‘Evet’ fetvası veren ‘Hoca Efendi’ye dair

“EVET” propagandasında büyük gayret ve üstün hizmet madalyasını en fazla hak eden gazete, hiç kuşkusuz Zaman Gazetesi...

Gazetedeki mübarekler, maşallah “evet” için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar.
İster eski ülkücü ol, ister yeni ateist...
İster Kürtçü ol, ister Türkçü...
İster detone ol, ister bülbül gibi şakı...
İster emekli asker ol, ister emekli savcı...
Yeter ki “evet” de...
“Evet” dediğin an, Zaman Gazetesi’nde manşetten ağırlanıyorsun.
* * *
“Evet” diyenlerin geçit resminde dün sıra, Konya’da ikamet eden bir “zat-ı muhterem”deydi.
Gazete, bu “muhterem kişi”yi şu sözlerle takdim ediyor:
“Abdullah Büyük Hoca Efendi...”
“Türkiye’nin sevilen ismi...”
“Kanaat önderi...”
Söz konusu “Abdullah Büyük Hoca Efendi”, bir tür “İslami açıdan evet demenin gerekliliği...” konulu bir fetva patlatıyor.
Diyor ki:
“Referandum günü sandığa gitmek yerine umreye gitmek büyük vebaldir.”
Breh... Breh... Breh...
Bakar mısınız fetvaya:
“Ey Müslüman! Referandumda evet demek, Kabe’yi ziyaret etmekten bile daha evladır.”
Görüyorsunuz değil mi?
“Evet” propagandasına din nasıl da alet ediliyor.
* * *
Ama asıl bomba işin şu kısmında:
Abdullah Büyük denilen zat, Vakit Gazetesi’nde yazdığı bir yazıda küçük bir kız çocuğunu taciz eden Vakit yazarı Hüseyin Üzmez’e hiç utanıp sıkılmadan açıkça ve pervasızca destek vermiş bir zattır.
Vakit’te yazdığı bir yazıda...
“Hüseyin Üzmez’e şimdi daha çok destek vermeliyiz. Bu işi yaptıysa bile Hüseyin Üzmez abimizdir” demiş, diyebilmiş adamdır.
Görüyor musunuz referandumdaki kerameti?
Tacizci destekçisi adam, “Evet” fetvası verdiği için “Türkiye’nin sevilen kanaat önderi hoca efendi” oluverdi.
Başımıza taş mı yağacak nedir?

Tayyip Bey nasıl bir programa çıkmalı

-  BİR: Tayyip Erdoğan, televizyon programlarında gevşeyince değil sinirlenince süper bir performans çıkarır. Bu nedenle gevşetecek değil hafiften sinirlendirecek programlara çıkmalı.
-  İKİ: Tayyip Erdoğan’ı yükselten meydan okumasıdır... Baştan kazandığı değil, baştan kaybetmiş göründüğü programlara çıkmalıdır.
-  ÜÇ: Yalakalıkta sınır tanımayıp sorulması gereken soruları sormayanlar, kendilerinden daha çok Tayyip Erdoğan’a zarar verirler.
-  DÖRT: Tayyip Erdoğan isterse dünyanın en mükemmel açıklamalarını yapsın, değil mi ki karşısında “süt dökmüş bir kedi” vardır, o açıklamaların bir karşılık bulması imkansızdır.
-  BEŞ: “Danışıklı dövüş programları” ile “danışıklı dövüş imajı veren programlar” arasında algı bakımından zerre kadar fark yoktur. Yani isterse ortada “danışıklılık” olmasın, değil mi ki soruyu soran o imajı vermektedir, sonuç değişmez.
-  ALTI: Yalakalıkta sınır tanımayan birinin karşısında saatlerce konuşacağına hiç konuşmasın daha iyidir.

Caz konserinde namaz molası

 “RAMAZAN’da Caz” etkinliği için gittiğim Ahmad Jamal (Ahmet Cemal) konserinden bildiriyorum:
-  BİR: Topkapı Sarayı’nın muhteşem bahçesi konser için hazır. Etkinliğin ismindeki “Ramazan” vurgusu, bahçede oluşturulan “iftar büfesi” ile anlam kazanmış. Oruç tutanlar, oruçlarını bu büfedeki şahane yiyeceklerle açıyorlar. Ne güzel.
-  İKİ: 80 yaşındaki dünyaca ünlü cazcı Ahmad Jamal, arkadaşlarıyla birlikte çıktığı sahnede önce “Selamünaleyküm” diyor. Üç saniye ara. Tamamlıyor: “Ve rahmetullah.” Ardından “Ramadan Mubarek” diyor. Ne güzel...
-  ÜÇ: Büyüleyici bir performans... Herkes halinden memnun... Ama o da ne? Hiç de sırası değilken Ahmad Jamal, sahneyi terk ediyor... “20 dakikalık ara” anonsu. Gerekçe yok. Çok geçmeden öğreniyoruz: Ahmad Jamal namaz arası vermiş. Herkes olağan üstü anlayışlı... Ne güzel.
-  DÖRT: “Kent dindarlığı” konusunda kayda değer bir kitap yazan Mehmet Altan da konserde... Konserdeki dini havaya gönderme yaparak “Bu caz konseri laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldi” diyorum. Gülüyor. Ne güzel.
-  BEŞ: Doğaçlamanın faziletleri konusunda hepimizi derin düşüncelere sevk eden muhteşem konser bittiğinde, “kent dindarlığı” alanında yaptıkları bu paha biçilmez hizmet nedeniyle etkinliği düzenleyenlere “Allah razı olsun” diye dua ediyoruz. Ne güzel.

Bertaraf açıklaması en çok beni vurur

TÜSİAD falan gönlünü hoş tutsun...
Başbakan Erdoğan’ın “Bitaraf olan bertaraf olur” açıklaması, TÜSİAD’dan çok beni etkiler.
Şu nedenlerle:
-  BİR: Televizyonda yaptığım “Tarafsız Bölge” adlı program tehlikeye girebilir.
-  İKİ: “Ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranıyor” diye nitelendirilen pozisyonum riske girebilir.
-  ÜÇ: Gerçi “Hayır” diyeceğimi açıklayarak “taraf” oldum ama sonuçta “evet” demedim.
Bu da bertaraf olmam için önemli bir gerekçe oluşturabilir.
-  DÖRT: “Misyonsuzum”, “Eğriye eğri, doğruya doğru diyorum”, “Kafama göre takılıyorum” şeklindeki böbürlenmelerim sona erebilir.

Yeni tanıdığım Sadullah Ergin

AK Parti kadroları içinde eskiden tanımadığım ender isimlerinden biridir Adalet Bakanı Sadullah Ergin.
İstanbul Hakimevi’nde dört gazeteciyi ağırladığı iftar davetinde uzun uzun sohbet ettik.
Ve AK Parti içinde Sadullah Ergin gibi bir ismin bulunmasından büyük memnuniyet duydum.
Gözlemlediğim şu özelliklerinden dolayı:
Temas ve mesafede kıvamı çok iyi tutturuyor... Üslubu dikkat çekecek kadar iyi... Meydanlarda kendisine ağır sözler söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu hakkında konuşurken bile çok nazik... Konusuna hâkim... Kendi hatalarını ifade etmekten kaçınmayacak kadar kibirsiz... Eleştiriyi düşmanlık olarak algılamayacak kadar hazımlı... Öfkesiz... Kinsiz... Dinlemeyi biliyor...
Daha ne olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar