Ekran başında geçen bir ömür

Türkiye’de günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internet kullanılırken kitap okumaya günde 1 dakika zaman ayrılıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), kitap okuma araştırması utandıran bir gerçeği gözler önüne serdi. Günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internete giren Türk insanı, kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyor.

TÜİK, Türkiye’de okuma oranlarıyla ilgili raporunu açıkladı. Raporda, Türkiye’nin kitap okumada dünya ülkeleri arasında 86. sırada yer aldığı belirtildi. Araştırmada bireylerin kitap okuma süreleri de incelendi. Buna göre, Türkiye’de günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internet kullanılırken kitap okumaya günde 1 dakika zaman ayrıldığı ortaya çıktı. Yılda 6 saat (günde bir dakika) kitap okuduklarını söyleyen katılımcılar, ihtiyaç listesinde 235. sırada yer veriyor.

Araştırmada ayrıca, Avrupa’da yüzde 21 olan kitap okuma oranının Türkiye’de binde bir olduğu da ortaya çıktı. Dünyada en fazla kitap okuyan ülkelerin başında yüzde 21 oranıyla İngiltere ve Fransa yer alırken, bu ülkeleri sırasıyla Japonya yüzde 14, Amerika yüzde 12 ve İspanya yüzde 9 ile takip etti. Türkiye, yüzde 0,1 okuma oranı ile listenin son sıralarında yer buldu.

Kitap okumada sınıfta kalan Türkiye’de 2013 yılında 42 bin 655 kitap yayımlandı. Araştırmada bireylerin elektronik ortamda kitap okumayı tercih ettiği görüldü. Bu durumun elektronik kitaplarda (DVD, VCD, CD)  yüzde 37 artış yaşanmasına neden olduğu açıklandı. 2012 yılında 2 bin 986 elektronik kitap yayımlanırken, 2013’te bu rakam 4 bin 293’e ulaştı.

Televizyon artık hemen evde var ve 24 saatimizin önemli bir kısmı ekran başında geçiyor.

Televizyonlarda izlenebilir ve her anlamda fayda programların sayısını artırmak suretiyle ekran başında geçirilen saatler kayıp olmaktan çıkarılıp bir avantaja dönüştürülebilir.

Çok az televizyon izlediğini bildiğim altmış küsur yaşındaki bir beyefendi, “Sadece Diriliş Ertuğrul’u izliyorum” dedi. Bu önemli bir gösterge.

TRT, son yıllarda ilgiyle takip edilen dizi ve programlara imza atmaya başladı. Diriliş Ertuğrul’u farklı yaş gruplarından geniş bir vatandaş kitlesinin izlediğini görüyorum.

Filinta dizisi de belli bir kitleyi yakalamış görünüyor. Son dönemde ülkemizin siyasi gündemi ile bağlantı kurmaya müsait senaryosuyla Filinta da giderek daha çok tutunacaktır.

“Sen Olsan Ne Yapardın?” programı iyiliği, yardımlaşmayı ve zor durumdaki bir insana el uzatmanın önemini hatırlattığı için takdire şayan bir çaba. İzleyicinin kendisiyle hesaplaşmasını, “o durumda ben olsaydım nasıl davranırdım?” sorusunu kendine sormasını sağladığı için faydalı bir program.

TRT, “Ömür Dediğin” programı ile de son yıllarda ilgiyi üstüne çekmeyi başarmıştı. Vatandaşın yüreğine dokunan ve kültürel kodlarıyla barışık çalışmalar mutlaka fark edilecek ve destek görecektir.

TRT’nin önemli dizilerinden birisi de Son Çıkış. Son Çıkış, ciddi bir sosyal yaramıza parmak basıyor. Uyuşturucu kullanım yaşının giderek ilkokul sıralarına kadar indiği bir dönemde vatandaşa, üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına ve devlete “hep birlikte bir şeyler yapmalıyız” mesajını veriyor.

Ciğerparelerimiz gençler elimizden kayıp gidiyor. Ve onlara sahip çıkılmazsa ülkemizin geleceği aydınlık olmayacak.,

“Son Çıkış”, Yeşilay’ın da destekleriyle uyuşturucu, bağımlılık ve ailenin önemi gibi ciddi konularda farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.

TRT’nin internet sayfasında Son Çıkış şöyle duyurulmuştu;

“İstanbul'un kenar bir mahallesinde başlayan hikâyede, bir anlık hatanın yükünü omuzlayan Kenan (Furkan Palalı), Cesur (Tolga Güleç), ve Zeynep (Sultan Ulutaş) arasındaki olaylar hırs, tutku, pişmanlık dolu bir serüven ile ilerliyor.  İmam Yusuf (Orçun K. Kaygusuz) ve Öğretmen Nilüfer (Deniz Barut) ise “Bir kereden bir şey olmaz” diyerek girdikleri karanlık yolda, hayalleri yavaş yavaş yok olan gençlere ‘SON ÇIKIŞ’ için bir umut ışığı olurlar. Yusuf ile Nilüfer'in geçmişten taşıdıkları aşk, dizinin ilerleyen bölümlerinde bu gençler için omuzlarında hissettikleri güçlü bir ele dönüşür. Onlar, sokakların görünmeyen sahipleridir. Kuytularda sakladıkları hayalleri ile gece yarıları ortaya çıkan… Düşük bel pantolonları, jöleli saçları, yaşamaktan yorgun yüzleriyle görürüz onları… Umursamayız. Tanımlarız onları, bizden olmadıklarını göstermek için… Ötekileştirir yüzümüzü çeviririz… Onlar da çevirir yüzlerini bizden… Uyuşturucuya, umutsuzluğa, umursamazlığa çevirirler. Oysa her biri yorgun yüreklerinde binlerce umutla yaşayan çocuklardır onlar.”

Yeşilay yönetimini böylesine önemli bir konunun ekranlara gelmesine destek verdikleri için tebrik ederim. Son Çıkış ekibini gençlerimize sahip çıkmanın önemini hatırlattıkları ve ciddi sosyal yaralarımızın tedavisine katkı sağladıkları için kutluyorum.

TRT ailesini de, ekrana getirilen bütün faydalı dizi ve programlarından ötürü yürekten tebrik ediyorum. TRT’nin özel kanallara göre daha fazla sorumluluğu ve daha fazla etki gücü mevcut. Orada yayınlanan bir program, dikkate sunulan bir konu ve ekranda fikirlerine yer verilen bir konuk belirleyici ve yol gösterici oluyor.

Ekran başında geçen bir ömür ancak işe yarar programlarla bir nebze anlamlı ve hesabı kolay verilir hale getirilmiş olur.

 

 

recep.kocakk@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.