GEÇİŞ SÜRECİNDE MISIR

 

Kuzey Afrika’da başlayıp Ortadoğu ile devam eden “Arap Uyanışı”, başladığı ilk günden beri tüm dünya ve Türkiye’nin ilgi odağı haline geldi. Hiç şüphesiz bu sürecin en önemli halkası Mısır olmuştur. 30 yıldır otokratik  --yöneticinin, bütün siyasî yetkileri tek başında elinde bulundurarak, halk adına karar vermesi, iyi- doğru- güzelleri dayatması, buna karşın halkın sorunlarını çözümlemeyi de üstlenmesidir  - bir rejimle ülkeyi yöneten Hüsnü Mübarek, iki hafta baskılara dayandıktan sonra, toplumsal baskının had safhaya ulaşmasıyla,11 Şubat 2011 tarihinde, dünya kamuoyunu şaşkın bakışları arasında görevini görevini bırakmak zorunda kalmıştı.

Siyaset yorumcularına göre aslında bu ülkedeki hareket, seslerini ilk defa Tunus’taki değişimlerden önce duyurmuş, değişim isteklerinin mesajını daha o zamanlar vermişlerdi . 2000 ‘li yılların başlarında muhalefet başta Müslüman kardeşler olmak üzere teknolojinin bütün imkânlarını etkili kullanarak bir dizi gençlik hareketlerini organize etmiş, 2004 ile 2008 arası yıllarda da işçiler tarafından yüzlerce grevler düzenlenmişti. Tüm bunların yanında gerçekleştirilen protestoları bastırma görevi beklenen ordunun bunu yapmaması yaşanan bu sürecin en önemli belirleyici nedeni olmuştu.

Mısır devrimi binlerce insanın canına mal olmasına rağmen her türlü takdire değerdi. Özellikle gençlerin – bu kesim Mısır nüfusunun % 60 ‘ı oluşturmaktadır – ortaya koyduğu dinamizm, sabır ve siyasi olgunluk,  öne çıkan davranışlar olmuştu.

Ancak devrimler sonrası birçok ülkelerin yaşadığı veya yaşamak zorunda kaldıkları sıkıntılar şimdilerde Mısır’da da yaşanıyor. Önceki rejimi istifaya zorlayıp iktidardan uzaklaştırma başarısı gösteren Mısır halkının en temel hedef ve beklentileri olan “demokratik bir siyasal sistem” e geçişin sancılarını yaşıyor.

Bu zorlukların başında şüphesiz siyasi süreçte yaşanılan gelişmeler gelmektedir. Ülkenin gelecekte yönetimi adına önce geçici anayasa için 19 Mart 2011 tarihinde bir referandum  sonrasında ise Ocak 2012 ayında parlamento seçimleri yapıldı. Yeni meclis ise, ordunun atadığı ve halk tarafından seçilmiş bir meclis görünümünde. Mısır ordusunun halk tarafından sevildiği ve protestolar sürecinde ordunun halka şiddet kullanarak müdahil olmadığı da hatırlanırsa hem sistem içindeki saygın ve güçlü pozisyonu, hem de ülke ekonomisindeki anlamlı rolü sebebiyle,  yeni siyasi yapılanmada da bir biçimde kendi etkinlik alanını muhafaza edeceği zaten beklenen bir şeydi. Bu bakımdan da “yeni Mısır”, büyük oranda ordu ile ülkedeki muhalif siyasal aktörler arasındaki “müzakere” sürecinin sonucunda şekillenecekti ve bu süreç devam ediyor. Bu şartlarda Mısır’ın gerçek anlamda demokrasiye geçiş sürecinin uzun ve zorlu olacağını söylenebilir.

Hükümet, Yüksek Askeri Şura’ya hesap veren bir konumda. Yani hükümet henüz sivil bir devlet aygıtı özelliğine sahip değil. Bu ise meclisin çoğunluğunu oluşturan “Müslüman kardeşler” ile ordu arasındaki belki de ülkenin talebi olan demokratik yapı arasındaki en önemli engel olarak görülüyor. Diğer yandan askerin kurumsal gücü karşısında ara sıra da olsa sokaklarda yayılan provokatif senaryolar, eski rejimden vaz geçmek istemeyen kesimlerin direnişleri, süreç içerisinde görülen olumsuz ekonomik değişimler ve bunun refah durumunu iyice aşağıya çekmesi,  v. b gelişmeler sancının daha da etkili olmasına neden olmaktadır.

Yayınlanan resmi oranlarda halkın % 20 ‘nin fakirlik sınırı altında olduğu görülmektedir. Bazı ekonomi çevreleri,  son yıllarda Türkiye’ye karşı gün geçtikçe yükselen ilginin diğer bir nedeni olarak Türkiye’nin küresel dünyada ve bulunduğu coğrafyada artan ekonomik gücünün yansıması olduğunu ifade ediyorlar. Son zamanlarda bu bölgede en çok konuşulan şeyin Türkiye’nin hem ekonomi alanında hem de siyasi olarak rol model alınması olduğunu düşündüğümüzde bu ilginin giderilmesi konusunda Türkiye’ye büyük iş düşmektedir.

Burada en önemli beklenti şüphesiz siyasi olanıdır. Mısır da yeni bir anayasa ve bu anayasanın  yansıması bir yönetim şekli arayışında. Tartışmalar Türkiye’nin sahip olduğu laik bir model ve Malezya tipi yarı İslami bir model mi olsun üzerinde yoğunlaşıyor.

Türkiye de yeni bir anayasa sürecine girdi. Eğer bu ülkede yeni anayasa yapma süreci başarılı olur da Türkiye bunu başaramazsa bu konuda Türkiye üzerinde yoğunlaşanlar ve diğerleri arasında ciddi tartışmalara da zemin hazırlayabilir.

Şimdilerde Mısır gerek kendi içinde ve gerekse Ortadoğu’da tarihin seyrini değiştirecek yeni bir siyasi sürecin içine girmiş durumda. 25 Mayıs 2012’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi sona erdi. İki turlu yapılan seçimlerinin ilk turunda %50 barajı aşılamadığı için kazanan olmadı. Uzun yıllar sonrası yapılan  ‘ilk gerçek seçim’ de diyebileceğimiz bu seçimde ortaya çıkan oy oranları aralıkları hiç de uzak değil. Müslüman Kardeşler’in (İhvan) adayı %25,3 eski rejim yanlısı olarak bilinen Ahmet Şefik ise % 24,9  aldı. Tabanı her zaman bu iki kesime kayabilme ihtimali olan milliyetçi sol görüşteki Hamdin Sabbahi % 20 gibi bir oranla üçüncü sırada bitirdi seçimleri.

Bu seçimlerde  ortaya çıkan en önemli gerçeklerden biri;  parlamento seçimlerinde %70 alan İhvan’ın ve Selefi  tabanının aslında bu kadar abartılı olmadığıdır. İkisinin toplamı sadece %45 gibi. Bu tablodan çıkartılması gerekli derslerin olduğunu söyleyenler, İhvan’ın kendi gündemlerini kendileri gibi olmayanlara dayatmak yerine, onlara da nefes alabilecekleri bir ortam sağlayacakları güvencesini vermedikleri sürece, ‘normalleşme’ ve ‘sivilleşme’ için hakiki adımların atılmasının zor olduğu noktasında birleşiyorlar.

Seçim neticelerinin ortaya çıkardığı diğer bir gerçek ise, Şefik ve eski Arap Birliği Başkanlığını yapmış Amr Musa’ya oy veren eski rejim yanlısı kesimin oranın hala yüksek olmasıdır. Özellikle işadamları ve bürokrasi bu kesimi desteklemekteler. Statüko yanlısı olan diğer bir kesim ise Hristiyan ahali görülmektedir. Müslümanlara karşı kendilerini güvenli bir liman olarak burayı görüyorlar.

16 -17 Haziran’da gerçekleştirilecek ikinci tur seçimlere kimlerin katılacağı Mısır yüksek seçim kurulunca belirlendi. Kurul, bu tura ilk iki sırada yerlerini alan adayların katılacağını duyurdu.

Muhtemel senaryolara gelince; Uzmanlar, Mursi’nin el-Futuh tabanının büyük bir kısmı tarafından destekleneceği, Amr Musa’yı destekleyenlerin ise Şefik için sandığa gidecekleri,  böyle olduğu takdirde her iki adayın oylarının birbirine çok yakın olacağı, seçimin kaderini ise Sabbahi’nin tabanının belirleyebileceği yorumları yapmaktalar.

Sabbahi’nin taraftarları, her kim gelirse gelsin memnun olmayacağa benziyor. Onlar, yine ikinci bir devrimin olması gerektiğinde ısrarlarına devam edeceklerdir.

Ne diyelim? Zamanı gelince hep birlikte göreceğiz.

Mısır’ı demokrasi yolculuğunda gerçekten çok sıkıntılı günler bekliyor…

 

ulvi_sevecen@hotmail.com

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum