Celladına Âşık Olmak

Bazı krizler insanların ve toplumların yüzlerindeki maskeyi düşüverir. Corona salgını çıktığında dünyadaki sözde medeniyetin zirvesine ulaşmış olan ve insan hakları konusunda üzerlerine konacak tozu bile ağırlık olarak görecek kimi ülkelerin nasıl daha birbirinden bir şeyler kapmak için yarışa ve hırsızlık oyunlarına girdiklerini, dünyaya nizam vermeye çalıştıkları her türlü değerlerini yeyiverdiklerini görmüştük.

Şimdi başka bir filmi izliyoruz. Ukrayna- Rusya arasında bir savaş başladı. Bütün dünyanın tek gündemi, bu gelişme büyük bir dünya savaşına başlangıç olabilir mi? Herkeste bir endişe var. Gerçi bir cenazenin başına varınca herkes kendi ölüsüne ağlarmış. Böylesi bir durumda da herkesin endişe ettiği yer farklı olabiliyor. Yarını Allah bilir. Gaybe ait bir şey söylemek çok zor. Lakin sarı saçlı mavi gözlü Avrupa insanlarının mülteci duruma düşebildiğini(!) ve bunun karşısında bugüne kadar insanlık haysiyet ve onurunu ayaklar altına alarak boylarının büyüklüklerini görmemizi isteyen Batı medeniyetinin(!) yeni bir kostüm ile berdevam olduğunu müşahede ettik.

Biraz hızlı davranmış ve tahliye trenine erkenden binebilmiş Afrikalı öğrencilerin kapılardan yere nasıl atıldığını bütün dünya beraber izledi. Tabi burada onlar açısından bir abes durum da yoktu. O siyah derileriyle sarı saçlı ve mavi gözlü Avrupa elitlerinin arasına binme cesaretini bulmamaları gerekiyordu. Zira bu uygulamalar; Suriye'de, Yemen’de, Libya’da, gayet güzel uygulanmıştı. Hatta Afganistan'da onlar o kadar ümitlendirilmişti ki uçağın kanadına sığınmak, medeniyetin sahibine sığınmaktı. Betonun üzerinde çakılınca anladık / anladılar oyunu ama iş işten geçmişti. Müslümanların ve siyah derili insanların yaşadığı yerlerde savaşlar olmalıydı ve burada ölenlerin de zaten bir değeri(!) olamazdı.

Bu yaşananlarla onların gerçek yüzünü dünya bir kez daha görmüş oldu. Burada özellikle “bir kez daha görmüş oldu” diyorum. Çünkü bu daha önce görülmeyen, fark edilmeyen gizli bir bilgi ve yüz de değildi. Gerçi siz haklı olarak “hangi dünya gördü? Tüm dünyanın bunu gördüğünden emin misiniz?” diye de soracaksınız. İnanın bu soru beni acı bir şekilde yutkunduracak ve cevabım da olmayacak.

Bizim dışarıya ve kendi haricindeki olaylara büyük bir gıptayla bakan “gavur sevici” Müslümanlar; hep Avrupa'nın kanunlarının, sistem ve yönetimlerinin, gelir dağılımının, insan haklarının ne kadar da makul çerçevede ilerlediğini değişik örneklerle anlatmaya çalışıyorlardı.

Avrupa'nın sokakları Afrika'nın sokaklarından daha temizmiş. Onu ben de biliyorum. Ama onlar bunun sebebini bilmiyorlar. Afrika'nın yeraltı zenginliklerinin nasıl kaçırıldığını görmediler. Bunun nasıl bir sonuç çıkardığını görmezden geldiler. Yıllık özgürlük vergisini ödemeyi kabul etmedi diye ülkedeki tüm hayvanları nasıl öldürüldüklerini, ağaçları kesip binaları yıktıklarını bilmek de istemediler. Varsa yoksa “Avrupa’nın daha gelişmiş ve sistemi oturtmuş olduğu” tezi oldu.

Ben Burkina Faso’nun toprağın altındaki altın ve diğer değerli madenlerinin, toprağın üstündeki pamuk gibi endüstriyel ürünlerinin nasıl ve nereye gittiğini görebilen birisiyim. Siz önce insanların varlıklarını sömürecek ve onları sokaklarını temizlemenin değil sadece karınlarını duyulabilmenin derdine düşeceksiniz. Sonra da bu adamların elbisesinin kirli olduğu gerekçesiyle ayrı bir sınıfa koyacaksınız.

Tüm bu gelişmeler içerisinde kendi zihnimde anlamlandırmakta zorlandığım cümle “Suriye'dekiler insan değil miydi? Neden onları görmediniz? Ukrayna'da gösterilen tepki niçin diğer savaş mağdurlarında gösterilmedi?” diye sorgulanmasıdır. Bu soruları asla sormadım ve sorulmasını da uygun bulmadım. Karşımızda bugüne kadar size hep süngünün ucunu, silahın namlusunu göstermiş adamlar sizi ne zaman insan saydı ki? Onların insan olmasına ne zaman saygı duydular da şimdi saygı duyulmasını bekliyoruz.

Onların medeniyeti de insanlık hassasiyeti de kendilerine kalsın. Bırakın onlardan merhamet dilenmeyi. Onlardan dilenecek her merhamet, bize ancak bir utanç olarak döner. Şayet siz merhametli olmayı başaramazsanız, kimse size acımaz. Nebevi öğreti gayet açık; “Merhamet Etmeyene Merhamet Olunmaz.”

Ey Allah’ın kulları kardeş olun ve saflarınızı sıkı tutun...

Başkasından da merhamet dilenmeyin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.