Başlamak...

Bir yerden başlamak lazım biliyorum. Yazacak çok şey var. Yazılmayacak daha çok şey. Söylemek kolay. Dilin kemiği yok, söylersin ve geçersin. En fazla patavatsıza çıkar adın. Yazmak, bir garip duygu. Yazdığının ağırlığı taşımak, yazdığının altında kalmamak kolay değil. Asıl sorun yazmak mı? Yazıya başlamak mı? Asıl sorun, yazarak özgür kalmak. Yazmak bir özgürlükse, yazmaya varım. Yazmak da gündelik hayatımızın uğraşları gibi yasak savmaksa, orada yokum.

 

Dostlar alışverişte görsün, diye davranmaktan usandım. Bugüne kadar dostlar alışverişte görsün, diye yaptığım bir iş de olmadı benim. Ama dostlarım beni alışverişte görmek istedikleri zaman, sırf dostluk adına alışverişte görünmekten de kaçmadım.  

 

Bu site, bir dostlar alışverişte görsün sitesi değil. Bu sitede yazmaya yeltenen arkadaşlar da dostlar alışverişte görsün maksadıyla burada bulunmuyorlar. Bu sitede bulunmanın ve yazmanın, hatta yazamamanın, en azından bir duruş, hem de gayet asil bir duruş olduğunu biliyor bütün arkadaşlar.

 

Bir yazının ilk satırındaki ilk harf, ilk cümle kadar tedirginim. Köşe yazılarının başında bulunmaktan mutsuzum. Kendimi burada rahat hissetmiyorum. Hayatı boyunca, “birinci adam” eğitimi almış, halen de bu eğitimi almaya devam eden fakat “birinci adamlığa” asla soyunmamış bir insanım. İnsan sorumluluğu almak, insan olmaktan daha ağır bir yük çünkü.  

 

Köşe başına kurulurken sizlere en güzel ve iddialı yazıları yazmaya da söz vermiş değilim aziz okuyucu. Benim niyetim, çevremizde gizli kalmış cevherlerin toprak altında gün yüzüne çıkmasına yardımcı olmak. Doğrusu, benim gibi kendini ifade etmekten aciz dostların, kendilerine bir ifade alanı bulmalarına vesile olmak.

 

İşte bu noktada, beni alışverişte görmeyi umut eden dostlarımı hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum. Hala o kaygıya takılıp kalıyorum. Günlerdir elim klavyeye varmıyor.  Onlar beni alışverişte görmek istiyorlar ve benim de dostluk adına bunu yapmam gerekiyor. Yargı bu. Bugüne kadar benden bunu gören, bunu bilen dostlarımı şaşırtacağım için üzgünüm. Bugünden sonra yazacaklarım, bundan önce yazdıklarıma benzemeyecek. Beni çeşitli yayın organlarında farklı dönemlerde takip eden dost okurlarımdan şimdiden özür diliyorum. Yazacaklarım onları da rahatsız edecek belki. Ama artık vakti geldi.

 

Yazacaksam bir manası olmalı. Bir yerlere mesaj vermek mi? Hayır. Birilerine akıl satmak mı? Hayır. Bazılarının yanında görünmek mi? Kesinlikle Hayır. Bilgiçlik taslamak mı? Ukalalık yapmak mı? Hayır, hayır. Yağ çekmek mi? Yalakalık yapmak mı? Hayır.

 

Yazdıklarımın bir manası olmalı ey okur! Hem de öyle bir manası olmalı ki yazarın varlığı bile unutulmalı..

Önceki ve Sonraki Yazılar