Teslime Gülsen NURDOĞAN

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Bizden geriye güzel bir anımsama kalsın istiyorsak...

 

 

 

Köşesini kaybetmiş bir köşe yazarına vurma...

Tahammül eşiğini yükselt yükseltebildiğin kadar.

Yaptığın eleştirilerin düşmanlık olarak algılanmasını istemiyorsan, sen de sana karşı yapılan eleştirileri düşmanlık olarak algılama...

Komik duruma düşmek istemiyorsan kendini fazla ciddiye alma.

Yazmak için yazma...

Yazıda top çevirme...

Taklit etme, özgün ol.

Esinleniyorsan bile esinlendiğini kendinin kılmasını bilecek bir beceri sergile...

Tekzip yayınlamaktan korkma... ‘Söz söylenmez sözüm üstüne’ devrinin çoktan geride kaldığını bil.

Hep aynı yere vurma, biraz da öbür tarafa vur.

Her gün başkasının gazetesi hakkında yazarak kendi gazetene haksızlık yapma.

Gazeteci-yazar Ahmet Hakan köşesinde, köşe yazarlığına yeni başlayanlara yukarıdaki tavsiyeleri yapmış...

Doğru söze Hac'emmin ne desin... Ustaların sözü dinlenir. Ahmet Hakan işinin ehli bir yazar. İçerik açısından eleştirebilir fakat yazı usülünü iyi bilen, okuyucuyu yazıya kilitleyebilen bir yazardır.

Hem nalına vurur hem mıhına..eleştirirken adil görünür, objektif görünür, çarpıcı ifadeler bulur, sıradan şeylerden bahsederek ağır konuları okunabilir hale getirir.

Bugün yazmak üzerine konuşalım. Yazmak uzun bir süreçte kıvamını bulan bir eylemdir. İyi bir yazar çok okuyan ve çok yazan biridir. Eskiden TRT Radyosunun ''Arkası Yarın'' dizileri vardı. Orda dinlemiştim, bir yazar, yazar olmak isteyen birine: ''Yazmak için dolmak gerekir'' diyordu. Bu çok doğru bir tesbittir. Fakat yeterli değildir.

Yazmak için engin bir hayal gücü, geniş bir kavrayış melekesi ve dilbilgisi çok önemlidir. Yazarlar iyi birer gözlemcidirler de. Halk arasındaki her türlü iletişimi dikkate alırlar. Konuşma usüllerini, yazı usüllerini incelerler. Tabi bunun ötesinde yetenek ve kabiliyeti ölçüsünde yazı çıkarabilirler. Her türlü materyalden sonra asıl iş, asıl farkındalık yazarın kendi üslubunu meydana getirmesidir. İyi bir yazar okutmak için farklı metodlar bulur. Bu da kendisinden öncekilerin eserlerini ince bir anlayışla taramaktan geçmektedir.

Sizler de yazar mısınız? Örneğin günlük tutmak, şiir yazmak, tefekkürlerinizi not etmek gibi..ve ya mektup yazmak. Gerçi şimdi mektup yazan pek kalmadı. Onun yerine mail atılıyor, mesaj yazılıyor...

Bazı insanlar bir cümle bile yazmaya üşeniyorlarmış. Bu kadar yani! O kişiler okumaya da üşeniyorlardır belki de. Fakat bilseler yazmak ne güzel bir iştir. Sıkıntılarınızı atarsınız, ferahlarsınız hatta bilgilenirsiniz.. Çünki yazarken bilgilerinizi gün yüzüne çıkarmış olursunuz. Bilgilerinizi bir nevi tekrar etmiş olursunuz.

Neyse.. Yazmak üzerine harika iki paragraf.. Birlikte okuyalım:

''Alışkanlıklar, basmakalıp sözler en derin gerçeklerin anlamını, en güzel duyguların ürpertisini unutturabilir. Bunları yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak için sanatçı olmak gerekir. Ancak şairler, milyonlarca yıllık güneşin ışığını, bize yeni açmış binbir renkli bir çiçeğin parıltısı gibi gösterebilirler. Yunus'un söyleyişiyle, her gün yeniden doğan şairler olmasaydı insanlık; öğrenilmiş, ezberlenmiş gerçeklerin kabuğu içinde sıkışıp kalacaktı.''

Ve:

''Yazmaya yeni başlayanların ilk ürünlerini, kuşların kanat alıştırmasına benzetirim. İlk uçuşlarla, kanat alıştırmalarıyla ilgili ne güzel belgeseller yapılmıştır. Bu belgesellerde yavru kuşlar uçma aşamasına gelince ilkin başlarını yuvalarından dışarı çıkarır, şöyle bir bakarlar mavi boşluğa; uçma güdüleri uyanmıştır, cıvıldayıp dururlar. Ama göze alamazlar uçmayı. Sonra annelerinin kılavuzluğu başlar; birlikte birkaç metreyi geçmeyen kısa uçuşlar yapar, yuvaya dönerler. Bu belgesellerde ilk uçuşlardan duyulan heyecendan, sevinçten de söz edilir. Cıvıldaşmalar, cıvıldaşmaların tınısındaki değişmeler örnek gösterilir buna. Yazar, şair adayları için de gerçekten böyledir bu. İlk ürününü basılı görmekten duyulan sevince sınır çizilemez. Sıradan bir benzetme olacak ama tay tay duran, ardından ilk adımını atan çocukların duydukları bir sevinç vardır ya tıpkı ona benzer.''

Siz ne dersiniz?..

Mesela ben, çocukluğumdan beridir mektup yazmayı çok severim. Hatta eşime, çocuğuma ve babama mektup yazmışlığım vardır. Tabi hepsini okumuyorum onlara. Şunu söyleyim mektup yazdığınız kişiyle aranızda mükemmel bir irtibat kuruluyor. İyi bir iletişim aracı yani..)) Çoook mektup arkadaşım olmuştur..

Şimdi de köşe yazıyorum. Ve çok keyif alıyorum. Onca arkadaşlarım ve tanıdıklarımla oturup konuşma imkanım yok. Fakat bu sayede herkese ulaşmış olacağım. Herkesle birebir konuşuyor gibi olacağım. Bu bana huzur ve mutluluk veriyor. Ve yeni kişiler tanımış oluyorum. Dost halkasına yeni dostlar ekleniyor. Fani dünyada yazdığımız satırlar bizden hatıra kalacak. İnşallah hayırla anılalım diye hayırdan başka söz söylemek niyetinde de değilim. Ya hayır söyle, ya sus prensibini şöyle gözümüzün önüne asalım.

Bütün köşe yazarlarına hayırda kalmalarını hayır içinde olmalarını diliyorum. Bizden geriye güzel bir anımsama kalsın istiyorsak hak ve adaletten yana yazalım. Bir de şu sözü unutmayalım:

''Kıyamet günü insanların en çok pişman olanları boş sözü çok olanlardır.''

Hayırda kalmanız dileğiyle..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum