Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

Hasret Yolculuğu - 4

Sabah her zaman ki gibi 07.30 da lobideyiz. Bisikletlerimizi kontrol ediyor, çantalarımızı yükleyip tura hazır hale geliyoruz. Güne börekle başlamak adetten oldu bizim için. Akşam Adis Beyden öğrendiğimiz börekçinin mekânına dalıyoruz. Börek ise her zamanki gibi harika. Mekân sahibini tebrik etmeyi ihmal etmiyoruz.

Kahvaltı yapılırken tabiki muhabbet te eksik değil. Oda arkadaşım Bilal bana akşam horladığımı söylüyor. Ben hemen asla horlamadığımı söylüyorum. Bilal sana mı duyduğuma mı inanayım deyince ben espriyi patlatıyorum. “ Aslanım teyzen otuz beş yıldır horladığıma inandıramadı sen bir gecede mi inandıracaksın” deyince hep beraber gülüşüyoruz.

Bugün yolculuğumuz Kuzey Makedonya’nın incisi Ohri’ye. 70 km civarında bir yolumuz var. Bugün de 620 rakımdan 1091 rakıma tırmanacağız. Keyfimiz yerinde, yolların manzarası ise harika. Üç turcumuz altmış yaş ve üstü, iki turcumuz ise kırk yaş ve üstü. Ak saçlılar turda gençlere taş çıkartıyor, gençler ise ak saçlılara mütevazı davranıp zorlamıyor.

Tempomu tutmuş her iki tarafı yeşilin birçok tonuna bürünmüş dağın içinde zirveye doğru pedallarken derin düşüncelere dalıyorum. Ecdadımız at sırtında kim bilir ne sıkıntılarla ulaştığı bu güzel diyarda muhteşem bir Türk İslam Medeniyeti kurmuş. Küçücük beldeleri mamur etmiş, şehirler kasabalar kurmuş. Nehirlerin üzerine taş köprüleri gerdanlık gibi döşemiş, kervansaraylar kurmuş yolculara, yolcuların hayvanlarını kervansaraylarda ağırlamış, aş çıkarmış garip gurabaya imaret hanelerde, mektepler medreseler bütün mahallelerde çocuk sesleriyle şenlenmiş, bedestenlerden evler bezenmiş, her günün beş vaktinde imanı tazeleyen ezanlar yükselmiş semaya, camiler buluşma yeri olmuş secdelerde, çarşılarda cezveler fokurdamış kırk yıllık hatırlar birikmiş kahve fincanının etrafında, dergâhlar muhabbet membaı olmuş, dervişler muhabbet sancağını taşımış hep daha da ilerilere…

Ne acıdır ki gözü yaşlı, elemli, kederli öksüz bırakmışız bu toprakları. Şimdi biz buradan balkanlardaki vatana, onlar oradan Anadolu’ya, Ana Vatana hasret duyuyor. Yahya Kemal’in mısraları insanın içini kavuruyor;

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,

Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.

Üsküp’te Hünkâr Camiinin bahçesinde celalli gür sesiyle konuşan kardeşimizin cümlesi aklıma geliyor duygulanıyorum. Eliyle camiden başlayarak bir daire çizmiş “siz gittiniz ama biz buraların bekçisiyiz” demişti. Selam olsun kardeşlerimize, selam olsun evladı Fatiha’na, selam olsun serhatlerin bekçilerine…

Rampayı tırmanıp zirveden aşağıya Ohri’ye doğru salıyoruz demir atlarımızı. Zaman zaman otoban çalışmalarıyla kesişiyoruz. Yol boyunca ihtiyaç hissettikçe duruyor hem dinleniyor, hem de gıda takviyesi yapıyoruz. En önceliklerimizden birisi de yolun tadını çıkarmak. Gördüğümüz güzel bir manzarada hemen durup anı belgelemek çok önemli. Ferit Beyin bu konuda maşallahı var. Her fırsatta video çekmeyi ihmal etmiyor.

Niyetimiz Ohri’ye mümkün olduğunca erken ulaşmak. Ohri’yi gezmek, Ohri’yi yaşamak arzusundayız. İyi pedallamış olmalıyız ki öğlen saatlerinde menzilimizdeyiz. Konaklayacağımız yeri Öz Trakya Bölge Sorumlusu Ahmet Bey bizim için rezerve etmişti. Pansiyonun sahibi Fuat Beyi bildirdiğimiz saatten erken vardığımızdan bir miktar beklemek zorunda kalıyoruz. Beklerken bahçede şırıl şırıl akan kaynak suyundan içip yorgunluğumuzu gideriyoruz.

Fuat Bey sevecen ve muhabbetli tavırlarıyla bizi pansiyona davet edip odalarımızı gösteriyor. Hızlıca ihtiyaçlarımızı giderip çarşı merkezine çıkmak üzere hazırlanıyoruz. Pansiyon meşhur Ohri Gölünün hemen yanında. Hızlıca kordona çıkıp gölün ve kıyı şeridinin muhteşem manzarasını seyretmek yorgunluğumuzu unutturuyor. Göl hem Kuzey Makedonya’ya hem de Arnavutluk’a can veriyor. 300 metreye yakın derinliği ile Avrupa’nın en derin gölleri arasında olan göl, 358 kilometre kare alanı ile de bölgede hem kendine yer ediniyor hem de ciddi bir geçim kaynağı oluşturuyor.

hasrat-4-1.jpeghasrat-4-2.jpeghasrat-4-3.jpeg

Gölün kenarını gerdanlık gibi süsleyen Ohri, Osmanlı yadigârı çarşısı, evleri, camileri ve sahili gezdikçe insana huzur veren Kuzey Makedonya’nın güzel bir tatil şehri. Şehrin caddelerini dolduran ziyaretçilerinin büyük çoğunluğunun Türkiye’den olduğunu görüyoruz. İkindi ezanının semaya yükselmesiyle davete icabet edip çarşı merkezindeki Ali Paşa Camiine yöneliyoruz. Şadırvanda çok hoşumuza giden, takdirle karşıladığımız bir uygulama görüyoruz. Abdest alanlar için şadırvana bol miktarda temiz havlu konmuş. Tek kullanımlık havluları silinince kirli kutusuna atıyorsunuz.

hasrat-4-4.jpeg

Camide cemaat misafirlerle beraber bir hayli kalabalık. Hocanın telaffuzundan Türkiye’den gönderilen Hoca Efendilerden olduğunu tahmin ediyoruz. Namaz sonrası Tahminimiz doğrulanıyor. Bu cami de balkanlardaki birçok eser gibi Türkiye tarafından onarılmış. Her gelenin keyifle ziyaret ettiği, hazlı anılarla ayrıldığı güzel bir cami.

Caddenin az ilerisinde Tekke Cami olarak da bilinen Zeynel Abidin Camiine, diğer yönüyle Halveti Hayati Dergâhına geçiyoruz. Burası evveliyatında imaret ve medresesiyle tam bir külliye konumunda imiş. Şuan imareti ve medreseleri yok. Bahçenin içinde ruhaniyeti yüksek bir cami, bahçede pirlerin kabirlerinin olduğu bina mevcut.

hasrat-4-5.jpg

Dergâh aslen Buharalı olan Pir Mehmet Hayati tarafından 300 yıl önce kurulmuş. Mehmet Hayati Efendi Buhara’dan ayrılıp önce Edirne de Hasan Sezai Hazretlerinin talebeliğinde bulunmuş. Sonra Serez’de, akabinde de Kırçova’da dergâhlarda tamamlamış manevi tekâmülünü. Ohri ise son durağı olmuş. Burada Zeynel Abidin Camii çevresinde kurduğu dergâhı ile bölgede tanınan ve rağbet edilen konuma gelmiş. Dergâh bugün hala canlılığını devam ettiriyor. Bahçede metfun Pirlere duamızı yapıp akşam namazını burada kılmak üzere ayrılıyoruz.

520 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalmış bu şehir yüz küsur yıllık ayrılığa rağmen hala Osmanlının kokusunu, nefesini ve ruhunu taşıyor. Safranbolu tarzını andıran evleri, sokakların kenarlarını tamamlayan dükkânları, yerli halkın davranışları, viraneye dönmüş bir cami, beli bükülmüş sundurmalı ev, mermerlerdeki izler tarihten ses veriyor anlayana. Girdiğiniz sokakta evler size gülümserken, öbür sokak köşeden göz kırpıyor buyurun dercesine.

hasrat-4-7.jpeg

Meğer Ohri’nin incisi çok meşhurmuş. Tura çıkmadan önce ben eşimden duymuştum ama sonradan anladım ki bütün arkadaşlar inci dükkânlarına uğramak hususunda eşleri tarafından tembihlenmişler. Eh biz de soluğu hep beraber inci dükkânında alıyoruz. Ohri Gölünün ürünleri, işlenmiş çok sayıdaki inci dükkânlarının vitrinlerini süslüyor. Yüzükler, kolyeler, bileklikler, küpeler envai çeşit. Bir dahaki turlara hanımlardan müsaade almak için ellerimizi ceplere atıyoruz.

Akşam vakti yaklaşıyor. Tekke camiine yetişmemiz lazım. İçerde on kişi civarında cemaat var. Caminin etkileyici bir havası var. Sanki derinlerden halveti meşki dolduruyor ruhlarımızı. Mısri ses veriyor ötelerden, dervişlerin gönlü gözlerine akıyor…

Gönülleri doldurur erenlerin halveti, ölü kalbi diriltir erenlerin halveti.

Yaka yaka kül eder, her dikeni gül eder, Hak’tan yana yol eder erenlerin halveti.

Namazın akabinde duadan sonra tekke geleneği olarak bir zikri tesbihat programı başlıyor. Kelime i tevhid, Hu zikri, salavat, dua ve bitiminde pirlerin kabirlerine dönüp dua ve hep beraber musafaha ile son buluyor. Öğreniyoruz ki her vakit akabinde bu ve benzeri program devamlı icra ediliyor.

Buradaki Halveti tekkesi balkanlardaki yüzlerce tekkeden birisi. Dergâhlar yüzlerce yıl bölgenin İslamlaşmasını sağlamanın yanında ilim ve irfan meclislerinde irfan ordusu yetiştirmişler. Gaziyân, Baciyân, ahiyân ve Dervişân balkanlarda hem gönüller fethinde, hem de şehirler diyarlar fethinde önemli bir yere sahip olmuş. Öyle ki başlarında Pirleriyle orduya katılan ve Deli Dervişler olarak adlandırılan dervişân geri dönmeyip balkanların cenk meydanlarında şehid rütbesine ermişler. Düşünüyorum da balkanlara bizi çeken ruh, aynı zamanda şühedanın mübarek ruhu olsa gerek.

Akif’in dizeleriyle balkanlara yolunu düşürenlere uğurlar ola deyip, istirahate çekilelim.

Balkan'ın üstünde sızan bir pınar
Bir yaradır, durmaz içinden kanar.
Hangi taşın kalbini deşsen; mezar.
Gör ne mübarek yer... Uğurlar ola.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum