Bir öfke yumağı olarak canım İzmir

İZMİR- Son zamanlarda medyanın yakın ilgisine muhatap olduğu için yeniden ülke gündemine girdiği için sevinmeli İzmir; sevinmeli, çünkü epey uzun bir süredir ülkemizin bu inci kentinden üzerinde konuşmayı hak edecek bir 'başarı' öyküsü çıkmıyor. Hazıra konmuş bir mirasyedi görüntüsünde İzmir, tükettiğini yerine koyamıyor.

DTP konvoyuna taş atan grup içerisindeki öfkeli sarışın genç kız figürü 'İzmir' olarak belleklere kazındı. Oysa bu coğrafyanın en serinkanlı, en müsamahalı, en özgürlükçü yerleşim yerlerinden biriydi İzmir; yalnızca Cumhuriyet döneminde değil, tarihin gidilebildiği kadar en eski dönemlerinde bile... Bir ayağı zaten Batı'da olan imparatorluğun “Batı'ya açılan penceresi“ olarak bilinirdi. Her yeni keşif ve icat İzmir kapısından girerdi önce; yeni fikirlerin de ülkeye ilk sızma mahalliydi İzmir...

Şimdi öfke ve hoşgörüsüzlük üretiyorsa buna sevinmek mi gerekir?

Doğal güzelliği sayesinde, göçe hazırlananların ilk aklına gelen yerleşme merkezi olma özelliğini halen koruyor kent; hangi girişini kullanırsanız kullanın, dağın-taşın son 15-20 yıl içerisinde inşa edilmiş yeni binalarla dolduğunu hemen fark ediyorsunuz. Oysa ekonomik göstergelere göre, eskisi kadar üretemiyor, üretileni işleyemiyor, işlediğini satamıyor kent; ülkenin zenginleşmesinden en az payı alan birkaç ilden biri durumunda.

Bir zamanlar hangi alan göz önüne getirilirse o alanın en iyileri arasında ilk sıraları İzmirliler işgal ederdi. Şimdilerde İzmirlilerin yoğun biçimde varlığını hissettirdikleri iki uğraş alanı var: Modellik ve medya... Medyadaki İzmirli yoğunluğu şimdikine benzer durumlarda bir 'İzmir güzellemesi' patlaması yaşattırıyor; bu da gerçeklerle hayallerin içiçe geçmesini getiriyor.

İzmir'in acı gerçeği şu: Kent çirkinleşiyor, fakirleşiyor, kültürsüzleşiyor ve bağnazlaşıyor...

Çirkinliği görmek için kenar mahallelere gitmenize gerek yok; İzmir'in en müstesna semtleri bile dökülüyor bugün... Varlıklı İzmirliler Çeşme'ye kadar uzanan sahil şeridini nefes alma mekânları olarak kullanıyor. Eski varlıklar sürse de yeni zenginlikler üretemiyor kent; asırlık işletmeler ve fabrikalar kepenklerini indiriyor, işsizlik kol geziyor. Kültürler kapısı olmakla övünen İzmir, sanat ve kültürde tam bir taşra kenti görüntüsünde bugün... Bu olumsuzlukların vardığı bağnazlığı taş fırlatan öfkeli sarışın genç kız figürüyle herkes görmüş oldu.

Elbette çirkinleşmek, fakirleşmek, kültürsüzlük ve bağnazlık İzmir'in kaderi değil, olamaz da; ancak yılların olumsuzluklarını birdenbire tersine döndürmek de kolay değil. Bunun için azimli ve donanımlı genç bir kadroya ihtiyaç var; zihni evrenselliğe ayarlı, gözü kendi kentinin üzerinde, varlığını İzmir'in varlığına katarak birlikte büyümeyi sağlamaya azimli bir kadroya...

Böyle bir kadro kentin kaderini kolayca değiştirip, İzmir'i, vaktiyle sahip olduğu güzellik ve özelliklere yeniden kavuşturabilir. Şimdilerde moda deyim 'açılım' ya, tarihi boyunca İzmir sürekli bir 'açılımlar' kentiydi... Farklı eğilimlerin, kültürlerin, etnik ve dini gruplarla cemaatların başka illerden daha yoğun bir biçimde temsilini, birlikte yaşamanın kurallarını koyacak 'örnek bir kent'e dönüşerek yeniden sağlayabilir. İzmir geçmişte bu potansiyelin sahibiydi, o potansiyel hâlâ ölmüş değil...

Palavrayla, içi boş övgülerle, gerçekleri ters yüz ederek bir yere varılamaz; eksikliklerini ve yanlışlıklarını görüp ona göre tavır alarak kentini daha büyük kayıplardan koruyabilir İzmirli...

Önceki ve Sonraki Yazılar