Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

GÜLSEREN AKDAŞ İLE DOBRA DOBRA…

“ ‘Büyüdük!’ dedim sadece. Yıpratılan şeyler beraber onarılmıyorsa yapacak ya da söylenecek ne vardı ki? Bu bizim dinlemeyeceğim bu benim hikâyem; böyle işte. Başından beri farklı olmasını istediğim ne varsa, fazlasıyla tozpembe görünüp günü kurtarmıştım her keresinde. Onca zaman... Ya da gidecek miydin? Böyle el gibi. Ben çaresiz mi kalacaktım ardından? Hayatta her zaman bir ikinci seçenek vardır…” diyor Gülseren AKDAŞ ‘Sahi Nerde Kalmıştık?’ isimli öyküsünde.

     

Emekli öğretmen, şair, yazar Gülseren Akdaş Samsun Bafra Kültür ve Sanat Etkinliklerini Destekleme Derneği Başkanı. Güler yüzüyle, yaptığı çalışmalarla, dostluğuyla içimizden biri…

Kendisiyle neler neler konuştuk merak ediyor musunuz? Paylaşalım öyleyse.

“Gülseren Hanım, öncelikle ‘Hoş Geldiniz’ diyorum. Edebiyat alanında oldukça faal bir isimsiniz. Konuşacak çok şeyimiz var ama ben öncelikle Bafra Kültür Derneği’nden başlamak istiyorum. Derneğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne zaman kuruldu, faaliyetleriniz nelerdir?”

 

"Haklısınız konuşacak çok konumuz var ama ben öncelikle size teşekkür etmek istiyorum bu güzel sohbet için. Önceliği de derneğimize verdiğiniz içinde. Buradan sesimizi daha çok edebiyat gönüllüsüne ulaştıracağımıza inanıyorum

Derneğimiz: 06.06.2012tarihinde Samsun’un Bafra ilçesinde edebiyata gönül vermiş yedi arkadaşımla beraber açtık.

Derneğimizin amacı; Sanatla bireylerin iç içe yaşamasını sağlama adına sanatkârlarla genç neslin buluşmasını, kaynaşmasını, estetik duygularının gelişimini sağlamak. Sanatçıların birikimlerini paylaşacakları zeminler oluşturarak onların toplumsal yapımıza öğretiler kazandıkları değerlerin kendisi, ailesi, toplumu için ne kadar anlamlı olduklarını kendilerine hissettirmek.

Türk edebiyatının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında özgün edebî eser üretecek yazar veya yazarlarla bu konularda araştırma ve fikir geliştirmek. İmza günleri, paneller yapmak, kitap fuarları düzenlemek, maddi-  manevi destek sağlamak.

 

  “Benimde bazılarında bulunduğum antolojilerin organizatörlüğünü yaptınız. Mavi Yürekler antolojisini çok beğendiğimi burada tekrar dile getirmek isterim. Hem baskısı hem de yazara verilen kitap sayısı diğerlerine nazaran oldukça farklıydı. 2012 yılında sizin önderliğinizde çıkan antolojiler hakkında bilgi verir misiniz?”

  

 

 Derneğin amaçlarından birisi de kitap bastırmada hem manevi hem de maddi anlamda kitap bastırmakta zorlanan şair arkadaşlarımıza yardım edebilme, onlarında eserlerinin bir kitap da toplayarak daha çok kişiye ulaşmasını sağlamak, iller de ilçelerde yaşayan dostlarımızı birbiriyle tanışmalarını sağlama sizin de söylediğiniz gibi sizinle tanışmamıza ‘’Mavi Yürekler" sebep olmuştu.

Organizatörlüğünü yaptığımız ‘’Mavi Yürekler’’ antolojisini çok beğenildi. Ona katılamayanlar şiirlerini ikinci için ‘’maviye yolculuk’’ Antolojisine geç kalmamak için hemen gönderdiler. Ben bunu iki şeye bağlıyorum birincisi doğru iş yapmanın hazzını tattık. Verdiğimiz sözleri yerine getirdik.

İkincisi; kitap maliyetleri çok pahalı, yazar hiç olmazsa maliyetini çıkarabilmek için bastırdığı kitabı satmak istiyor. Yayın evleri telifsiz basılan kitapların dağıtımını çok da üstlenmek istemiyorlar. Burada antoloji sanki edebiyat dünyasına girmek isteyip de zorlanan bu dostlarımıza yardımcı oldu.

Antolojilerde güven çok önemli. Biz verdiğimiz sözün arkasında durduk. Durmaya da devam edeceğiz. Herhalde bu sizin katılmama kararı bizim için geçerli değildir. Olmamasını da umuyorum.

 

“Edebiyat dünyası oldukça karmaşık ve dolu dolu bir hal aldı. Şiirden anlamayan, şair olduğunu sanan yüzlerce isim sayabilirim size. Şiir kitaplarında olsun antolojilerde olsun ‘Bu da şiir mi?’ denilecek binlerce mısra yığını var. Yanlış anlaşılmasın söylediklerim. Ben şahsen kendim için asla şairim demedim bugüne dek. Denilmesine de izin vermiyorum. Değilim çünkü ben henüz yolun başında olanlardanım. Fakat yazdığı nesir gibi olan, çalıntı sözlerle, anlamsız imgelerle beyaz kâğıtları boşa harcayanlar için ne önerirsiniz? Elbette iyi şiir kötü şiir belli bir zaman sonra ayrılıyor ama sizce uyarılması gereken şiir yazarları yüzde kaçlık bir kesimi oluşturuyor?”

 

Edebiyat Dünyası gittikçe daha da karmaşık bir duruma geldi. Herkes kendi çapında şair oldu. Kimsenin yazdığını eleştirmiyorum. Yazmak ayrı bir uğraş ve yetenek önemli olan yazılanların şiir tadında olması bunun da tek yolu edebiyat dergilerinde yayınlanması ne kadar çok dergide yayınlanırsa daha çok kişi tarafından okunarak değer kazanması sağlanır. Yayın evleri daha çok dergileri takip etmekte. Burada yakaladıkları değerleri ilerleyen zamanlarda değerlendirmekteler. Gönül hoş etmek için çok güzel yerine eleştirelim ve daha güzelinin ortaya çıkmasını sağlayalım. Birde şu tepeden bakmaları bırakırsak her halde edebiyat dünyasına değerli şairler ve yazarlar katabiliriz. Öğrenmenin yaşı yoktur hayatı boyunca bir satır bile kitap okumayan kişiler yazsalar bile edebi yönden değer kazanacaklarını sanmıyorum. Ne kadar çok okursak o kadar bu yolda ilerlemiş oluruz.

 

  (Bağlama Çalan; Yedi yüz şarkıya imza atmış Bestekar Vural Şahin)

“Şiir yazanla konuşulabilecek en derin mevzu şiir elbette. Şiir yazarken ruhsal haliniz nasıl olur? Yazdıklarınızı dinlendirir misiniz? Şair arkadaşlarınızın fikirlerini alır mısınız? Ya da şöyle sorayım; Bu belki yanlış bir soru ama siz kendinizi şairliğin neresinde buluyorsunuz?

  

Evet, şiir yazanlar bir araya gelince şiirden konuşuyoruz. Mevzu şiir oluyor ama ben daha çok yazılarımı edebiyat dergilerinin editörlerine göndererek onların eleştirilerine daha çok önem veriyorum. ‘’Yoksa körler sağırlar birbirini ağırlar,’’ olsun istemiyorum. Gönül kırılmasın diye ‘’çok güzel yüreğine sağlık ‘’kelimeleri artık bizlere bir şey kazandırmıyor. İlk dönemlerde yazdığımı hemen sayfaya asar okunup yorum yazılmasını beklerdim.  Sanat dergilerinde yazmaya başladığımda, dergiler yayınlanmamış şiirler istiyorlardı. Böylece kilerde biriktirmeye başladım.   Sonra çok sevdiğim bir dostum unutana kadar kilerde kalsın dedi. İşte o kilerden çıkanları arkadaşlarla paylaşıyorum. Her yazdığımızı mutlaka demlendirmemiz gerekir. Yazdığım şiir olsun öykü olsun okumadan kilerime atarım. O arada uzun zaman bekletirim.

Şiir yazarken bir kuralım yoktur bazen yemek yaparken de karaladığım satırlar vardır. Her yazdığımdan sonra kendimde büyük bir rahatlama hissederim.

Şu anda yazdıklarım bir değer bulmaya başladı. Edebiyat dergileri kabul ettikçe bu yolda bir yerlere gelmeye başladığımı hissediyorum. Ama daha kat etmem gereken çok yolum var ben bunu hissediyorum.

Uçarken bahar kokulu dağların tepelerinden

Kanat oldum kuşlara bahar getirdim.

Nefesinin sıcaklığında,

Demlenip durdum sabah seherlerin de

Yaprak olup yeşerdim…

Dal ucunda erguvanlarda

  

“Kiminle tanışsak bize çok kitap okuduğundan dem vuruyor. Fakat yazdığı birkaç cümlede yaptığı hatalarla okumadığını kendi kendine ele veriyor. Açıkçası, utanç verici bir durum ama eğitimcilerimizde bile daha imla kurallarına dikkat etmeyen, büyük küçük harfi bilmeyen, ‘ama’ bağlacından sonra virgül koyan birçok kişi var. Kültür denince, kitap denince sizce bunları da kapsamaz mı? Ne dersiniz?”

 

Çok haklısınız çok okumak bizlere dilbilgisi kurallarını öğretmiyor. Okuduğun kitaptan neyi öğrenmek, bittiğinde, sana ne kazandırdığına bakmak lazım okudum, demek için kitap okuyorsak o zaman bize bir şey kazandırmaz. Dilbilgisi yönünden bize ne katacağına da bakmalıyız. Anlam yönünden neler veriyor, hepsini incelemek lazım. Kültür ile kitap iç içine olmalı.

“Efendim, hem sizinle hem eşinizle, çocuklarınızla tanışma imkânına sahip oldum. Onların desteklerine, edebiyat alanına ilgilerine şahit oldum. Geniş bir çevreniz var, güzel dostluklara sahipsiniz. Bunlar çok güzel şeyler… Edebiyatta aile ve çevre desteği sizce ne kadar önemlidir? Bazılarının dürtükleme ile çevre desteği ile bir yerlere gelmeye çalıştığını görüyorum ve bu beni çok üzüyor. Sizce herkes hak ettiği yerde mi?”

  

Evet, aileme; bana verdikleri destekler için onlara sonsuz minnettarlığımı kelimelerle anlatamam. Her zor günümde benim yanımda olan eşime, oğullarıma, kızıma torunlarıma bana verdikleri desteğini hissetmek beni çok etkilemiştir. Bu destek bana yazma gücü veriyor.

Sosyal bir insanım. Ama en önemlisi insanları çok seviyorum. Çok canım yanmamışsa çabuk af ederim. Çok sabırlıyımdır. Bu yüzden güzel dostluklar kuruyorum.  Her dostluğun sonunda güzel etkinliklerde beraber oluyor. Her gün büyüyen bir edebiyat ailesi içinde güzel işler yapıyoruz bana desteğini esirgemeyen bu güzel insanlara da çok şey borçluyum.

Ben insanları; Hak edenler ve şanslı olanlar diye ikiye ayırıyorum. Hak edenler er veya geç, hak ettikleri yere gelirler. Şanslı olanlar için söz söylemek istemiyorum.  Herkes hak ettiği yere kalemi ve kendi gücü ile gelsin ki, hak yerini bulsun diyorum.

 

“Gülseren Hanım dört yayınlanmış şiir kitabınız var. Okuyucularınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz? Keşke dediğiniz bir kitabınız oldu mu? Şiir olarak, baskı olarak, yayınevi olarak soruyorum bu sorumu.”

 "Keşke dediğim ilk kitabım; Yayın evi tarafından çok hatalı basılan bu kitabı ilk kitabım olmasından yakmaya kıyamadım. Bana yakalım o zaman dediklerinde “Benim özürlü bir çocuğum olsaydı onu nasıl yakardım hepsini bana gönderin bu ayıp da size yeter’) dediğim o anı keşke hiç yaşamamış olsaydım. Şiirlerimin eleştirileri çok güzel.  Duygu yüklü olduğu söyleniyor. Bu da beni çok mutlu ediyor.  Basım ve yayın dünyasını öğrendikçe basılan eserlerde daha kaliteli olmaya başlıyor. Siz de biliyorsunuz, yayın evleri ticari bakıyor siz çocuğunuz gözü ile bakıyorsunuz.  Herkes kendi açısından haklı.  Basım pahalı biz biraz daha uygun olsun isterken, onlarda ticaret yapıyor, bu yolda yürüyeceksek bu yol hep dikenli olacak. Biz yine de bu yolda daha güzel günler görmeyi dileyelim.

 

"Yakınlarda bir etkinliğiniz var mı Gülseren Hocam, dilerseniz burdan okuyucularımıza duyuralım."

"Evet var. 7 eylül İzmir'de Şehr-i Şiir adlı beraber çıkardığımız antolojinin imza günü için İzmir'deyiz. 26-27 Eylül Bafra 'da OKUR-YAZAR-OKUL BUŞLUŞMASI ve ÖYKÜ GÜNLERİ Etkinliğimiz var Yazarlarımız : İlhan Soytürk, Aslan Bayır ve Rana İslam DEĞİRMENCİ "

 

 

 

“Dostlara başarılar diliyorum o halde. Eminim çok güzel geçecek. Zira hepsi de çok değerli kalemler....Çok teşekkür ediyorum bu samimi ve gerçek cevaplarınız için. Başarılarınız, çabanız, sanat aşkınız hep daim olsun sevgili hocam…” 

 

“Bu güzel röportaj ve içtenliğiniz için ben çok teşekkür ederim, sizinle olmak bir ayrıcalıktı. Bu keyifli zaman dilimini yaşattığınız için minnettarım. Aynı zamanda yeni yayına başlayan radyo programınız ve diğer çalışmalarınızda da başarılar diliyorum. Şiir tadında yaşamınız olması dileğiyle sevgilerimi gönderiyorum. Yolun açık olsun ” 

  

“ ‘Büyüdük!’ dedim sadece. Yıpratılan şeyler beraber onarılmıyorsa yapacak ya da söylenecek ne vardı ki? Bu bizim dinlemeyeceğim bu benim hikâyem; böyle işte. Başından beri farklı olmasını istediğim ne varsa, fazlasıyla tozpembe görünüp günü kurtarmıştım her keresinde. Onca zaman... Ya da gidecek miydin? Böyle el gibi. Ben çaresiz mi kalacaktım ardından? Hayatta her zaman bir ikinci seçenek vardır…” diyor Gülseren AKDAŞ ‘Sahi Nerde Kalmıştık?’ isimli öyküsünde. 

Emekli öğretmen, şair, yazar Gülseren Akdaş Samsun Bafra Kültür ve Sanat Etkinliklerini Destekleme Derneği Başkanı. Güler yüzüyle, yaptığı çalışmalarla, dostluğuyla içimizden biri…

Kendisiyle neler neler konuştuk merak ediyor musunuz? Paylaşalım öyleyse.

“Gülseren Hanım, öncelikle ‘Hoş Geldiniz’ diyorum. Edebiyat alanında oldukça faal bir isimsiniz. Konuşacak çok şeyimiz var ama ben öncelikle Bafra Kültür Derneği’nden başlamak istiyorum. Derneğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne zaman kuruldu, faaliyetleriniz nelerdir?”

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum