
Teslime Gülsen NURDOĞAN
Cenneti Âlânın Halleri
Elhamdülillah Allah'a ve Rasülüne iman ettiğimizden kalbimize bir hüzün çöküyor. Sonra da Efendimiz Aleyhisselamın hadisi şerifleriyle ferahlıyoruz.
Hüzün nedir? Allah’a ve Rasülüne iman eden hüzünlenir mi?
Elbette ki hüzünlenir.
Nette hüzün hakkında şu cümleleri buldum. “İnsanın maddi veya manevi kayıp ve eksiklerinden duyduğu üzüntü için kullanılan bir ahlak ve tasavvuf terimi. İnsanın fiziki ve psikolojik yapısının duyduğu acı ve ızdırap anlamında bir terim. İnsanın Allah katındaki durumu hakkında hissettiği korku ve kaygıları ifade etmek üzere kullanılan bir terim.”
Dolayısıyla iman eden bir mümin kulluğunu güzel yapamadığını düşünür ve hüzünlenir. Gönlü mahzun olur. Ve bu mahzunluğunu Kur’an ve Resulullah Aleyhisselamın sözleriyle giderir.
Hüznümü değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Beni de dualarında anıverirler de böylece Rabbimizin mağfireti üzerimizde olur.
Hep birlikte Peygamber Efendimizle bir cennet yolculuğu yapalım istiyorum. Uzunca bir hadisi şerif Tirmizî’ (Sıfatü’l-cennet) ve İbni Mâce’de (Zühd) geçiyor.
Sevgili Peygamberimiz şöyle anlatıyor; çok tatlı, çok zarif bir şekilde anlatıyor. Allah şefaatine erdirsin.
“Şüphesiz ki cennet ehli oraya girdiğinde yani cennete girdiğinde amellerinin faziletine göre cennete yerleşirler. Sonra dünya günlerinden Cuma günü gibi bir zamanda onlara seslenilir, nîda edilir, çağrı yapılır. Onlar da Rablerini ziyaret ederler. Onlara izin, ruhsat verilir de Rablerini ziyaret ederler. Allahü Teala Hazretleri arş-ı âlâsını onlara ibrâz eder, gösterir. Ve cennet bahçelerinden bir bahçede şu manzaralar kendilerine gösterilir. Her birine bir taht kurulur; kimisine nurdan bir taht, kimisine inciden bir taht, kimisine yakuttan bir taht, kimisine zebercetten, kimisine altından, kimisine gümüşten bir taht kurulur. Onlardan değersiz olan hiç kimse yoktur. Kimse kimseyi birbirinden üstün görmez. O esnada;
Ya Resûlallah Rabbimizi de görecek miyiz diye soruldu. Peygamber Efendimiz; Evet göreceksiniz diye buyurdu.
Siz hiç güneşin görünmesini veyahut mehtaplı gecede dolunayın görünmesini münakaşa mevzuu yapar mısınız? Bu mecliste, bu toplantıda hiçbir kul olmaz ki Allah onunla özel konuşmasın! Bütün müslümanların hepsi toplanmış. Kalabalık ama Allah’ın kudreti her şeye yeter. Hepsiyle bir muhadara, bir konferans, bir karşılıklı muhavere, konuşma olacak. Mesela Rabbimiz, oradan birisine ey filanın oğlu filan kulum! Hatırlıyor musun, hani bir gün dünyada iken şöyle demiştin? diye ona dünyadaki birtakım kusurlu işlerini, kabahatlerini; müslümana yakışmayacak bazı günahlarını söyleyecek. O kişi de;
-Ya Rabbi, sen günahlarımı mağfîret etmemiş miydin, bağışlamamış mıydın? diyecek. Allahü Teala buyuracak ki; Benim rahmetimin genişliği sayesinde bu makamı buldun. Elbette bağışladım diyecek.
Herkesle böyle konuşurken, ah ah ah Rabbimiz bizlerle neler konuşacak kimbilir! Herkesle ayrı ayrı konuşacak.Ve sonra konuşma devam ederken herkesin üstünü bir bulut örtecek. Ve bu üstlerini kaplayan bulut bunların üzerine öyle bir râyihâ saçacak ki, öyle bir hoş koku saçacak ki daha önce emsalini hiç koklamamışlar. İkram olarak o buluttan tarifi imkansız güzellikte kokular saçılacak.
Rabbimiz o zaman buyuracak; Kalkınız! İkram olarak size hazırladığım şeylerin yanına buyurunuz diyecek. Neyi arzu ederseniz istediğinizi alın diyecek. Peygamberimiz Aleyhisselam anlatmaya devam ederek şöyle diyor: Kürsülerimizden kalkıp bir çarşıya, cennet çarşısına geliriz ki melekler o çarşıyı çepeçevre kuşatmışlar. Peygamberimiz Aleyhisselam ile ehli cennet o çarşıya birlikte gidiyor, ne büyük şeref! Bu çarşı öyle bir çarşı ki gözler şimdiye kadar böyle bir çarşı görmemiş! Kulaklar böyle bir şeyi işitmemiş! Öyle bir şeyin hayali dahi kalplerine gelmemiş! Öyle bir çarşı ki parayla bir şey alıp satılmazmış! Peygamber Aleyhisselam; Bu çarşıda neyi seversek, neyi gönlümüz çekerse ücretsiz bir şekilde hepsini alırız diyor. Bu çarşıda tabi herkes dolaşıyor ve bazısı bazısına rastlayacak, rastlıyor. Mevkîsi yüksek kişiler, daha aşağı mevkîdeki kişiler birbiriyle karşılaşır. Mevkîsi düşük olan kişi yüksek mevkîli kişinin üzerindeki elbiselere hayran olur. Tabi cennet üzüntü yeri olmadığı için karşısında gördüğü elbiselerden daha güzeli o kişinin üzerinde beliriverir. Peygamberimiz Aleyhisselam şöyle devam ediyor; Sonra o çarşıdan kendi cennet köşklerimize, evlerimize döneriz. Eşlerimiz cennette bizi karşılar; merhaben ve ehlen derler. Seni bizden ayrıldığından çok daha güzelleşmiş bulduk derler. Allah’ın meclisinden gelen o kişi; Biz bu gün Rabbimizle aynı mecliste bulunduk der. Elbette Rabbimizin meclisinde bulunduktan sonra daha güzel bir vaziyette olmamız gerekir derler.”
Rabbimiz bize de bu güzellikleri ihsan eyle. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.