Herkesin bir diğerini kucakladığı, şahsiyetini, kültürünü, düşüncesini, inancını saygı duyduğu, çatışmadığı bir ortam oluşturmak elimizdedir. Her şeyin nesneleştirildiği, çıkar için kullanıldığı bu tip ortamlarda insan olarak varlığımızı ön plana çıkartarak hayatı anlamlı kılmanın yollarını aramanın artık zamanı gelmiştir. Tam bir samimiyetle birbirlerini kucaklayan insanların erişebilecekleri güç gerçekte hesaplanamayacak kadar büyük ve bir o kadar da baskıcı ve çıkarcı zihniyetlerin önünde engel teşkil edecektir.

Aynı çatı altında barışı, huzuru, özgürlükleri ve demokrasiyi mümkün kılmak şüphesiz elimizdedir. Bu ülke hepimizin ülkesi... Ve hepimiz önce insanız. Ve çok değerliyiz. Değerimiz kıymetimizi öncelikle bilmek durumundayız. Bu bakımdan herkesin özgür, fikir ve düşüncelerini serbestçe ifade edebildiği, dileyenin Yahudi, Hıristiyan, Laik, Müslüman, Milliyetçi, Sosyalist vs. İnanç ve düşünce biçimlerini tercih edebildiği kimsenin dinini, inancını, ideolojisini dayatmadığı özgür ortamları oluşturmanın yollarını tartışmaya ve yaymaya devam etmek durumundayız.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.