Salim YILMAZ
GURBETTE İLK BAYRAM
Şu fani dünyadan bir gün göçüp gideceğimize şüphemiz yok. Önemli olan, sayılı günler olarak bize “bahşedilen” ömrümüzü bizden istendiği gibi kaliteli işlere imza atarak, kaliteli bir şekilde yaşayarak sonlandırmak. Bu yazıyı okuyan siz değerli okuyucularımın da bu fikirde olduğunu biliyorum. Dünya hakkındaki genel düşüncemiz böyle olunca, “bu dünyada iyilik adına neler yapabiliriz?” araştırmalar yaptım. Yapabileceğimiz o kadar çok şey olduğunu gördüm. Bunlardan birinin de yurt içinde ve yurt dışında ihtiyaç sahibi kişilere yardım etmek olduğunu fark ettim. İHH tarafından 2014 yılı Kurban Bayramı haftasında organize edilen “Kurbanların Romanya’da Kesimi ve Etlerinin Dağıtımı” çalışmasına bu amaçla katıldım.
İHH 2014 Romanya Kurban Etkinlikleri kapsamında Arife günü İstanbul Atatürk Havaalanından kalkan uçağımız önce Varna’da kısa bir mola verdikten sonra Köstence havaalanına ulaştı. Uçağımız pistte indiğinde kurban bayramı için yabancı bir memlekete ilk kez ayak basmamla beni bir heyecan sarmıştı. Pasaport kontrolünde görevli memur vize işlemlerini yaparken bize “Niçin Köstence’ye geldiniz?” diye Türkçe sordu. Biz de “Tatil için geldik” dedik. Köstence havaalanı eski, bakımsız, her tarafı dökülen bir durumda olmasına rağmen görevli memur sanki İngiltere ya da A.B.D. havalimanlarına gelmiş gibi muamele ediyor. Fazla kafaya takmadan gümrükten geçtik.
Köstence’de bizi “Bugünkü İslam vakfı” başkanı Nerdin (Nureddin) Bari oldukça sıcak bir şekilde karşıladı. Yarım saat süren taksi yolculuğu ile Köstence’de bize ayrılan otele yerleştik. Kısa bir dinlenmeden sonra Nerdin Bari Bey ile Köstence’de bulunan tarihi ve doğal güzellikleri ziyaret etmek amacıyla kısa bir şehir turu yaptık.
Köstence hakkında ev sahibimiz Nerdin Bey kısaca bizi bilgilendirdi. Köstence Romanya’nın Karadeniz kıyısındaki en büyük liman şehridir. Hatta Rotterdam, Antwerp ve Marsilya’dan sonra, Avrupa’nın en büyük dördüncü limanıdır. Romanya’nın da üçüncü büyük şehridir.
Şehirde, tipik Akdeniz iklimi görülür. Yazları sıcak ve kuraktır. Temmuz ayında ortalama sıcaklık 24 derece civarındadır. Eylül ve haziran ayları arasındaki dönem ılıktır. Romanya’nın diğer şehirlerine kıyaslandığında Köstence daha ılıman bir iklime ve hava şartlarına sahiptir. Çok az kar yağar, fakat havası çok rüzgârlıdır.
Rehberimiz Nerdin Bey Köstence’deki Müslümanların varlığı hakkında şunları söyledi. Bu bölge yüce dinimiz İslam ile Dobruca bölgesine ilk defa 1257 yılında İslamiyet’i kabul eden Altınordu Hanı Berke Han zamanında Anadolu’dan Dobruca’ya 12.000 Selçuk Türkü ile gelmiş olan Sarı Saltuk Dede zamanında müşerref olmuştur. 13. yüzyılın ortalarından 14. yüzyılın sonlarına kadar Altınordu devletinin sınırlarının Tuna’ya kadar genişlemesi üzerine Tatar Türklerinin bir kısmı Dobruca bölgesine gelip yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti zamanında Türklerin Balkanlara geçişi 1354 Gelibolu’nun fethedilmesi ile başlamış, 1389 yılında Kosova Savaşı ile devam etmiştir. Yaklaşık 30 yıl gibi kısa bir zaman diliminde bölgenin fethi gerçekleşmiştir.
1444 yılındaki Varna Savaşı ile Dobruca bölgesi tamamen alınmıştır. Bu bölgede Osmanlı hâkimiyetinin en çok hissedildiği dönem Fatih Sultan Mehmet’in padişahlığı dönemidir. Osmanlı Devleti Tuna’yı bir doğal sınır olarak kabul etmiştir. Fatih devrinde Boğdan (Moldova) prensliği haraca bağlanmış ve 1462’de Eflâk daha kat’i bir şekilde Osmanlı etkisi altına alınmıştır. Osmanlı Devleti, Dobruca bölgesini tamamen ele geçirdiğinde Anadolu’dan Yörükleri, Karadeniz’de yaşayan Tatar Türklerini bölgeye yerleştirmiştir. Bu iskân gayretleri II. Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim döneminde de hız kesmeden devam etmiştir. Avrupa’da ve fethedilen diğer pek çok bölgede İslam medeniyetinin, Osmanlı kültürünün hızla yayılıp, bu denli kök salması Osmanlı’nın uyguladığı iskan politikası ile yakından ilgili diye düşünüyorum. Osmanlıların, Tuna’nın alt bölgesine Anadolu insanını getirip yerleştirmesiyle 17. yüzyılın başlarında artık Dobruca tamamen Türkleşmiştir. 1711 Prut antlaşmasına kadar Osmanlı Devleti bölgedeki hâkimiyetini tek elden sürdürmüşken bu anlaşmadan sonra Rus birlikleri 1768’den itibaren Dobruca bölgesini işgal etmiştir. 1774 Küçük Kaynarca antlaşmasıyla Dobruca’nın ötesindeki Kırım toprakları kaybedilmiştir. Kırım’ın yitirilmesi ile Tatar Türklerinin bir kısmı Dobruca bölgesine yerleştirilmiştir Bu bilgileri dinlerken zihnimde “Çırpınırdı Kara Deniz, bakıp Türkün’ün bayrağına” marşı canlanıyor. Karadeniz’in incisi, dillere destan, dünyanın göz bebeklerinden olan ve bu gün mahzun türkülerle andığımız Kırım, yaklaşık üç yüz yıldır “kardeşlerine kavuşacağı” günü hüzünle bekliyor. Kim bilir bu vuslat bir daha ne zaman gerçekleşecek?
1768-1856 tarihleri arasında Ruslar Dobruca bölgesini işgal etmiş, önemli yıkımlara sebep olmuşlardır. Öyle ya, savaştığı yerleri yakıp yıkmayan Müslümanlardan başka kimse var mı? Hele ceddimiz Osmanlı gibi savaştığı yerlerin kılına zarar vermemeye gayret gösteren başka bir millet var mı? 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sırasında, Gazi Osman Paşa karşısındaki Ruslar, önce yenilgiye uğrar. Daha sonra Ruslar tarafından bağımsızlık sözü verilen Romenler harbe katılınca 1878 yılında Osmanlı ordusu yenilir. 13 Temmuz 1878 Berlin antlaşması ile Romanya bağımsızlığına kavuşur. Dobruca ve Baserabya bölgelerinde bulunan Türklerin büyük bir bölümü, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Anadolu’ya göçmeye başlamıştır.
Köstence ili; günümüzde Romanya'da ki en kalabalık Türk nüfusuna sahip olan yerleşimdir. Günümüzde eskisi kadar Türk-Tatar nüfusu yaşamasa da halen önemli sayıda Türk nüfusu burada yaşamaya devam etmektedir.
2002 etnik temelli nüfus sayımında 8274 kişi kendini Tatar olarak göstermiştir. Bu sayı genel nüfusa oranlayınca %2.8 kişi yapıyor. 9018 kişi ise Türk olarak göstermiştir. Bu sayı da genel nüfusa oranlayınca %3.9 kişi yapıyor. Hali hazırda şehrin %6'sı Türk-Tatar nüfustan oluşmaktadır.
Köstence şehri Romanya'nın en büyük liman şehridir. Bu açıdan da Romanya için oldukça önemli bir şehridir. İhracat'ın büyük kısmı buradan gerçekleşmektedir. Şehrin ticaret açısından gelişmiş olması Türk nüfusun da buradaki durumunun iyi olmasını sağlamıştır.
Şehrin en büyük özelliği: Türk-Tatar azınlığın sayısının yoğun olmasıdır. Nerdin Bari Bey de Kırım Tatar Müslümanlarındandır. Köstence merkezinde toplam sekiz adet cami vardır. Bu camilerden Mahmudiye ve Hünkar camilerini ziyaret ettik.
Mahmudiye Camii, 1910’da inşa edilen zarif bir Osmanlı eseridir. Romanya’nın merkez camisi olarak bilinen Mahmudiye’nin yanı sıra, 1868’de inşa edilen, 24 m. uzunluğundaki kumtaşı minaresiyle Hünkâr Camii, Köstence’de yer alan en önemli Osmanlı camileri arasında yer alıyor.
Camilerin özelliklerine gelince Hünkâr Camii, 1869 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır. Bu yüzden Aziziye Camii olarak da bilinmektedir. Tipik bir Anadolu camisini andırmaktadır. Cami, 10.75 metre genişliğinde, 13.00 metre yüksekliğinde, çatılı bir yapıdır. Caminin duvarları ve minaresi kesme taştandır. Cami girişinde Sultan Abdülaziz'in 1869/1286 tarihli tuğrası mevcuttur.
Birinci Dünya Savaşı’nda caminin önemli kısmı yıkılmış ve savaş sonrası tekrar onarılmıştır. 1940–1993 yılları arasında ibadete kapatılan cami 1994 yılında ibadete açılmıştır. Caminin iç mekânında 2010 yılında bakım ve onarım yapılmış, Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülen “Kardeş Şehir Projesi” çerçevesinde caminin halıları yenilenmiştir. Halılar Afyon Müftülüğü tarafından karşılanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığının bu tür önemli hizmetlerini ve bu hizmetlere halkımızın verdiği desteği gurbette görmek, insanı duygulandırıyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Zaman zaman bu tür kampanyalar düzenlendiğinde toplanan paraların bu tür yerlere harcandığını da böylelikle iletmiş olayım.
Camide, Diyanet İşleri Başkanlığımızca görevlendirilen bir imam ile Romanya Müslümanları Müftülüğü’ne bağlı iki soydaş imam olmak üzere toplam üç imamı var. Sabah ezanı dışında diğer dört vaktin ezanı açıktan okunmaktadır.
Kral Cami, II. Sultan Mahmud döneminde, 1823’de Hafız Hüseyin Paşa tarafından ‘’Mahmudiye Cami" adıyla inşa ettirilmiş olup, kökeni Osmanlı’ya dayanmaktadır. Cami daha sonraları kısmen yanmış, yerine Romanya Kralı I. Carol tarafından 1910 yılında yeni bir cami inşa ettirilmiştir. Mahmudiye Cami'nin mihrabı aynen korunmuştur. Cami, kubbeli ve minarelidir.
Köstence hakkında yeterince bilgi sahibi olduk. Rehberimiz Nerdin Bey’e verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz. Yarından itibaren uzun bir gün bizi bekliyor.
Bu gün Köstence şehrinde Kurban Bayramı’nın ilk günü olduğu için sevinçliyiz. İlk günün sabahında erkenden uyandık. Bayram namazını 2 katlı vakıf binasında yaklaşık iki yüz Müslüman’ın katılımıyla eda ettik. Bayram namazında birçok milletten Müslüman vardı. Namaz sonrası oldukça samimi bir şekilde herkes ile kucaklaştık. Evimden uzakta bayramlar geçirmiştim ama hepsi de Türkiye’de olduğu için bayramda ailemden ayrı kalmak bana zor gelmemişti. Şimdi ailemden ve ülkemden binlerce kilometre uzaktayım, garip bir duygusallık yaşıyorum. Neyse ki “kudsi bir amaç” için buralardayım ve çevremdekiler de benim “din” kardeşlerim. İnsanın; dilini, örfünü, âdetini bilmediği ama “inanç birliği” olan kardeşleri olması ne kadar güzel bir duyguymuş meğer? Sanki yıllardır tanışıyorsunuz. Hemen kaynaşıverdik.
İlk defa burada rastladığım bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Bayram namazı sonrası caminin ortasına uzunlamasına yerleştirilen masalar üzerine yiyecek ve içecekler konuyor. Bütün cemaatin katılımıyla bisküvinin her çeşidi, gofret, meyve suyu ve gazozdan oluşan kahvaltı yapıldı. Türkiye’de adet; Ramazan Bayramı namazına giderken evde hafif bir kahvaltı yapılır, Kurban Bayramı namazına giderken bir şey yenilmez, namazdan gelir gelmez hemen kurbanlar kesilir ve kurbanın eti yenir. Burada adet biraz daha farklılık arz ediyor. Seyahat etmenin güzel yanı da bu olsa gerek. Yeni insanlar tanıyıp, farklı adetler görmek.
Kahvaltı sonrası Köstence’ye 30 km uzaklıktaki kesimhaneye vardık. Burası orta büyüklükte çok lüks olmasa da ihtiyaca cevap veren bir kesimhane görümündedir. İkindi vaktine kadar bize verilen listeye göre 15 büyük baş hayvan kesimi vekâletle kurbanını kestirecek olan vatandaşlarımızın adı okunarak yapıldı. Kurban kesimi sonrası üç saat kurban hissesi paketleme işlemleri devam etti. Nihayet ikindi namazı sonrası Kurban hisselerini köylere gidecek arabalara yerleştirdik.
İki gruba ayrılarak kurban paylarını daha önce belirlenen ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için merkeze 110 km. uzaktaki köylerin yolunu tuttuk. Köyün imamı nezaretinde kurban paylarını saat 21.30a kadar dağıttık. Köstence’ye geri döndüğümüzde saat 22.30 olmuştu. Bayramın ilk günü oldukça yorucu geçmişti. Köstence’nin içkisiz tek Türk lokantası olan Konak Restoranda hem akşam yemeğimizi yedik. Hem de Nerdin Bari Bey ile günün değerlendirmesini yaptık. İlk gün tatlı bir yorgunluk vardı. Fakat görevimizi hakkıyla yaptığımıza inandığımızdan halimizden memnunduk. Bu satırları okuyunca “Bu kadar eve kurban eti dağıttınız, kimse yemek ikram etmedi mi?” diye bir soru aklınıza gelebilir. Elbette yemek daveti yaptılar. Ancak vaktin darlığı ve eldeki etlerin bozulmadan bir an önce dağıtılması gerektiği hem de aynı zamanda et bekleyen soydaşlarımızı bir an önce etlerine kavuşturmak için bu tür davetleri teşekkür ile geri çevirdik.
2.gün sabah kahvaltısında sonra kestiğimiz kurbanların hisselerini 90 km. uzaklıktaki 5 köye daha dağıtımını yaptık. Yine iki gruba ayrıldık. Benim yanımda Kaptanımız Romen Müslüman Mihail yeni adıyla Mikail var. Mikail ile İngilizce konuşarak anlaşıyoruz. Mikail Hıristiyan bir ailenin samimi, gayretli bir genç evladıdır. Müslüman olmanın verdiği mutlulukla bize çok yardımcı oldu. Kurban eti dağıtacağımız köylerde fakirleri köyün imamı belirliyor. Köylere vardığımızda imam nezaretinde yapılan dağıtım akşam karanlığına kadar sürdü. Köylerde hem kurban eti dağıtıyoruz, hem de halkın sosyal durumlarını gözlemliyoruz.
Kurban eti dağıtımı yapılan köylerden bahsetmek gerekirse: Köylerde yaşayan halk dört yüz yıl önce o bölgelere yerleştirilen Anadolu insanı ve Kırım Tatar Türkleri ile Çingene diye tabir edilen Roman Müslümanları dört gözle kurban eti dağıtımını bekliyor. Çünkü sene de bir defa et yiyorlar. Bu anlamda yapılan hizmetin ne kadar yerinde olduğuna şahit oluyoruz. Halkın ekonomik durumu oldukça zayıf diye nitelenebilir. Köylerde genellikle yaşlılar kalıyor. Genç nüfus Avrupa’nın çeşitli ülkelerine çalışmaya gitmişler.
Köylerdeki Müslümanlara kurban eti dağıtmak amacıyla sabahın ilk ışıklarından gece yarılarına kadar büyük bir fedakârlıkla gayret gösteriyoruz. Oradaki insanlara bir nebze faydamız dokunduysa çok memnun oluyoruz. Kurban eti dağıtımı sonunda O gariplerin yüzlerindeki tebessümü görünce bütün yorgunluğumuzu unutuyoruz. Rabbim yardımlarımızı kabul eylesin diye dua ediyoruz.
Köstence şehrine yine gece yarısı geldik. Nerdin Bari Bey’e “3. Gün biz köye gitmeden kurban kesimi yapılsa ve kurban hisseleri hazırlansa nasıl olur?” diyoruz. Nerdin Bey’de “Bugün kalan kurbanlıkların kesimini yaptık. Yarın sadece kurban hisselerini dağıtacağız.” diyor. İki günün yorgunluğu üzerine bu haberle seviniyoruz.
3.gün toplam üç yüz kurban hissesini Köstence’ye 130 km uzaklıktaki 3 köye ev ev dolaşarak akşama kadar dağıttık. Çocuklara balon dağıttık. Köylerde yaşayan Türk, Roman ve Tatar Müslümanlarını yakından görmüş olduk. Kurban bayramı süresince 677 kurban hissesinin dağıtımını yaptık. Aldığımız emanetleri ihtiyaç sahibi Müslümanlara gönül rahatlığıyla teslim ettik. Alnımızın akıyla bir Kurban Bayramında gönüllü olarak görevinizi yerine getirdik. Rabbimize şükürler olsun. Bu tür organizasyonlarda görev alma fırsatınız olursa hemen kabul etmenizi tavsiye ederim. İnsanda “manevi terapi” etkisi yapıyor.
BABADAĞ KASABASI
Son gün sabahı erkenden Köstece şehrine doksan km. uzaklıktaki Babadağ kasabasına doğru yola koyuluyoruz. Önce Gazi Ali Paşa Camii ve türbesini ziyaret ediyoruz. Ardından Balkanların Müslümanlaşmasında büyük gayretler gösteren Sarı Saltuk Baba türbesini ziyaret ederek Fatiha okuyoruz. Sarı Saltuk Ahmet Yesevi tarafından Hacı Bektaş Veli’ye yardım etmesi için beraberinde Horasan erlerinden 700 kişiyle Anadolu’ya göndermiştir. Hacı Bektaş Veli’de Sarı Saltuk ve talebelerini bir süre tasavvuf terbiyesi ile yetiştirdikten sonra İslam dinini Balkanlarda yayması için Dobruca’ya yönlendirmiştir.
Sarı Saltuk ölünceye kadar hem yaşantısı ile hem de vaazları ile balkanlarda Müslümanların çoğalmasına vesile olmuştur. Köstence’ye gelen her Müslüman Sarı Saltuk türbesini ziyaret eder. Babadağ kasabasından dönüşte Köstence’de T.C.Başkonsolosluğunu ziyaret ettik. O dönemde başkonsolos olarak görev yapan Adana doğumlu Ali Boz Çalışkan Bey, gayet samimi geçen sohbette çalışmaları hakkında bizi bilgilendirdi.
LAZU KÖYÜ
Lazu köyü: Köstence'nin hemen yanında ve 1613 nüfusa sahip bir köydür. Köyde 100 civarı bir Türk nüfusu günümüzde halen daha yaşamaya devam etmektedir. İlginç bir hikâyesi vardır. 1950 li yıllarda Trabzon’dan 10 civarında balıkçı teknesi Köstence açıklarında bir ay avlandıktan sonra tutukları balıkları Köstence’de satarlar. İyi kazanç elde edince her yıl Köstence açıklarında avlanmaya gelirler. Bunun üzerine Köstence Valisi Trabzonlu balıkçılara bir teklifte bulunur. Size buradan bir köy yeri verelim. O köye ailelerinizle birlikte yerleşin. Trabzonlu balıkçılar bu teklifi kabul ederler. Köyün ismi Lazu diye değiştirilir.