Gönlünde merhamet, gözünde iki damla yaş...

Gözleri kolayca nemlenebilen ve bunu gizlemeye kalkışmayan biri Tayyip Erdoğan; yüreğinin acıları kavramaya açık olduğunu gösteren bir özellik bu... Tarihinin en karanlık sayfalarından biri 'göçe zorlanmış ve bu yüzden hayatını kaybetmiş Ermenilere' ayrıldığı için, onurlu bir çıkış yoluyla o sayfayı siyaseten telâfiye çalışırken, 'sınırdışı etme' kavramını nasıl olur da kullanır?

Hem de ekmek parası kazanmak için ülkemizi tercih etmiş, aksi halde aç ve açıkta kalacak, büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan Ermenistan vatandaşları için? 'Kaçak' bile olsalar?

Sözlerinin nerelere çekildiğini gördükten sonra bir de... Onun çapında bir siyaset adamının, ağzından çıkan cümlelerin kastını ne kadar aştığını, dünyanın dört bir tarafında kendisi ve ülkesi aleyhine kullanıldığını fark etmemesi herhalde mümkün değildir.

Burada bir yanlışlık var. İlk bakışta göremediğimiz, kendini hemen ele vermeyen bir yanlışlık...

Acaba bütün bu tartışmaları başlatan ABD'de ve İsveç'te alınan 'Ermeni kararları' olanı daha iyi anlamamız için ipucu sağlar mı? ABD ile İsveç'in hemen her konuda Türkiye'nin yanında görmeyi umduğu iki ülke olduğunu biliyoruz. En yakın bildiklerinin kendisine ihanet ettiği hissiyle mi hareket ediyor Tayyip Erdoğan?

Türkiye bir süreden beri Ermenistan ile olan sorunlarını çözmek için olağanüstü çabalar harcıyor. Ak Parti hükümetinin hareket noktası, önceliği kendi ülkemizin Ermeni asıllı vatandaşlarıyla arayı düzeltmeye vermesi... Sistemin 'yabancı' gözüyle baktığı bir dini grubu neredeyse ilk kez 'eşit haklara sahip azınlık' kabul eden bir anlayış o sayede yerleşiyor. Ülkemizdeki 'Ermeni' damgalı tarihi eserlerin yok olması beklenen günler geride kaldı; bazı önemli kiliseler ve manastırlar ihya ediliyor, azınlıklara ait vakıfların el konulmuş mülkleri iade ediliyor.

Daha önce hiçbir hükümetin cesaret edemediği bir büyük değişim yaşanıyor Türkiye'de dini azınlıklarla ilgili olarak; Ermeni vatandaşlarımız da bundan en fazla yararlanan zümre...

En yakın bildiği iki ülke tarafından ihanete uğradığı hissine ek olarak, attığı cesur adımlardan ötürü takdir beklerken ağzından çıkmış iki cümle yüzünden ağır eleştirilere mazur bırakılması da Tayyip Erdoğan'ı anlamakta zorlandığımız tavra sevk etmiş olabilir...

Uzak diyarlarda sergilenen merhametsizlikler karşısında bile gözleri nemlenebilen, başkalarının başına gelenle kendisi arasında rahatlıkla irtibat kurabilen, azınlıkların hislerini anlayabilen birinin vermesi beklenebilecek tepkilerden çok uzak bir soğuklukla konuya yaklaşmasında bu iki gerçekliğin rolü olabilir: Yakın bildiklerinden gördüğü ihanet ve takdir beklediklerinden ağır eleştiriler alması...

Kalbi birdenbire kilitlenmiş, göz pınarları âniden kurumuş ve empati becerisi şıpınişi kaybolmuş olamayacağına göre...

Onu pek çok başka siyaset adamından ayıran en önemli özelliklerinin başında geliyor, kalbindeki rikkati açığa vuran, gözlerinde varlığı hissedilen iki damla gözyaşı...

Hayal kırıklıkları siyaset adamının yol azığıdır ve Tayyip Erdoğan buna şimdiye kadar çoktan alışmalıydı. Partisindeki tesanüd ve yol arkadaşlarının vefasını, uzak dostlarından, başka ülkelerin hiç tanışmadığı politikacılarından veya meslek ilkeleri kendisinden çok farklı olan medya mensuplarından nasıl bekleyebilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar