Devleti Korumak Aileyi Korumakla Mümkündür

 

Aile, en ilkel toplumlardan en medeni toplumlara kadar önemini ve mevcudiyetini korumaya devam etmektedir. Bütün dünyevi yönelişlerde ve dini inanışlarda toplumsal hayatın merkezinde yer alır. İnsanlık ve medeniyet adına sahip olduğumuz tüm birikimlerin temelinde aile vardır. Hayvanlar âleminin kahir ekseriyetinde bir nevi aile sisteminin olduğu ve korunduğu bilinmektedir.

“Ey insanlar! Şüphesiz biz, sizi bir erkekle bir kadından yarattık, tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvâlınızdır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) haberi olandır.”(49/13)

Bu önemli müessese tarih boyunca hiç olmadığı kadar büyük tehdit ve taarruza muhatap olmaktadır. Bunun farkında olan ve ailenin kıymetini takdir eden devletler, bu tehlikeye karşı toplumu korumak için tedbirler almaya yönelmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılında 7. Aile Şurası'nda konunun nirengi noktasına parmak basıyor: "Nesli muhafaza etmenin yolu aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Devleti korumak da aileyi korumakla mümkündür." Anayasanın 41. maddesi, aileyi Türk toplumunun temeli olarak tanımlar ve devlet; 'Ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri almak ve teşkilatı kurmakla mükelleftir.’ der. 2011 yılında bugünkü adıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurularak bu alanda önemli bir adım atılmıştır.

Aileyi korumanın en sağlıklı yolu eğitimden geçmektedir. Şöyle bir baktım; 2012 yılında ‘Ailenin Korunmasına dair’ 6284 sayılı kanunu çıkarmışız ama amaç ve kapsam olarak daha çok ‘kadına karşı şiddetin önlenmesi’ alanına yoğunlaşmışız. Aile Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ‘Evlilik Öncesi Danışmanlık Rehberi’ gibi içerik olarak birbirine yakın kılavuzlar hazırlamış, Milli Eğitim Bakanlığı da sertifikalı ‘Aile Danışmanlığı’ eğitimleri düzenlemektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı kamu kurumları arasında bu konuda en somut adımı atarak, 2015 yılında yayınladığı yönerge ile ‘Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarını’ açmış. Yönergenin amacını sıralarken; Aile yapısının korunması, Aile hakkında toplumu dinî açıdan doğru bilgilendirmek, Aile bireylerine sosyal, ekonomik ve kültürel değişimlere karşı manevi destekte bulunmak ve ilgili kurumlarla işbirliği imkânları aramak olarak özetlemiş.

Bu hayati konunun sadece kamu eliyle bir yere varamayacağını bilmem söylemeye gerek var mı? Sivil inisiyatifin devreye girmesi şart. İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yaparak, ortak projeler geliştirilerek çok verimli neticelere ulaşmak mümkün. Bu konuda güzel örnek uygulaması ve belki ilham kaynağı olur ümidiyle, hafta sonunu Haymana’da katıldığım bir etkinliği sizlere arz etmek isterim.

Fakirin de altı yıl yönetim kurulunda görev aldığı, Ankara Sosyal Gelişim Derneği (SOGEL)’in organize ettiği geleneksel 15. Aile Eğitim Programı, 250 ailenin katılımıyla gerçekleşti. Bu yılki konsept tüm yönleriyle ‘sağlıklı yaşam’ idi. Ailelere, çocukları ile birlikte hem tatil, hem eğitim fırsatı sunan, toplu ibadet, spor, tanışma, kaynaşma imkanları olan çok güzel bir organizasyondu.

Helal ve sağlıklı gıda konularında çığır açan çalışmalarıyla tanınan Sağlık Bilimleri Üniversitesinden Prof. Dr. Fatih Gültekin, ‘Temel gıdalar ve günümüzdeki değişimleri’ ile ‘İsraf-Helal ve Sağlıklı beslenme’ konularında iki sunum yaptı. Dr Fitt diye bilinen Uz. Dr. Eyyüb Yılmaz da; ‘Beslenerek İyileşme’ ve ‘Hızlı Yaşlandıran 18 Hata’ diye ikiye bölmüştü sunumunu. Bülent Ecevit Üniversitesinden Doç. Dr. Harun Savut; ‘Sağlıklı Toplumun Oluşumunda Fıtri Dinin Rolü’, Hayati İnanç ise ‘Sağlıklı Düşünce ve Tefekkür’ konulu sunumları ile iki yıldır birçok şeye hasret kalan dinleyenlerin tabiri caizse zihinlerini de, gönüllerini de doyurdular.

Sunumların akabinde soru-cevap, okur-yazar buluşmaları, üç gün boyunca lobi, havuz başı münazaraları sorulmamış soru ve cevaplanmamış konu bırakmadı. Cemaatle kılınan namazlar, günün başında ve sonunda dua, zikir, tefekkür, doğa yürüyüşleri, çocukların, bayanların kendi aralarında gerçekleştirdikleri, sanatsal, kültürel, sportif etkinlikler, gıda etiketi okuma istasyonu ve hacamat-sülük tedavisi akılda kalanlardan bazıları. Bu kadar kalabalıkla bu güzel programları pandemi kuralları çerçevesinde icra etmek her türlü takdirin üstündedir. Emeği geçenleri tebrik ederim.

Aslında bu çalışmaların temelinde gönül dostu rahmetli Prof Dr Mahmud Es’ad Coşan hocamızın doksanlı yıllarda kendisinin de ailecek katıldığı ‘aile eğitim kampları’ vardır. Ekonomiden siyasete, kültürden eğitime Türkiye gündeminin masaya yatırıldığı, sahasının en yetkin isimlerinin sunumlar yaptığı, maddi-manevi doyumsuz toplantılar. Bunlardan, 1994 yılında Bursa Kocayayla’da yüzlerce çadırdan oluşan bir haftalık kampa yeni evli iken katılmıştım.  Türkiye’nin en geniş yayın ağına sahip ilk özel radyolarında Akra Fm, 1992 yılında Aydın Söke’nin Akbük koyunda gerçekleştirilen yine böyle bir eğitim programında katılıcıların destekleriyle kurulmuştur.

Bu programlarla dindar kesimin meşru ölçülerle, ülkenin nimetlerinden istifade etmelerinin, ekonomik şartlarda tatil yapmalarının önü açılmıştır. O günün şartlarında bu nadir uygulamalar sektöre ‘alternatif turizm’, ‘muhafazakâr otel’ açılımlarını kazandırmıştır. Bu organizasyonları olmazsa olmazı tatille beraber eğitim. Ne güzel söz: Tahsili tahsil olanın tatili tahsil olur, tatili tatil olanın tahsili tatil olur.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum