Giresun İzlenimlerim

Ana – baba hasretini gidermek ve onların bayramda elini öpmek için sıla-i rahim yapmaya karar verdim.

Hem kendimi şu gürültülü İstanbul’un hengâmesinden az da olsa kurtarmak hem de farklı yüzler görmek istedim.

Bayrampaşa Otogarı yine klasik bayram öncesi günlerinden birini yaşıyordu.

Bir saat rötarla otobüsümüzün tekerlekleri dönmeye başladı.

Tekerlekler gerçek hızından yoksundu.

Çünkü Bolu’ya kadar İstanbul trafiğini aratmayacak bir araç kalabalığı vardı.

Memleketim Giresun’a 4 - 5 saat gecikmeyle ulaştık. Yollarda hem normalden yoğun bir trafik vardı hem de bakmaya doyum olmaz manzaralar.

Trafik kazalarının çoğu, maalesef sabahın erken vakitlerinde oluyor.

Demek ki kazanın daha doğrusu dikkatsizliğin en büyük sebebi uykusuzluk.

...

Saat 17.30 itibariyle Görele’ye vardık.

Anamın ve babamın benim geleceğimden haberi olmadığından onlar için büyük bir sürpriz oldu. Canım anacığım beni karşısında görünce inci değerindeki gözyaşlarını tutamadı, ağladı.100_4002.jpg

Demek ki ana olmak böyle bir şey.

Anacığım ağlıyordu ama bunlar mutluluk gözyaşlarıydı.

Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra kendimi hemen yatağa attım.

Ertesi gün de bayramın ilk günüydü, erken kalkmak gerekecekti.

Köyde insan fazla uyuyamıyor; o temiz havada az da uyunsa insanı hem dinlendiriyor hem de insan kendini dinç hissediyor.

Bayram sabahı erkenden kalkıp babacığımla beraber camiye gittik.

Köyümüz kalabalık değil. Fazlasıyla göç vermiş. Köyümüz emekliler köyü olmuş sanki. Hemen hemen hiç genç yok gibi.

Bir saf cemaatle Bayram namazını kıldık.

100_3974.jpgNamazdan sonra herkes birbiriyle bayramlaşırken o eski samimiyeti pek bulamadım.

İnsanların ilişkileri de soğumuş. O eski sıcaklık, samimiyet, fedakârlık hemen hemen yok gibiydi.

İlk günüm kurban kesmekle geçti.

Bu arada kendisiyle telefonla görüştüğüm Görele Belediye Başkanı Ertuğrul Melikoğlu Bey’i arayarak ondan bayramlaşmak için randevu istedim. Kendileri beni kırmayarak kabul etti.

Başkan Melikoğlu img_0926.jpgsağ olsun bizi kapıda karşıladı. Bayramlaşmak için başka gelenler de vardı. Onlarla da tanışma fırsatı buldum. İçlerinden biri emekli bir tarih öğretmeniydi. Kendisi bir ömrü tarihe adamış. Yerel kaynaklarla yetinmemiş yabancı kaynakları da okumuş, derin bilge sahibi bir tarih sevdalısı. Bana Görele’nin yüksek köylerinde hâlâ Yörüklerin yaşadığını ve eski ananelerini hala sürdürdüklerini anlattı. Hem giyim tarzlarını hem de kadınların aile üzerindeki baskın rollerini tezine delil gösterdi.

Kendisini çok beğendim Tarih öğretmenini. Hoş bir sohbetimiz oldu. İleri yaşta olmasına rağmen hâlâ bilgi iştiyakı içerisinde gördüm onu. Tarih üzerine araştırma yapmaya ve bol bol okumaya devam ediyormuş.

Belediye Başkanı Sayın Ertuğrul Melikoğlu ile de Görele üzerine yaptığımız hoş bir sohbetten sonra oradan ayrıldım.

Bayramın birinci ve ikinci günü köyümüzü gezerek herkesle bayramlaştım. Ayrıca köyümüzün mezarlığını bir baştan bir başa gezdim ve herkese bol bol Kur'an okudum. Ayrıca tüm akrabalarımın mezarlarının fotoğrafını çektim.

100_4047.jpgMezarlıkta en yaşlımız, babamın dedesi rahmetli büyükbabam Koç Ali'nin mezarı vardı. 1851 tevellütlü olan rahmetli büyükbabam 1913 yılında vefat etmiş.

Giresun genelinde epeyce Çepni Türkü yaşıyor. Bizim geçmişimiz ve köyün çoğunluğu da Çepni Türklerinden. Çepni Türkleri büyük bir göç dalgasıyla Karadeniz, İç Anadolu ve Akdeniz’e kadar inmişler.

Mezarlığı ziyaret edince aslında hayatın ince bir çizgide olduğunu gayet iyi anladım. Şu an toprağın altında olanların bir zamanlar ne büyük emelleri, arzuları, sevinçleri ve üzüntüleri vardı. Bir ömrün içinde ne çok şey yaşamışlardı. Belki de daha yapacakları nice işler vardı da onlar gerçekleşemeden göçüp gittiler.

Demek ki dünyaya körü körüne bel bağlamamak gerekiyor. Bu toprağın altına gireceğimizi, tuli emellere bel bağlamanın yanlışlığını sıklıkla düşünmeliyiz. Her an hissetmeliyiz bir gün bizim de ölümün kucağında olacağımızı.

Onun için sadece bir gerçeği düşünmeliyiz, "ölümün ardından ne olacağız?" Ne olacağımıza cevap bulabilmek için dünyada bizi Yaradan’ın emrettiği çizgide yaşamalıyız. Eğer o çizgiden çıkarsak vay halimize.

Vakit dar olduğundan bayramın ertesi günü Giresun’a gittim.

Öncelikle Giresunspor tesislerine gitmeyi planlamıştım. Giresunspor Teknik Direktörü Bahri Kaya Hoca, Giresun’a geldiğimde beni bekliyordu. Aksu taraflarındaki tesislere vardığımda kapıdan beni karşılayanlar Bahri Hoca’nın odasını tarif ettiler.

100_4195.jpgBahri Hocamın odası mafyavari bir havaya bürünmüş. Eski Başkanlardan birinin dizayn etmiş olduğu oda bordo ve siyah renklerle süslenmiş ve ortamda gizemli bir hava esiyor.

Bahri Hocam ve yardımcılarıyla bol bol sohbet ettik. Geçmişten, Giresunspor’dan ve Giresunspor’un geleceğinden bahsettik, başka konular üzerinde durduk.

Bahri Hocam en çok Giresunspor’a sahip çıkılmamasından dert yanıyor. Futbolcular özveriyle çalıştığını, parayı dert etmediklerini ama buna rağmen kulübe kimse yardımcı olmadığını söylerken bu durumun devam etmesi halinde devre arası takımı bırakabileceği izlenimi bıraktı bende.

100_4210.jpgBu çok hoş ve anlamlı sohbetin ardından Giresunspor’un otobüsüyle Giresunspor Atatürk Stadına gittik. Orada futbolcu arkadaşlarla yaptığımız sohbetin ardından, Giresun’un tanınmış gazetecileriyle görüşmek üzere ayrıldım.

Zafer Akten ve Hakan Kabahasanoğlu kadim gazeteci dostlarım. Samimi bir havada yaptığımız sohbette acaba Hakan Bey ile akrabalığımız var mı sorusuna cevap bulmaya çalıştık. Çünkü benim dayımgillerin lakabı da Kabahasanoğlu olarak biliniyor. Ayrıca Hakan Bey DHA’nın Giresun temsilcisi. Tam yemek için kendimizi ayarlamışken Giresun Valiliğine gitme saatim geldi. Çünkü Vali Beyle daha önce sözleşmiştik. Zafer kardeşim sağ olsun beni dolmuşa kadar götürdü.

Kısa sürede Hükümet Konağına vardım. Fazla beklemeden Vali Bey’in makamına geçtim.

Sayın Vali Dursun Ali Şahin Bey samimi ve güleç bir idareci. Tüm doğallığıyla hareket ediyordu. Bürokrattan çok halkın içinden çıkmış biri. Konuşurken halkın diliyle konuşmayı yeğliyor.100_4229.20111126140530.jpg Konuşmamıza başlamadan önce başyazarımız Sayın Recep Koçak Ağabeyimizin selamlarını da ilettim.

Kendisine, Giresun’a ilk geldiği gün söylediği “Giresun’u uçuracağım?” sözünü hatırlattığımda bana “Aslında Giresun’u uçuracağım demedim, Giresunluları uçuracağım dedim” karşılığını alınca içimden gülmüştüm. Giresunlular bu durumdayken zordu onları uçurmak.

Çünkü Giresunlularda homojen bir yapı yok. Birlik ve beraberlik çok eskilerde kalmış. Eskiden imece diye bir olgu varken bugün başkasını çekememezlik en üst seviyede.

Böyle bir durumda Giresunluları uçurmak ne kadar da zor.

Vali Bey’e babamın selamını da ilettim. Epeyce bir sohbetten sonra Hükümet Konağı’ndan ayrıldım.

Oradan Giresun Belediyesi’ne geçtim. Randevusuz olarak belki Giresun Belediyesi’nin çalışkan belediye başkanıyla görüşebilirim diye ümit etmiştim. Özel Kalem Müdürü, Encümen Toplantısı olduğu için toplantıdan sonra görüşebileceğimi söylemişti ancak benim akşam İstanbul’a geri dönmem gerektiğinden bu mümkün olmamıştı. Ama tam ayrılırken Göreleli CHP milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu ile karşılaştım. Kendimi tanıttığımda babamla tanışıklığı olduğundan bahsetti ve babama selam söyledi.

100_4237.jpgSayın Karaahmetoğlu şu an Meclis’in en aktif vekillerinden biri ve halkın içine girmeyi seven ve onların dertleriyle yakından ilgilenmeye çalışan farklı çizgide bir vekil.

Sonuç olarak kısa süreli de olsa bereketli ve kazançlı bir Giresun gezisi oldu benim açımdan. Hem sıla-ı rahim yaptım hem de Giresun’un etkin kişileriyle görüşme fırsatı buldum.

İnsan senede bir kez de olsa sıla-ı rahim yapmalı. Hem ömrümüz bereketlenir hem de İstanbul gibi gürültülü bir şehirden ayrılınca sessizliğin sesini de dinlemiş oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum