Lütfi AYHAN
Dünya Ömer’in (r.a) Adaletini Arıyor
Miladi 2025 yılındayız. Şu anda dünyada 200’e yakın devlet, 8 milyardan fazla insan, sayısını bilemeyeceğimiz kadar din ve yine sayısını bilemeyeceğimiz kadar dil/lisan mevcut. Ek olarak, dünyada binlerce mezhep, kültür, gelenek ve örf vardır. İslamiyet, Hristiyanlık, Yahudilik, Budizm, Şintoizm, Brahmanizm gibi inançlar ile komünizm, ateizm gibi Tanrı tanımaz ideolojiler de mevcut.
Tarihi tarafsız bir şekilde inceleyen, bugüne de insafla bakan, fikir namusu taşıyan herkes şu gerçeği görür ve şu hakkı teslim eder:
İnançlar ile ideolojilerin teorileri ile pratikleri arasında kapanmayacak kadar büyük bir makas farkı vardır. Bu konuda en az zıtlık İslamiyet’te mevcuttur. Tarihte ve günümüzde Müslümanlar, Kur’an’ın emrettiği, Peygamberimizin yaşadığı İslam’ı %100 hiçbir zaman yaşamasalar da diğer din ve ideolojilere bakıldığında tenakuzları daha azdır. Müslümanlar güçlü oldukları dönemlerde hâkim oldukları milletlere ve kendi toplumlarına diğerlerinden daha adil ve merhametli davranmışlardır. Buna yüzlerce örnek vardır. Mesela Osmanlı atalarımızın Balkanlarda, Ortadoğu’da ve Anadolu’da hâkim oldukları dönemlerde azınlıklara davranışları ortadadır.
Bu konuda en müşahhas misal Kudüs’tür. Kudüs, tarihte değişik dinlerin, dillerin, ırkların, kültürlerin hegemonyasına girdi. Bu kutsal beldeye Hristiyanlar da hâkim oldu, Yahudiler de, Müslümanlar da oldu, paganistler de; ama Kudüs en çok Müslümanların hâkim olduğu dönemde huzur ve saadet buldu. Günümüzde bu kutlu topraklarda hâkim olan Yahudiler, tarihin ve dünyanın gördüğü en büyük katliamlardan birine imza atıyorlar. Gazze’de öldürülenlerin sayısı 60 bin–70 bin civarında. Bu büyük bir sayı değil. (Mesela şu anda Ukrayna-Rusya savaşında ölenlere baktığınızda milyona yaklaştı.) Fakat Gazze’deki farklılık şudur: Bu katliamda çocuk, kadın, yaşlı ölümlerinin oranı çok yüksektir. Kudurmuş Siyonistler hiçbir kurala uymadan gazeteci, sağlık çalışanı, BM mensubu ayırt etmeksizin; okul, hastane ayırmaksızın bombalayıp her canlıyı öldürüyorlar.
Bu katliama son iki yüz yıldır dünyaya hâkim olan, güya Hristiyan olan başta Amerika olmak üzere Batılı devletler (halklar değil) destek veriyor. Halbuki tarihte Hz. Ömer zamanında Müslümanların eline geçen; daha sonra Eyyubiler, Selçuklular, Osmanlılar döneminde Müslümanların hâkimiyetinde bulunan Kudüs, o dönemlerde en saadetli ve en huzurlu günlerini yaşadı. Bu teze en büyük ve müşahhas misal, Hz. Ömer Efendimizin verdiği “Eman”dır.
Hz. Ömer’in Kudüs Halkına Verdiği Eman ve Günümüze Yansımaları
Tarih sahnesinde bazı belgeler vardır ki, sadece kendi dönemlerini değil, asırlar sonrasını da aydınlatan birer meşale gibidir. Hz. Ömer’in Kudüs halkına verdiği Eman da bu belgelerden biridir.
Tarihî Eman
Hz. Ömer, Kudüs’ün fethi sırasında Hristiyan halka can, mal, inanç ve ibadet özgürlüğü konusunda güvence verdi. Kiliselerin korunacağı, dinî mekânlara dokunulmayacağı, halkın inançlarından dolayı baskıya uğramayacağı açıkça belirtildi. Hristiyanların, kendi dinî liderleriyle birlikte serbestçe yaşamaları garanti altına alındı.
Bu eman sadece bir siyasi sözleşme değil, İslam’ın adalet anlayışının yazıya geçirilmiş bir belgesiydi. O dönemde Kudüs halkı, Müslüman idare altında can ve inanç güvenliğine kavuşmuştu.
Günümüze Yansıması
Aradan 14 asır geçti. Bugün Gazze’de ve Kudüs’te Siyonist zulüm sürüyor, masum insanlar acımasızca katlediliyor. Dünya devletleri, özellikle de İslam ülkeleri büyük ölçüde sessiz kalıyor.
İşte böyle bir dönemde Kudüs Rum Ortodoks Patriği Giannopoulos, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Hz. Ömer’in emannamesini içeren bir tablo hediye etti. Bu sembolik jest, sadece tarihî bir hatırlatma değil; aynı zamanda Müslümanlardan yardım çağrısıdır. Patrik, Yahudi zulmüne karşı Hz. Ömer’in adaletini ve Müslümanların merhametini işaret etmektedir.

Bu tablo, bizim için hem büyük bir onur, hem de büyük bir sorumluluktur. Çünkü Hz. Ömer’in emannamesi, sadece geçmişte kalmış bir belge değil; bugün de insanlığın vicdanına yön veren bir ilke olmalıdır.
O EMANDAN BİRKAÇ SATIR:
1-. Bütün papazlar nerede ve hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, biz Müslümanlardan emana (güvenceye) sahiptirler. Bütün gayrimüslimler, zimmet akdinin hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, emanları geçerlidir. Biz müminler ve bizdensin sonra gelecek olanlar, onları korumakla mükellefiz. İtaat ve bağlılıkları devam ettikçe de bu devam edecektir.
7. Erkek-kadın bütün müminler ile sultan, hâkim veya vali, zengin veya fakir, mutlaka bu emirlerimizi koruyacaklardır.
8. Hristiyan reislerine bu ferman sahabe-i kiramdan Abdullah, Osman b. Affan, Sa’d b. Zeyd, Abdurrahman b. Avf ve diğer sahabe kardeşlerimizin huzurunda verilmiştir.
9. Bu yazılı fermanda açıkladığımız emirler korunsun, riayet edilsin ve ellerinde kalsın. (20 Rebiül-Evvel 15 H.)
10. Müminlerden kim bu fermanımızı okur da şimdi veya kıyamete kadar, ona muhalefet ederse, Allah’ın ahdini bozmuş ve Habibi’ne isyan etmiş olur…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.