Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

EĞİTİMCİ-YAZAR ERDOĞAN GÜNEŞ İLE SÖYLEŞİ…

 

 

“YAZMAK, BENİ MUTLU EDEN BİR HOBİ…”

Her şey anlamsız, her şey de rüyâ,
Menfaat kök salmış, şimdi her yanda.
Hak için tutuşmuş kuru bir sevda,
Yalanla dolanır, yalan dünyada…

 

Mısralarının sahibi Eğitimci-Yazar Erdoğan Güneş,  1969 tarihinde Kars’ın Selim ilçesinde doğdu. Selim Lisesinden sonra Atatürk Üniversitesi, Ağrı Eğitim Yüksek Okulunu bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmen olarak görev yaptı. A.Ö.F Lisans Tamamlama Türkçe Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli dergilerde şiirleri yayımlanan yazarın, “Çocuklara Şiir Demeti” adında bir şiir kitabı, “Gülçin’in Beneklisi ve Kızak Yarışı” adında iki öykü kitabı yayımlandı. Halen öğretmen olarak görev yapmakta olan Güneş, evli ve iki çocuk babası…

  

Bakalım kendisiyle neler konuşmuşuz?

  

“Sayın Hocam, öncelikle teşekkür ediyorum vakit ayırdığınız için. Erdoğan Güneş’i çalıştığı iş arkadaşlarına sorsaydık nasıl anlatırlardı?”

İnsanlara yüzünden gülümsemeyi eksik etmeyen, çabuk kaynaşan, insan sevgisini önemseyen birisi. Başka bir ifadeyle Yunus’un:

            ‘Gelin tanış olalım,

             İşi kolay kılalım.

             Sevelim sevilelim,

             Dünya kimseye kalmaz,’ ilkesini benimsemiş, insanları seven, elinden gelen yardımı esirgemeyen biri, olarak tanımlarlardı zannediyorum.”

 

“Yazar olmak istiyorsanız yazın demiş Epiktetos. Siz hangi yaşlardaydınız acaba hatırlıyor musunuz ilk satırınızı ya da mısranızı yazdığınızda? Yazar olmaya ne zaman karar verdiniz?”

 

“Bu soruyla karşılaşınca ortaokulda yazdığım şiirler geldi aklıma. Ve bir tebessüm attım kendimce. Çünkü hâlâ yazmaya çalıştığım defter kütüphanemde saklı bir köşede. Çizgili bir deftere şiirler yazmışım, yazdığım şiirlerle ilgili en üst köşeye şiirle ilgili resimler yapmışım. Ama mısraların çoğu uydurukça. Bunlar genelde didaktik şiirler. Lise yıllarında lirik şiirler ağırlıklı.

            Ama mutlaka yazar ya da şair olacağım iddiasında hiç bulunmadım. Bulunmam da. Ne büyük üstatlar var.Bedri Rahmi’nin dediği gibi;

    “Şairim.

     Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
     Ayak seslerinden tanırım
     Ne zaman bir köy türküsü duysam
     Şairliğimden utanırım.”


     Bu mısralara benimde bakış açıma uygun. Bizimkisi bir hobi işte. Ama beni mutlu eden, sevdiğim bir hobi.”

  

“İlk kitabınızın yayın aşamasında neler yaşadınız? O tatlı telaşı, mutluluğunuzu ve isim hikâyesini öğrenebilir miyiz?”

           

“Benim için çok heyecan verici anlardı. O da bir çocuğunuz gibi. Size ait. Size özel. İlk kitabım ‘Çocuklara Şiir Demeti’ adıyla çıktı. İçeriğinde öğrencilerimizin derslerinde yararlanabileceği şiirler var. Bir yardımcı kaynak kitabı niteliğinde.”

 

“Çocuklara Şiir Demeti isimli bir şiir kitabınız, Kızak Yarışı ve Gülçin’in beneklisi isimli iki öykü kitabınız yayınlandı. Küçük okurlara yazmak büyüklere yazmaktan çok daha zor bunu hem çocuk gelişimi öğretmeni olduğum için de biliyorum. Hassas bir çalışma istiyor. Her kelimesi, her cümlesi özen istiyor. Siz bu eserlerinizde nelere dikkat ettiniz?”

           

“Yazarken kelimeleri özenle seçmeye, Türkçe kelimeleri tercih etmeye çalışırım. Yazdıklarımın anlaşılır ve akıcı olmasına dikkat ederim. Okuyucunun beğenmesini, haz almasını isterim. Dediğiniz gibi okurun küçük yaşta olması, dilediğim gibi yazmaya engel olabiliyor. Ama kitaplarımı çocukların ellerinde okurken görmek beni mutlu ediyor.”

 

“Çalışma ortamınız nasıldır? Tarif etmenizi istesek bizimle paylaşır mısınız? Her ortamda yazabiliyor musunuz?”

  

İnsan her istediği anda, her istediği yerde yazamıyor. Yazılacak esere iyice adapte olmak, onunla bütünleşmek gerekiyor. Gecenin ileriki saatlerinde sakin ortamı tercih ederim. Ama okumadan, çalışmadan olmuyor.”

   

“Şiir mi öykü mü diye sorsam neler söylersiniz?”

 

“Genelde öykü ağırlıklı çalışıyorum. Ama şiirden de vazgeçemiyor insan. Uzak kalınca duyguların tercümanı olan kelimeleri, mısraları özlüyorum. İyi bir şair olmak için çok okumak, belirtilen duyguları özümsemek hatta yaşamak gerekir.

           

“Goethe ‘Her yazar, yapıtlarında bir dereceye kadar kendini anlatır, istemese de,’ diyor, siz de eserlerinizde çocukluğunuzdan esintiler var mı?”

 

“Elbette. İster istemez insan kendi yaşamından serpiştirdiği oluyor. Bu kurgulanmış bir öykü de olabilir. Çeşitli şiirlerde de yer alabilir.”

 

“Hem eğitimci olmak hem de yazmak topluma çok faydalı birer olduğunuzun ispatıdır. Elbette fedakârlık ve zaman isteyen uğraş edebiyat alanı. Aileniz çocuklarınız kaleme olan aşkınız için neler düşünüyorlar? Destekleri nasıl oluyor?”

 

“Bazen onları ihmal ettiğimi düşünüyorum. Çünkü bilgisayarın başına geçince kimseyle ilgilenemiyorum. Sağ olsun onlar da hiç şikâyetçi olmadılar şu ana kadar.”

 

“Yakın gelecek için ne gibi projeleriniz var? İpucu verebilir misiniz? Mesela şu sıralar nasıl bir çalışma içerisindesiniz?”

 

“Şu sıralar bir öykü kitabım daha çıkmak üzere. Ayrıca yazdığım iki roman var. Ancak üzerinde biraz daha durmam ve son şekillerini vermem gerekiyor. Onlar da çocuk edebiyatıyla ilgili çalışmalar. Bir tanesi Kurtuluş Savaşı kadın kahramanlarımızdan Şerife Bacı’nın hayatı konu ediliyor.”

 

“Çocuk şiirlerinizden birini okurlarımızla paylaşmanızı istesek ne dersiniz?”

           

“Biraz uzun ama duygularımın tercümanı olan bir şiirimi paylaşmak isterim.

 

SEVGİNİ VER ÖĞRETMENİM

Bana öfkeli yüz değil,

Gülücük ver öğretmenim.

Sayfalarca bilgi değil,

Sevgini ver öğretmenim.

 

Okşa başımı elinle,

Cesaret ver öğretmenim.

Bilgi sonraki mesele,

Önce sevgi öğretmenim.

 

Sar beni kollarınla,

Şefkatinle öğretmenim.

Anne ol ya da baba,

Sevgini ver öğretmenim.

 

Bırak elinden tutayım,

Sana derdimi açayım,

İste duygularımı yazayım,

Sevgini ver öğretmenim.

 

Cahil diye kızma bana,

Hor görme öğretmenim.

İlminle yoğur beni,

Sevgini ver öğretmenim.

 

“Çok güzel ve çok anlamlıydı. Bütün öğretmenlerin okuması gerektiğini düşünüyorum. Öykünün olmazsa olmazı nedir sizce? Bir öyküde okuyucuya en çok nedir haz veren? Niçin?

 

“Öykünün konusu kadar anlatımı da iyi olmalı. Seviyeye uygun akıcı ve sade bir dille yazılmalı. Kitabı eline alan bırakmak istememeli. İlgi çekici ve sürükleyici olmalı. Öyküde aranan temel unsurları sıralayacak olursak: Görsel, bilimsel, eğitsel, dil ve anlatım yönleri öyküde mutlaka olmalı.

            Şunu da belirtmek isterim. 7-8 yaşlarına kadar çocuklar hayvan öykülerine meraklıdırlar. Biraz büyüğünce yerini macera alır. Biraz daha büyüğünce duygusal içerikli romanlar ağır basar.

 

“Kitaplığınızın olmazsa olmaz diye nitelendirdiğiniz başucu kitabınız sayılabilecek ve edebiyatla ilgilenen herkesin kitaplığında olması gerektiğini düşündüğünüz üç kitap ismi verebilir misiniz?”

 

“Zor bir soru. Aslında üç kitap ismi vermek yerine bence edebiyatın hangi türüyle ilgileniyorsa insan o tür kitaplardan bol miktarda bulundurmalı kitaplığında. Hatta zaman zaman bunlara yenilerini eklemeli. Ama kitaplığımızda Dünya Klasikleri ve Türk Klasikleri olmalı.  Ama unutamadığım kitaplar var elbette. Mesela; Bir Çift Yürek, Simyacı, Ferrarisini Satan Bilge, Sefiller, Beyaz Zambaklar Ülkesi, Beyaz Diş, Şeker Portakalı…”

  

“Sefiller romanının kurgusuna ben de bayıldım gerçekten… Peki, okulda öğrencilerinizle ilişkileriniz nasıl Erdoğan Hocam? Mesleğinizi severek yaptığınızı biliyoruz fakat başka bir seçeneğiniz olsaydı hangi mesleği seçerdiniz?”

 

“Sınıfta öğrencilerimle ders yapmak bana haz verir. Öğretmenlik gerçekten güzel ancak özveri isteyen bir meslek. Düşünsenize saf ve temiz duygular taşıyan insanlara yol gösteriyorsunuz. Onlara bilgiler aktarıyorsunuz. Ufkunu açıyorsunuz. Aranızda müthiş bir sevgi bağı oluşuyor. Ben işimi severek yapıyorum. Herkeste işini severek ve en iyi şekilde yapması gerektiğine inanırım. Herkes kendine düşen görevi en iyi şekilde yaparsa problem kalmaz. Atatürk’ün dediği gibi; “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.”

 

“Bir öykünüzden bir paragraf da yayınlamak isteriz. Müsaade eder misiniz?”

 

“Elbette… O halde ‘Çoban Kulübesi’ adlı öykümden bir paragraf paylaşalım;

 

***

Beyaz karlar üzerinde sağa sola koşuşan, birbiriyle oynaşan kalabalık bir kurt sürüsü gördü. Korkudan küçük yüreği “Küt küt!” atmaya başladı. Kalbi göğsünden fırlayacak gibiydi. Kurt ulumalarının ardı arkası kesilmiyordu. Kendini kurtlardan gizlemek için yere çömeldi. Kurtulması için Allah’a yalvarıyor, bildiği bütün duaları okuyordu.

 

“Çok teşekkür ediyorum, vakit ayırdığınız için sayın hocam. Başarılarınız daim olsun diyorum. Öğrencileriniz sizin gibi yaratıcı, onları anlayan, onların dilinde konuşup yazan bir öğretmenleri var. Bunun kıymetini şu an bilemeyenler de olabilir fakat eminim büyüdükçe sizinle ve yazdıklarınızla gurur duyacaklardır.”

           

“Güzel bir sohbet oldu. Okuyucularımla buluşma fırsatı verdiniz. Ben size teşekkür ederim. Tüm okurlarınıza saygılarımı ve selamlarımı iletmek istiyorum.”

 

  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.