Eğitim A’dan Z’ye değişmeli

Başbakan Tayyip Erdoğan geçen hafta ‘Milli Güvenlik’ adıyla okutulan dersin bu yıldan itibaren kaldırılacağını söyledi; ardından sökûn eden eleştirileri dinleyip okudunuz. Yoğun muydu eleştiriler?

Değildi; hem de hiç değildi. Dersin kalkması pek az kişiyi rahatsız etti. Her türlü yeniliğe karşı çıkışıyla bilinen çevreler bile girişimi sessizlikle karşılamayı yeğledi.

Neden acaba?

Soruya verilebilecek en kolay cevap aynı zamanda en doğru cevap da: Zamanı gelmişti...

Önceleri ‘askerlik’ adıyla okutulan ders dünyayı savaş çılgınlığının sardığı bir dönemin bize yansımasıydı. İkinci Dünya Savaşı’nda 60 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği biliniyor. Soğuk Savaş yıllarında da sürdü Türkiye’nin tedirginliği; tabii yetişen nesiller de milli güvenlik dersi almaya devam etti.

Dünya bugün farklı; böyle bir dünyanın parçası olan Türkiye’nin hâlâ subayların verdiği milli güvenlik dersini okullarında okutmayı sürdürmesi düşünülemezdi.

En az onbeş yıl gecikmiş bile sayılabiliriz...

Her ne kadar Başbakan Erdoğan tarafından açıklanmış olsa da, kararda yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Ömer Dinçer’in aklını görebiliyoruz. On yıldır süren Ak Parti iktidarı, pek çok başka alanda ülkemizi çağın gerçekleriyle tanıştırmayı bildi, bazı alanlarda reformlar hayata geçirilebildi. Bu alanlar arasında eğitim hiç olmadı. Bakanlık bugüne kadar öğretmen atayan ve onların özlük haklarıyla ilgilenen bir devlet kurumu olarak çalıştı.

Oysa bugünün dünyasının çarpıcı özellikleri kendisini en çok eğitim ve öğretim alanında hissettiriyor. Kara tahtanın yerini akıllı tahtaların alması elbette yerinde bir adım; ancak o akıllı tahtaların üzerine yazılanların da ‘akıllı’ ve ‘çağa uygun’ olması gerekiyor.

Teknoloji bilginin mahiyetini değiştirdiği gibi bilgiye çok kestirmeden eriştiriyor da... Geçmişte bir ütopya gözüyle bakılan ‘ömür boyu eğitim’ süreci hepimizi içine almış bulunuyor. Bir süre sonra eğitim için okulların gerekliliği sorgulanmaya başlanırsa şaşırmamalı. Evvelce oniki yılla sınırlı ‘genel eğitim’ için birkaç yıl artık yeterli; geri kalan yılları ‘uzmanlık’ veya ‘kişiye özel’ denilebilecek bir eğitimle geçirmemiz daha doğru olacak.

Milli güvenlik dersine son verilmesinin ne kadar doğal olduğu dünyanın bugün tartıştığı konulara bakıp anlaşılabilir. Müfredattan çıkarılması gereken daha pek çok ders var. ‘Andımız’ veya ‘önlük’ gibi eski alışkanlıklara da son vermek gerekiyor... Akıllı ve akılcı nesiller yetiştirmek için zihinleri açık tutacak bir eğitim anlayışına sahip olmalıyız.

Tek-tip eğitimin Cumhuriyet’in kuruluş döneminde bir anlamı herhalde vardı; ‘Tevhid-i tedrisat’ o dönemin ilkesidir. Bugün ise ‘tek-tip eğitim’ bilgisiz ve becerisiz insanlar üretmekten başka bir işe yaramıyor.

Örnek mi istiyorsunuz: Ülkenin güneyi her yıl milyonlarca turiste evsahipliği yapıyor; ama liselerden yetişen tek-tip öğrenci gelenlerin ihtiyaçlarına cevap veremiyor. Oysa turist alan bölgelerdeki okulların yarısını birkaç dilde yabancılara hitap edebilme yeteneği sağlayacak turizm meslek liseleri haline getirebiliriz.

Prof. Dinçer’den beklentilerimiz büyük.

Önceki ve Sonraki Yazılar