Bir daha düşünün

Halkoylaması kampanyasını açmak üzere gittiği Bingöl'de Başbakan Tayyip Erdoğan'ı 'Evet' yazan kırmızı şapkasıyla karşılayanlar arasında bir belediye başkanı da varmış... Belediye başkanı şimdi partisi tarafından ihraç edilme tehdidi altında...

Daha önce bir yerde haberiyle karşılaşmamış olsanız bile uğradığı âkıberin sebebini anlamış olmalısınız: Kırmızı şapkasıyla 'Anayasa değişikliğine evet' mitingine katılan belediye başkanı CHP'li... 12 Eylül (1980) döneminde ağır işkencelere maruz kalmış olması gerekçesi bile partisinin hışmından kendisini kurtaramayacak...

Türkiye'deki 'parti fanatizmi' insanların vicdanlarını ve iradelerini ipotek altına alacak kadar güçlü. Bir partiye mensup olmak onun bütün görüşlerini benimsemeyi, kararlarına harfiyen uymayı da gerektiriyor. Parti liderleri bir tür 'fareli köyün kavalcısı' gibi; önlerine düştükleri kitleleri arkalarından bir meçhule doğru sürüklüyorlar...

Oysa halkın oyuna sunulan anayasa değişikliği paketi Meclis'te tek bir partinin oylarıyla geçmiş olsa bile herkesi ilgilendiriyor. İddianın aksine, paketin bütünü ülkeyi daha demokratik ve özgür hale getiriyor. Muhalefetin tehlikeli ilân ettiği iki madde üstelik Anayasa Mahkemesi'nden de onay aldı.

İçeriğe yönelik bütün eleştirileri havada bırakan bir gerçek bu. Esasen değişikliklere muhalefet eden partiler de (CHP, MHP, BDP) eleştirilerini paketin içeriğine yöneltmiyorlar. Onların bütün derdi, paketi halka reddettirerek iktidarı zora sokmak; bunu bir yıl içerisinde yapılacak genel seçimin bir tür kostümlü provası olarak görüyorlar.

Ne kadar yanlış bir düşünce.

Ele geçmiş bir anayasayı değiştirme fırsatını küçük hesaplar yüzünden kaçırmak bir sorumsuz muhalefet örneği. Muhalefet partileri paketi dar kapsamlı bulabilir, başka bazı değişiklikler talep edebilir, ya da "Madem bu değişiklikleri yapıyorsunuz, dokunulmazlıkları daraltalım, seçim barajını indirelim" türü karşı-argümanlar geliştirebilir, bunları halkoylaması için pazarlığa da dönüştürebilir...

Fakat ele geçmiş fırsatı oy sandığına gömmeye alışmak... Olacak iş değil...

Muhalefetin halkı ikna ettiğini ve sandıktan değişiklik paketine büyük çapta 'hayır' oyu çıktığını bir an için düşünelim: Ülkemiz halkının daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlüğe 'hayır' tavrı sergilediğini dışımızdaki dünyaya nasıl anlatacağız?

Yürüttüğü kampanyayı muhalefetin anlatmakta güçlük çektiğini düşünmek için elde pek çok veri var. Her şeyden önce, neredeyse bütün kampanyanın tam bir demogoji ve mugalata yarışına dönüşmesi bu gerçeğe işaret ediyor.

Halkoyuna sunulan değişiklik paketine 'evet' oyu kullanıldığında işsizlik elbette azalmayacak, ya da varolan sorunlar buharlaşmayacak; bunlar paketle getirilen yeni düzenlemeyle ilgisiz konular. Ancak yeni düzenleme hemen her alanda mevcuttan çok daha ileride ve uygulamalar başladığında, hiç kuşkunuz olmasın, ekonomi de günlük hayat da değişikliklerden olumlu etkilenecek.

Daha demokrat ve daha özgür toplumlar aynı zamanda birer refah toplumudur çünkü...

İktidarın her yaptığına illâ karşı çıkmak gibi bir yükümlülüğü olmamalı muhalefetin... Bazı maddelerini sakıncalı bulduğu için Meclis'te direndi muhalefet, çıkan paketi iptal etmesi için Anayasa Mahkemesi'ne de götürdü; oradan onaylanarak çıkan metni hâlâ 'sakıncalı' bulmak ne oluyor?

Garip olan şu: 12 Eylül'den en az etkilendiği söylenen bir kadronun öncülüğündeki Ak Parti darbeyle ve darbecilerle hesaplaşıyor, dönemin mağdurlarını bünyesinde barındıran üç parti (CHP, MHP ve BDP) ise hesaplaşmaya direniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar