Bir Hastaya Vardın İse

Yeni Anayasa için çalışmalar hızlandırıldı. Paket bu sabah açıldı. Uzun sürecek bir tartışma dönemi başladı.

Anayasa’nın değişme ihtiyacı konusunda tartışma yok. Mevcut anayasa yetmiyor, dar geliyor, geniş kitlelerin mutluluğunu sağlayamıyor.

Ancak anayasa değişikliği kolay iş değil.

Anayasa değişikliğine destek verebilecek siyasal çevreler bunun karşılığında kısa vadede kendi hanelerine bir şeyler yazılmasını da istiyorlar. Zira seçimler uzakta değil.

Değişiklik hangi konuları içermeli, hangi yöntemlerle olmalı soruları etrafında yapılacak tartışmaları bir süre izleyeceğiz.

Anayasa değişiklik taslağı tartışıla dursun hafta sonunda yaptığım bir hasta ziyareti ve dinlediğim bir hikaye beni çok mutlu etti.

Yaşadığım sevinci paylaşmak istiyorum..

Üsküdar’da cami önünde yıllardır mendil satarak hayatını kazanmaya çalışan iki âmâ bir vatandaşımızın en büyük hayallerinden birisi geçtiğimiz günlerde gerçek oldu.

O, ekonomik durumu müsait olsa hacca ya da umreye gitmek istiyordu. Çevresindeki çoğu kişiye göre onun bu güzel niyeti bir hayalden öte anlam taşımıyordu.

Kısa bir süre önce umre müjdesi kulağına fısıldandı.

Bir hayırseverimiz tüm masraflarını üstlenmiş, onu umreye göndermek istiyordu.

Âmâ vatandaşımız rüyasında görse inanmakta zorlanacağı bu haber karşısında sevincinden uçtu adeta. Kutsal beldelerimiz, Kâbe-i Muazzama’yı, Mescid-i Nebevî’yi dünya gözü ile göremeyecekti ama hayallerini süsleyen o mübarek mekânlara dokunabilecek, Hz. Peygamber s.a.s’in varlığı ile şeref kazanmış hicaz bölgesinin o diriltici atmosferini teneffüs edebilecekti.

Haberi kulağına fısıldayan kişinin şaka yaptığını düşündü önce ama haber gerçek idi.

Bir vatandaşımıza rüyasında, “Filan kişi filan kişiyi umreye gönderecek” denilmiş. O da isim verilerek yapılan bu net tariften yola çıkarak elçilik görevini yerine getirip hayırsever vatandaşımızın kapısını çalarak gördüğü rüyayı ona anlaşmıştı.

İmkânları gayet müsait olan hayırseverimiz gelen haberle çok mutlu olmuş, haberi getirene, “Umreye sadece mendil satarak evini geçindirmeye çalışan âmâ kardeşimizi göndermek eksiklik olur, rüyayı gören ve bu haberi bana getiren kişi olarak sizi de göndermek isterim” demiş ve dediğini de yapmıştı.

Şimdi üç kişi çok mutlu idi. Umreye giden mendil satıcısı vatandaşımız, rüyayı gören sonra da umre yolculuğunda ona refakat eden nasipli kişi ve o ikisinin masraflarını üstlenen bahtiyar hayırseverimiz.

Bu haberi dinleyen ve okuyan herkesin de çok mutlu olacağını hesaba katarsak, bu güzel haberin sevindirdiği kişilerin sayısını tespit etme imkânına sahip olamayacağımız kolayca anlaşılır.

O, radyoda yıllarca gece programlarımın sadık dinleyicisi ve katılımcısı idi.

Telefonla yayına katılır, bildiği kadarıyla ve elinin altındaki kitaplardan, takvim yapraklarından bulabildiği kadarıyla o gecenin ağırlıklı konusu etrafından konuşur, güzel sözler, ayeti kerimeler ve hadisi şerifler okurdu.

Geçtiğimiz 10 yılda ben bir radyo programcısı değildim ama onunla irtibatımızı hiç kesmedik. Kâh o, kâh biz bayramlarda, kandillerde, özel günlerde aradık birbirimizi.

O hep şunu söyledi, söylemeye devam ediyor, “Programlarınızdan çok şey öğrendim. Beni yayına aldınız, sabırla dinlediniz, ben de bir şeyler anlattım fakat zamanla anladım ki o programlarda hep bir şeyler öğretildi bana. Bazı bilgi eksikliklerim giderilirken hiç incitilmedim. Sabrınız ve inceliğinizle bana hep ders verdiniz, çok şey öğrettiniz.”

Beni yıllarca radyodan dinleyen, sonra da çocuklarından biri gibi gördüğünü, dualarında hep yer verdiğini söyleyen Ayşe teyzemizden söz ediyorum.

Perşembe akşamı ondan haber aldım. Hastaneden arıyordu. Ameliyat olmuş. O, şeker hastası idi yıllardır. Sağ bacağını dizkapağının altından kesmişler.

Son yıllarda böbrekleri de iflas ettiği için haftanın üç günü diyalize giriyordu. Şimdi sağ bacağı olmadığı için hayat biraz daha zorlaştı onun için.

İki kızı, bir oğlu var. Çocukları evli. Kendisi ameliyat öncesi, emekli eşiyle birlikte kalıyordu. Şimdi çocuklarının yanına daha çok misafir olacak.

Hastaneye ziyarete gideceğimi duyunca sevincinden ağlamış. Ziyaret sırasında da ağlamasını sürdürdü.

Bir gün önce doktoru onu taburcu etmek istediğinde kabul etmemiş. Cuma günü çıkabilecekken cumartesi gününü beklemiş. “Çok özel bir misafirim, evladım ziyaretime gelecek” demiş.

Duyunca üzüntü ve sevinci bir arada yaşadım.

“Ben öldüğümde şehir dışında olmazsanız cenazeme katılmanızı arzu ediyorum” dedi.

On yıl önce hastalandığında, evine ziyarete gitmiştim bir arkadaşımla. O zaman götürdüğümüz canlı çiçeğe 10 yıl boyunca bakmış, yaşatmış.

“Getirdiğiniz çiçek geçenlerde yeni kurudu” dedi.

İş yerine dönerken onun acılarını bir nebze de olsa unutmuş mutlu hali, sevinçten ağlayan gözleri ve dualarla kıpırdayan dudakları uzun süre hafızamdan silinmedi.

Şimdi ağlama sırası bende idi.

Bir kulun hacetini gidermekten, Allah’ın kullarını sevindirmekten daha güzel ne olabilirdi ki?

Dudaklarımdan dökülen hamd ve şükür cümleleri, “Bugün bir kulunun sevincine vesile olmayı nasip ettiğin için sana şükürler olsun Yarabbi!” oldu.

Bir de Yunus’u andım:

“Bir hastaya vardın ise

Bir içim su verdin ise

Yarın anda karşı gele

Hak şarabın içmiş gibi”

 

gumuslale@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.