Bunlara 'merkez medya' denmez

Hay ömrün uzaya Eser Karakaş, emi? Prof. Eser Karakaş önümüzdeki yılı Fransa ile Türkiye arasında mekik dokuyarak geçirecek. Fransa'da da derslere girecek, burada da. Haftanın ilk günü İstanbul'da olacak, diğer günler Strasbourg'ta. Ülkeye kısmen uzaktan, kısmen yakından bakacak olması gözlemlerini daha da önemli hale getirecektir; hem bizler için hem de yabancılar için...

Girişteki duayı etmemin sebebi, Prof. Eser Karakaş'ın geçen hafta Zaman'da çıkan 'merkez medya' sorgulamasıydı. 27 Nisan 2007 'e-muhtırası'nın duyulmasının hemen ertesi günü dört yazarın neler yazdıklarından hareketle yapıyordu sorgulamasını... Yazıları okuyunca Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök ve Yılmaz Özdil'in askerin niyetini nasıl yanlış değerlendirdiklerini görüyorsunuz...

Hepsi, istisnasız, askerin müdahalesinin sürekli olacağına inanmışlar... İnanmışlar ve okurlarını da inandırmak için kaleme sarılmışlar. Bekir Coşkun, “Muhtıranın görünen yanı; asker Çankaya'yı asla ve asla dincilere bırakmayacak” diyor, Emin Çölaşan, sorumluları “Ülkemizi bu duruma düşüren sorumlular en başta Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, ABDullah Gül, Hüseyin Çelik ve bu iktidarın öteki mensuplarıdır. Devleti ele geçirdiler, kadrolaştılar, meydanın boş olmadığını şimdi görüyorlar ama iş işten geçtikten sonra” diye ilân ediyor, Ertuğrul Özkök “Çünkü Türkiye'nin 'Sivil 28 Şubat' süreci başlamıştır. / Dün yazdığım gibi, ilk defa siviller 'durumdan vazife çıkarmaktadır'. / Bunu hepimizin çok, ama çok iyi okuması gerekiyor...” satırlarıyla olanın adını koyma derdinde. Yılmaz Özdil de sürecin sonraki aşamalarına ışık tutuyor: "Hâlâ deniyor ki... / Bundan sonraki adım ne olur? / Bundan sonraki adım, tank olur. / Gücüm var diye dayatırsan... / Gücü olan sana dayatır. / Kaçınılmaz gerçek, budur."

Galiba yanlışı bu kişilerin yazılarını yayan medya organına farklı bir hüviyet yüklemekle yapıyor Eser Karakaş. Dünkü star yazısında bu yanlışın izdüşümü vardı: “Fransa'da Le Monde'da, İngiltere'de 'The Guardian'da, bunlar gerçek merkez medya kuruluşlarıdır, böyle bir herzenin savunulmasını düşünmek dahi olanaksızdır; yine bu gazetelerde yaklaşık bir sene önce yayınlanmış bir yorum yazısının bugün içerik olarak bu kadar anlamsızlaşması da sık görülen bir durum değildir ama bizde kendine merkez medya diyen yayın organlarında 27 Nisan ve 22 Temmuz tarihleri arasında çıkan yorum ve tahminlerin kısm-ı azamı yanlış ve komik çıkmıştır ama merkez kavramı bu tuhaf durumu idare etmeyi sürdürmektedir.”

Kısa süre önce sütununu kaybetmiş biri de şu sıralarda yazıyor olsaydı olan hadiseyi anlamakta çuvallayan ve okurlarını da yanıltan bu dört yazar aynı gazetede buluşmuş, maaşlarını aynı patrondan alıyor olacaktı: Hürriyet... Eser Karakaş dikkatini en sivri dört yazar üzerinde toplamak yerine Hürriyet'te yazan herkesi mercek altına almış olsaydı, 28-30 Nisan 2007 tarihli gazetede yazıları çıkan neredeyse bütün yazarların aynı telden çaldığını tespit edebilecekti.

O tavır Eser Karakaş'ın 'denek' seçtiği dört yazarla sınırlı bir tavır değildir çünkü...

Oktay Ekşi o günlerde farklı şeyler mi yazıyordu acaba? Özdemir İnce? Tufan Türenç? Rahmi Turan? Doğan Medya Grubu'nun kılıçlaşan diğer kalemleri 'e-muhtıra' ile yeniden bilenmiş, saldıracak hedef aramıyorlar mıydı?

Onların “Çankaya Köşkü rüyasına elveda” dediğini ilân ettikleri kişi bugün ülkenin 11. Cumhurbaşkanı olarak Köşk'te oturuyor; onlar da Hürriyet'te Aydın Bey'in kendilerine tahsis ettiği sütunları her gün doldurmaya devam ediyorlar.

Yazılarını okuyarak siyasî tavır belirleyen yüzbinlerce insan, kendilerini en kritik olaylarda yanıltmış bu insanlar hakkında ne düşünüyor merak ediyorum elbette, ama esas merakım patronları Aydın Bey'in hisleri... Sürekli aldatılmak ve o yüzden de sürekli kaybetmek onda nasıl bir ruh haline sebep oluyor acaba?

Hürriyet'i Fransız Le Monde veya İngiliz The Guardian gibi bir gazete sayan Eser Karakaş bu duruma şaşırmış besbelli; Hürriyet'in çoktandır Alman 'Bild' gazetesini taklit ettiğini bildiğim ve şaşkınlık duygumu da yitirdiğim için, bütün bu olan-biteni doğal karşılıyorum ben. Bir süre sonra Bild gazetesi bile Hürriyet'le aynı ligde sayılmaktan rahatsızlık duyabilir.

27 Nisan 2007 tarihinde geceyarısı internet sitesine konulan 'e-muhtıra' yanlış değerlendirilmiş Hürriyet yazarları tarafından; bunun kendilerine, gazetenin marka imajına ve patronlarına zararı var. Dahası, sürekli yanlışta ısrar ediyor ve bu yüzden de acınası bir haldeler.

Sarıyer'deki mahkemeden durdurma kararı çıkartmazlarsa, o konuya da yarın değineyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.