Bayrak İsmi Tartışılabilir mi?

Diyarbakır’daki son Newroz kutlamasında neden Türk bayrağı yoktu tartışmaları, bu günlerde Türk bayrağının isminin değiştirilmesi tartışmalarına kadar geldi.

Barışın konuşulduğu bu günlerde böylesine bir bayrak polemiğinin kime ne faydası olur bilemem; ama artık bu konu Türkiye gündeminden düşmeyecek gibi görünüyor. Fakat bu süreçte her kesin eteğindeki taşları dökmesinde de fayda var. Konuşulmayan hiçbir şey kalmamalıdır. Yeter ki barış ve kardeşliğe yaklaşıldığı bu günlerde süreç yara almadan atlatılabilsin.

Gelelim bayrak meselesine. Osmanlının son dönemlerinde şeklini alan ve özelde “Osmanlı Bayrağı” genelde de bütün Müslümanları kapsayan anlamlar içeren Ay yıldızlı bayrakla değil Kürtlerin, hiçbir Müslüman ülke halkının da problemi olmaz. Nitekim Pakistan, Tunus, Cezayir, Malezya ve birçok İslam ülkesinin bayrağı Ay ve Yıldız’dan oluşur.

Sadece Müslüman ülkelerde de değil; unutulmasın ki Bulgarlardan tutun da Sırplar, Ermeniler, Rumlar ve daha birçok gayri müslüm halkta bu bayrak altında uzun yıllar yaşadı. Bir farkla ki bayrak “Osmanlı Bayrağı” idi ve etnik aidiyet içermiyordu, kimsenin de bayrakla her hangi bir problemi yoktu, ta ki İttihat Terakki komitacılarının Osmanlı mülküne soktuğu milliyetçilik hastalığına kadar.

Çok değil daha yüz yıl önce bu bayrak altında savaşan, kanını döken halkları saymaya kalksak bu yazının sayfalarını doldurur. Ne demek istediğimizi Çanakkale şehitliğine gidenler anlayacaktır.

Tabi o günlerin halklarında olan ruh ve inanç bütünlüğü maalesef kayboldu. Ulus devlet yapılanmasını gerçekleştirenler, o şehitlerin kemiklerini sızlatırcasına farklı uygulamaların içerisine girdiler. Tüm farklılıkları inkâr, asimilasyon ve yerine göre tenkil ile yok etmeye zorladıkları gibi aslında kapsayıcı olan “Türk kimliği”ni de bir etnik kimliğe dönüştürdüler ve bayrak ta isim olarak “Türk Bayrağı” oldu. Kurtuluş savaşı ve daha önceki büyük bütün badirelerde Türklerle omuz omuza savaşan ve Cumhuriyetin birinci meclisinde gönüllü birliktelik oluşturan Kürtlere karşı, daha doğru bir deyimle kendi vatandaşına karşı egemenlik hukuku uygulandı. Oysaki gönüllü birliktelikte egemenlik hukuku uygulanmamalıydı.  

Ve aslında kapsayıcı “Türk” kimliğine yapılabilecek en büyük kötülükte bu dönemde yapıldı. Bu dönemde yapıldı çünkü “Türk kimliği” oluşturma sürecinde yasaklanan farklı kimlikler; özellikle Kürtler büyük bedellere rağmen bu uygulamalara direndiler.

Türk ve Kürt halkının tüm bu olumsuz uygulamalar karşısında birlik ve beraberliğini korumasının altındaki en büyük neden bin yıllık bir geçmişe sahip oldukları kültürel bütünlüktür. Özellikle din ve sosyal yaşamdaki benzerlikler birlikte yaşama kültürünün nerdeyse çimentosu olmuştur. Yoksa tek bir etnik yapıya dönük anlayış bu birlikteliği asla oluşturamazdı. Yakın zamana kadar devletin uyguladığı yok sayma, asimilasyon gibi olumsuzluklara rağmen halklar arasında hiçbir zaman ciddi ayrılıklar yaşanmamıştır.

Bayrak meselesinde de bu zamana kadar mütedeyyin hiçbir Kürt problem çıkarmamıştır ve gereği de yoktur zaten. Çünkü Osmanlı ne kadar Türklerin ise o kadar da Kürtlerin, Arapların, Boşnakların, Arnavutların ve daha nicelerinindi. Osmanlı cihan imparatorluğunu da tek bir etnik kimlikle tanımlamak Osmanlıyı da anlamamak olur.

Evet, Kürtler problem çıkarmamıştır dedik, dedik ama bu gün ki problemlerin nerden kaynaklandığını da anlamak anlamlandırmak gerekiyor. Özellikle baskı ve asimilasyon dönemlerinde Kürtçenin yasaklanması, aşağılanması ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerde neredeyse dağa taşa Türklük vurgusu yapan deyimlerin yazılması ve yine askeri darbe dönemlerinin hemen arkasından cezaevlerinde Türklük üzerinden yapılan işkencelerin Kürtler üzerinde oluşturduğu travmalar, süreci bu günlere taşıdı. Keşke hiç bunlar yaşanmasaydı.

Tüm bu süreçten sonra bazı şeylerin ve özellikle ortak değerlerin yeniden anlam kazanması gerekir ki birlik ve beraberlik de yeniden tesis edilebilsin. Bayrak gibi ortak değerlerin revizyona uğramasının müsebbipleri de hakkaniyetli davranmak gerekirse Kürtler değildir.

Bayrak da bu ülkenin ortak bir değeridir ve ülkede yaşayan herkesi temsil edebilmelidir. Ay-yıldızlı bayrak kadar Türkiye toplumunu temsil edebilecek bir bayrak ta sanırım bulunamaz; ama bu bayrağın “Türkiye’nin bayrağı” olması gerekir.

Şimdi burada “Türk bayrağı” demenin ne mahsuru var denebilir. Yüz yıl önceye dönebilme imkânımız olsaydı hiçbir mahsuru olmayacaktı elbette. Fakat gelinen süreçte yaşanan o kadar olumsuzluklardan sonra Türkiye’deki tüm halkların aidiyet duygularını pekiştirecek semboller ortak değerler üzerinden yeniden inşa edilmelidir.

Şimdi Kürtler “Bu bayrak benim de bayrağım” demek istediğinde ki nitekim öyledir, “Hayır, bu bayrak Türk bayrağı ve sende böyle kabul edeceksin” mi diyeceğiz? Yoksa “Evet, bu senin ve Türkiye’de yaşayan 75 milyonun da bayrağıdır” mı diyeceğiz?

Bu sorunun cevabını, zihnimizi bütün yapay ideolojilerden bir an soyutlayıp öyle verelim…

Bu inşa sürecinin sancılı olacağında kimsenin kuşkusu yok. Nihayetinde yüz yıllık bir devlet ideolojisinin bireylere empoze ettiği ve olaylara bakışımızı nerdeyse körleştirdiği ideolojik bir dönem yaşadık. Doğru olanı ideolojik bakış açımız ile ölçülendirdik, evrensel değerleri bile bu ideolojik bakış açımızla ancak zihinlerimize nakşedebildik. Oysaki doğru olan her değer tüm ideolojilerin çok üzerinde olmalıydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum