Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

Hasret Yolculuğu - 1

HASRET YOLCULUĞU – 1

Yeşilbis olarak büyük bir hazırlık içindeyiz yine. Sonbahar geldiğinde içimizdeki ateş bizi kamçılıyor. Bu sene Balkanların daha da içinde Kuzey Makedonya da pedal çevirmek arzusundayız.

Tura çıkmadan önce iyi bir planlama yapmak gerekiyor. Hangi şehirlere uğranacak, nerelerde konaklanacak, güzergâh boyunca gezilecek yerler, görüşülecek kuruluşlar, hatta tadılacak lezzetler, her gün için kaç kilometre yol gidileceği hep planlanmalı.

Geçen yıllardaki tecrübelerle hazırlıklarımızı tamamladık. Çantalarımızda yiyeceklerimiz, giyeceklerimiz, ilaç, ilk yardım ve temizlik malzemelerimiz mevcut. Tur öncesinde yapılan uzun antrenman turları dolayısıyla da turcularımızın kendine güveni zirve noktasında.

Planlamamız Üsküp’e kadar araçla gidip, Üsküp’ten itibaren sırasıyla Kalkandelen, Gostivar, Kırçova, Ohri, Resne, Manastır, Pirlep’e, Köprülü ve tekrar Üsküp olmak üzere yaklaşık beş yüz kilometreye ulaşan oldukça uzun ve meşakkatli bir güzergâh.

Aracımızın arkasına taktığımız römorka bisikletlerimizi güzelce sıralıyoruz. Bilal Bey son derece maharetli maşallah. Bisikletleri zedelenmeyecek bir şekilde yerleştiriyor. Önümüzde altı yüz elli kilometrelik bir yol var zira.

2025/09/26/bisikletyesilbis3-001.jpeg

13 Eylül sabahı erkenden Üsküp’e varmayı planladığımızdan 23.00 civarında Edirne’den ayrılıyoruz. Kapıkuleden kolayca geçiyoruz. Ekip son derece neşeli ve heyecanlı. Bisikletlerimiz ise römorkta güvenle yol alıyor.

Saat 04.00 civarı ulaştığımız Kuzey Makedonya gümrüğünde in cin top oynuyor. Görevliler işsizlikten sıkılmış olmalılar ki bizi bir saat kadar gereksizce oyalıyor. Sonunda burayı da geçiyor menzilimize doğru heyecanla yol alıyoruz. Üsküp’e doğru yaklaşırken şehrin kendini yasladığı dağ eteklerinde sıra sıra dizilmiş kubbeleri ve göğe yükselen tevhid timsali çifte minareleri gördükçe sanki Bursa’ya giriyormuş gibi hissediyoruz.

Merkezi Edirne’de bulunan Öz Trakya Şirketinin Üsküp’te muhkem bir deposu var. Yolculuk Öncesi şirket yetkililerinden Kadir İriş Beyle görüşmüş aracımızı bir hafta boyunca depoda park etme müsaadesi almıştık. Depo Müdürü Ünal Beyi bizi tüm sıcaklığı ile beklerken buluyoruz.

Artık demir atlarımıza binip tura başlama zamanı. Bisikletlerimizi hazırladık, formalarımızı giydik tur başlangıcı fotosu için pozisyonumuzu aldık.

2025/09/26/bisikletyesilbis1-001.jpeg

Üsküp merkezi ile aramızda on beş kilometrelik bir mesafe var. Şehir merkezine yavaş yavaş yaklaştıkça ben buraların tapusuyum diyen Osmanlı minare ve eserlerini görmek bize hem haz veriyor hem de kendimizi sanki memleketimizde hissettiriyor.

Vardar Nehri. Kim bilir ne hatıralar saklıyor bağrında. Şehrin ortasından nazlı nazlı akarken suyun şırıltısında nerede o şanlı günlerimiz serzenişini hissediyoruz. Şehrin iki yakasını bir birine bağlayan Osmanlı yadigârı taş köprünün üzerinden geçerken derin derin düşünceler kaplıyor bizi. Biz bugün buradan geçen son kişileriz. Köprü durdukça yüz yıllarca olduğu gibi kimler gelip kimler geçecek kim bilir.

Gezdiğimiz yer bir Balkan şehri olunca Trakya’da görmeğe alışık olduğumuz manzaraları burada da bolca görmek mümkün. Köprünün tam ortasında tezgâhını kurmuş büyük bir iştah ve maharetle darbukasını çalan bir çocuk dikkatimizden kaçmıyor. Balkanlarda nüfusun ciddi bir bölümünü Romanlar oluşturunca tabi ki onlarda görmeye alışık olduğumuz neşeyi ve canlılığı Kuzey Makedonya’da da müşahede ediyoruz.

Türkiye’den ayrılmadan önce bölgeyi bilen dostlarımızdan bölgede meşhur olan yiyeceklerle ilgili bolca tavsiye almıştık. Börek, güveçte kuru fasulye ve köfte yemeden gelmememiz tavsiyesi kulaklarımızda çınlıyor. Vakit öğlene yaklaştı, sabah kahvaltısı için fırsat bulamadığımızdan, kendimizi köftecinin önünde buluyoruz. İyice acıkmış olmanın ve şöhretli köfteyi önümüzde görmenin iştahıyla besmeleyi çekiyoruz. Hakkını vermek lazım köfte son derece lezzetli, porsiyon ise gayet doyurucu.

Makedonlar Vardarın karşı yakasına yerleşmiş. Taşköprü’den karşıya geçince devasa heykellerle kaplı bir meydana ulaşıyorsunuz. Bizans medeniyetine benzemek için çok gayret sarf edilmiş. Maalesef gezdikçe anlaşılıyor ki Makedonlar Osmanlı izlerini silmek için çok gayret göstermiş. Meydanda daha çok turistler var. Süslemeler oldukça fazla ruh ise oldukça eksik.

Taşköprü’den Türk tarafına geçtiğinizde hemen sıcak bir ruhaniyetle buluşuveriyorsunuz. Her yer kıpır kıpır. Gülen yüzler, muhabbetli selamlamalar, hoş sohbetler, tarih ve kültürümüzle duygusal kucaklaşmalar, kısacası canlı ve candan bir hayat…

Balkanlarda gezdiğinizde Osmanlının ne kadar büyük bir medeniyet kurduğunu ve ne kadar büyük bir devlet olduğunu anlamamanız mümkün değil. Maalesef çok uzun bir süre Osmanlıyı kötüleyen bir tarihle yetişen insanımızın ciddi bir bölümü bu muhteşem medeniyetten habersiz, ecdadımıza duyarsız, hatta ne yazık ki düşmanlık derecesinde karşı.

Şimdi hayatın çok canlı seyrettiği Türk Çarşısındayız. Sokaklarında tüm esnaf nerdeyse bizdeki gibi dükkânlarını açmış müşterilerine hizmet veriyor. Çarşı içinde şuan vakıf, dernek, müze gibi değişik amaçlarla kullanılan hanlar, bezistanlar ise hala tüm sıcaklığını koruyor. Orada yaşayan Evlad-ı Fatihan’ın kendilerine has şiveleri olmasa Bursa’da mı, Edirne’ demi, Eminönü’nde mi dolaşıyorsunuz karıştırabilirsiniz. Çarşıyı dolaştıkça hayretle karşılanıyoruz. Formalarımız ve bisikletlerimizdeki Türk Bayraklarını görenler hemen yanımıza geliyor ve muhabbetli bir sohbet başlıyor. Tabi bunca yolu bisikletle nasıl dolaşacağımızın hayret ve takdirleriyle beraber.

bisikletyesilbis2-001.jpeg

Öğlen namazını burada kılıp sonrasında Kalkandelen’e hareket edeceğiz. Üsküp Merkezdeki Ecdat yadigârı harika camileri dolaşırken göğsümüz kabarıyor. Buralarda TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı) ın elinin değmediği yer kalmamış neredeyse. Bu hizmeti getirenleri minnet ve şükranla defaten anıyoruz. Allah razı olsun.

Şehir merkezinde birçok Osmanlı yadigarı var. Hanlar, hamamlar, kervansaraylar vb. Camiler ise en göze çarpanlar. İshak Bey Camii, Alaca Camii, İsa Bey Camii, Burmalı Cami, Yahya Bey Camii … Ve İkinci Murat (Hünkar) Camii. Vaktimiz nispetince camileri gezip bahçesinde saat kulesinin de yer aldığı Hünkar Camiine geliyoruz. Şadırvanın kenarında oturan kardeşlerimiz karşılıyor bizi. Muhabbetle selamlaşıyoruz. Üsküp kökenli olup Türkiye’de oturanlarda var cemaat arasında. Geç bir Arnavut Kardeşimiz Türkçeyi bizim dizilerden öğrendiğini söylerken, dizilerin ahlakı bozduğu eleştirisini de yapamadan geçmiyor.

bisikletyesilbis4-001.jpeg

Sabah namazı vaktini yolda geçirdik. İlk defa namaz vaktini cami bahçesinde geçireceğiz. Bir anda bütün camilerden ezan okunmaya başlayınca doğrusu çok duygulanıyoruz. Kurtuluşa çağrı dünyanın her tarafında olduğu gibi ama tüm semayı inleterek gönlümüze dokunuyor. Secdeye koşmak, safta buluşmak, elleri semaya açmak ne büyük bir nimet…

Artık Üsküp’ten ayrılma vakti. Sularımızı şadırvandan tamamlıyor, tekerleklerimizi kontrol ediyor, demir atlarımıza biniyoruz. Üsküp senden ayrılmak içimizi hüzünlendirse de dönüşte tekrar uğrayacak olmanın tesellisi var neyse ki. Şimdilik Allah’a ısmarladık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum