Ayşe Nur MENEKŞE

Ayşe Nur MENEKŞE

HAYATA 'SÖZLE DİRENENDİR O ( AYLA AĞABEGÜM HOCA'YA İTHAFEN)

 

Bir gül çehresi dokunur günün tenhalığına… Yalnızlığa mahkum olduğunuzu unutturur size sevgi dolu bir ses… Billur bir seda yankılanır içinizin sessiz sokaklarında… Zamandan alacaklı olsanız da, mekanı tanımasanız da o ses dokunur yalnızlığınıza… Bir omuz verir size bazen… Bazen gözünüzün yaşını siler elleriyle… Üşüdüyseniz sarıp sarmalar sizi… Terlediyseniz alnınızdaki boncuk boncuk terleri siler. Hayatınıza değen bir güzel insandır o…

Hayata can katar sesi… Gücü tükenmişlere derman olur sözleri… Hayata sözle direnendir O… Mısralarla konuşandır O… Masumluğunuzu hatırlatan, dünyanın omuzlarınıza yüklediği dertleri neşesiyle dağıtandır O…

Harputlu Hacı Seyfullah’ın oğlu Şükrü Bey ile İstanbullu Saadet Hanımın en nadide çiçeğidir O…   Annesi Nişantaşı Kız Ortaokulu’nu bitirmiş, devrin şairlerinden Şükufe Nihal’in öğrencisi olmuştur. Şiir zevkini bir şair öğretmenden alan Saadet Hanım,  daha yürümeye bile başlamadığı yıllarda Çanakkale Savaşı’nda subay olan babası Mehmet Sadettin Bey’i kaybeder.  Bir şehit torunu olarak büyüyecek olan Ayla Ağabegüm, evin gözbebeği olduğu için sokak aralarında çok koşturamasa da, akrabalar ve komşular arasında geçen çocukluğununfarkına bile varamayacaktır. Elazığ’daki Mehmet Zeki İlkokulu’na başladığı sıralarda arkadaşlarından etkilenecek ve öğretmeninin annesine: “Ayla da afacanlıkta arkadaşlarına benzemeye başladı” sözlerine muhatap olacaktır.

 Cumhuriyetin ilk yıllarında babası siyasetle ilgilenmiştir. Babası Şükrü Bey Anadolu’yu kalkındırmaya yönelik çalışmalara katılacak ve dedesinin bütün servetini bu işe yatıracaktır. Fakat işler umduğu gibi gitmeyince hayatına memuriyetle devam edecektir. Ortaokulu bitireceği yıl vefat eden babasını okuduğu Kuran-ı Kerim’le, anlattığı ibretli hikayelerle hatırlayacaktır Ayla Ağabegüm... Nasihatleri hikayelerin içinde saklıdır. Yunus Emre’den, Rıza Tevfik’ten ve Akif’ten şiirler okuyan babasının sesi kulaklarından hiç çıkmayacak, bugünkü başarılarında onun verdiği emekleri göz ardı etmeyecektir.  Babasının vefat ettiği gün asıl büyüdüğünü söylese de Onun küçük kızı olmaktan hiç vazgeçmeyecektir.  Yüreğinde biriktirdiği o engin sevgi ile kimlerin yaraları sarılacaktır kim bilir? Herkese vefalıdır O… Öğrencilerine karşı özverilidir. Yüzünde hüzün izi olana bir tebessümü değer. Hüznü çocuk yaşlarında tanıdığından mıdır bilinmez ama başkalarının hüznünü hemen dağıtmak ister.

Okul yıllarında unutamadıkları vardır. Munise Özgür ismindeki öğretmenini herkes gibi o da çok sevecek, okulun müzik odasında öğretmeninin çaldığı piyano eşliğinde çocuk şarkıları söyleyecektir. Okulu bitirip öğretmen olduktan sonra yıllarca öğretmeniyle mektuplaşacaktır. Öğretmenlik hatıralarını yazmasını çok istediği öğretmeni gün gelecek yazdığı ilk defteri ona armağan edecektir. Herkesin hayatına dokunan bir güzel insandır O... Yalnızlığı avutan, zamana meydan okuyan, gençlerin zihninde yerini bulan bir özge candır…

Ortaokul ve lise yılları Elazığ Lisesi’nde geçen Ayla Ağabeğüm, devrin seçkin öğretmenlerinden dersler alacak, İstanbul’dan getirilen kitaplar ile edebiyat dünyası ile daha çocuk yaşlarında tanışacaktır. Ufkun ötesini gören Ayla Ağabegüm, hala özenle sakladığı şiir antolojilerini o yıllardan kütüphanesine kazandıracaktır. 

İçinizdeki fırtınaları onun yüreğinin sükunetinde dindirebilirsiniz. Çözemediğiniz bir derdinizi ona açıp fikrini alabilirsiniz. Herkese ve her şeye karşı duyarlıdır O… Kendinden çok başkalarını düşünen yanıyla hayatınızın içindedir … Çöllerde kaldığınızda aradığınız bir vahadır …  Unuttuğunuz yanlarınızı size hatırlatandır O…

Doktor olma arzusuna duygusal olarak karşı çıkan annesi ile sözle de olsa mücadele etmek istemez. “İstediğin mesleği seçebilirsin ancak geceleri nöbet tutarak evden uzak kalan bir kızım olmasını istemem” diyen annesini incitmeye de gönlü el vermez. Onun hayat felsefesi kimseyi kırmamak üzerine kurulmuştur sanki… Dalından koparmaya kıyamayacağınız naif bir güldür O…  Sevgiyi kana kana yanıbaşında içebileceğiniz  duru bir pınardır …

Annesi hayatının anlamıdır. Hayatını anlamlandırandır. Doktorluğa en yakın meslek olan öğretmenliği seçmesindeki en büyük etken annesidir. Şiir ve edebiyatın her dalı ilgi sahasında olduğundan Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü seçecek,  bu vesileyle anne kızın yolu İstanbul’a düşecektir.  İstanbul rüyalarının şehridir. Fakülteyi burada okuyacak olmak en büyük şanstır O’nun için… Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Faruk Kadri Timurtaş, Ali Nihat Tarlan, Reşit Rahmeti Arat, Mahir İz, Muharrem Ergin, Necmettin Hacıeminoğlu hocalardan ders almak bahtiyarlığına erişecek,  edebi hayatı bu şahsiyetlerin verdiği temellerle şekillenecektir.   Hocalarının Türkçe’ye olan hayranlıkları, milli duygularının yüksek oluşu hayatına taşıyacağı izler arasında olacaktır.

Öğrendiklerini öğretme zamanı geldiğinde kendisini tayini gurbete çıkan her öğretmen gibi Çalıkuşu Romanı’ndaki Feride gibi hissedecektir. İstanbul’a olan hayranlığına rağmen, güzel olan hatıralara rağmen elinde bavulu Adana yollarındadır. Yanında can yoldaşı annesiyle… Ev bulmak, bulduğun evin kirası ile ihtiyaçlarını maaş ile dengelemeye çalışmak her yeni öğretmenin yaşadığı zorluklardandı. Ama öğretmenlik zorluklara rağmen güzeldi. Solgun bir yüzde tebessüm olmak, üşüyen bir eli okşamak, dağınık bir saçı toplamak, geleceğe dair umudunu yitirenlere ışık olmak güzeldi. Hiçbir şeyi bilmeyenlere bildiklerini öğretmek ve gözlerinin ışıltısına şahit olmak güzeldi. Çocukların yarına dair hayallerine ortak olmak her şeye değerdi.

Ama ah o İstanbul özlemi yok mu? Öğrencilik yıllarının ve rüyalarının şehri… Unutamadığı zamanların şahidi… Boğaz’da erguvanların gülüşüne tanık olduğu şehir…  Yakamozların özlendiği, rüzgarından hal hatır sormaya hayran olduğu şehir…  Öğretmenliğine devam etmek istediği şehir… Üniversite anılarının her gün gözünün önünden geçtiği şehir...   Özlemek istemekti belki de… İstemek dua idi… Hayal şehre koşar adımlarla döneceği günler gelmişti artık.

Üsküdar Kız Lisesi’nde öğretmenliğe başlayacaktı.  Bu O’nun İstanbul ile yeniden buluşmasıydı. Ağlayan bir genç kızın yüzündeki tebessümdü O… Kimine anne, kimine abla, kimine sırdaştı… İmkanı olmayana imkan olmaya çalışması, hayallerinin peşinden gidenlere ufuk olması O’nun en büyük özelliğiydi. Hayatı boyunca hiç bencil olmadı. Menfaatlerinin peşinden koşmadı. Adaletli olmayı, ideallerinden taviz vermemeyi öğretti. Yaşadığı gibi etrafındakileri yaşatmaya çalıştı.  Hep verici oldu. Sevgi en büyük sermayesiydi.  İlkeli bir duruşu vardı. Haksızlıklara, adam kayırmacılığa tahammülü hiç olmadı. Cömertti. Doğruluktan asla vazgeçmedi.  Menfaatlerinin peşinden koşanları dost edinmedi. Dürüst olanları, halka hizmet edenleri yar, dost ve arkadaş seçti kendine…

Hayatının dönüm noktalarından biri, ikinci üniversite olarak gördüğü Türk Edebiyat Vakfı ve Ahmet Kabaklı Hoca ile geçen günleri olacaktır. Sekiz yıl boyunca Türk Edebiyat Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğü görevi üstlenecek, hizmetlerinin karşılığı yeni dostlar ve edinilen tecrübeler olarak kendisine geri dönecektir. Türk Edebiyat Vakfı’nı hayatının şansı olarak görecektir. Vakıf bir okul, Ahmet Kabaklı Hoca ise o vakfın en bilgili, en özverili hocasıdır.  Gidenlere aldırmadan, kalanlarla yoluna devam etmenin ve bilgisine yeni şeyler eklemenin erdemine sığınacaktır Ayla Ağabegüm... Çok çalışacak, yorgun zamanlarında annesinin yanı başında hem ruhunu hem de bedenini dinlendirecektir. Kendinden çok sevdiklerine zaman ayırarak, kimseyi incitmemeye özen gösterecektir.

O bildiklerini öğretmenin hazzını doruklarda yaşayan bir münevverdir. O gözlerinize bakınca sevincinizi de hüznünüzü de tanıyandır. Toplumun kanayan yaralarını sarmak için mücadele etmekten asla bıkıp usanmayandır. Toplum mimarıdır. Ama önce gönüllerin mihrabıdır. Yüreğinin ta ortasında sevgisini sonuna kadar yaşayan ve yaşatandır. Derdinize ümidini katık yapan, dermansızlığınıza her durum ve şartta çözüm arayandır. Yalnızlığı kalabalıklarla avutandır. Sevgiyi en çok hak eden, yanındayken sohbetinden zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız bir özge candır.  Vefa en yakın dostudur. Bu yüzden asla unutulmayacak olandır. Onun yazdıkları yaşadıklarıdır. Yaşamına dair aktardığı cümleler içimizin karanlıklarını aydınlatan bir çerağdır.   “Mısralarla konuşan”                  ve “Sözle direnendir” O…  O herkesin gönül hocasıdır.  O has bahçelerin gül goncasıdır.

Ömrünüz uzun olsun Ayla Ağabegüm Hocam… Işığınızdan yol bulabilmek, başkalarına da sizin gibi ümit olabilmek dileğiyle…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.