Lütfi AYHAN
Haydi Dostum, Kalk ve Kendi Cenaze Namazını Kıl
Değerli dostum, bu satırların kahramanı artık sensin. Aşağıdaki hikâyeyi okumadan önce, bir kalem al ve metinde geçen "[İsminiz]" yazan yerlere kendi ismini samimiyetle yaz. Sonra bu satırları yalnızca gözlerinle değil, kalbinle de oku. Umulur ki, hayatının seyrine düşen bu tohum, içinde filizlenir ve ruhunda yepyeni bir ufkun kapılarını aralar.
Bu Hikâyenin Kahramanı Sensin
O sabah, alaca karanlıkta uyandın. Camiden yankılanan sabah ezanının sesi, yastığına dökülmüştü. Dün, yolculuk ederken radyoda duyduğun bir hadis düştü aklına; Peygamber Efendimizin (s.a.v.) müjdesiydi bu:
“Bir kimse sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra (mescitte) oturup işrak vaktine kadar zikir ve tefekkür ile meşgul olursa, sonra da iki rekât (işrak) namazı kılarsa, bir hac ve umre sevabına nail olur.” (Tirmizî)
Bu ilahi davet, seni yerinden fırlattı. Abdest suyunun serinliğiyle üzerindeki uyku pusulasını dağıttın. Allah'ın adını zikrederek, sokağın sessizliğine karıştın ve camiye vardın. İçeride, senin gibi bu kutlu vakte yakalanmış birkaç candan ibaret bir cemaat vardı. Başlar önde, gözler kapalı, derin bir sükûnet içinde idiler. Namaz kılındı, tesbihat yapıldı, dualar edildi. Cemaat dağılırken, sen o büyük mükafatın peşinde, mihrabın yakınında mütevazı bir köşeye çekildin.
Ve tefekkür başladı...
Önce hayatının film şeridi geçti gözlerinin önünden: Çocukluğunun sokakları, ilk heyecanların, kalp kırıklıkların, zaferlerin ve yenilgilerin... Sonra eşin, evladın, işin, bugünün... Art arda sıralandı zihninde. Kâinatın ihtişamını, ezeli ve ebedi olanı, hayatın anlamını, kabrin karanlığını, cennetin ışığını, cehennemin azabını düşündün.
"Hiçbir şey yokken Allah vardı. O, kendi sonsuz güzelliğini göstermek, sevdiklerine ebedi bir hayat ve nihayetsiz nimetler sunmak için yıldızları, galaksileri, zamanı ve mekânı yarattı. Sonra bu dünya misafirhanesini kurdu. Ruhlar aleminden, baba sulbünden, ana rahminden geçirip seni bu fani yurda gönderdi. Bir sonraki duraklar ise kabir, haşir, mizan, sırat ve nihayetinde cennet veya cehennem olacak..."
Derin bir iç çekişle devam ettin:
"Yıllardır bu misafirhanedeyim. Annem, babam, dedelerim, ninelerim... Hepsi bir bir terk etti bu fani yurdu. Peygamberlere, sahabelere kalmayan bu dünya, bana mı kalacak?"
Ölmeden Önce Ölmek
Sonra, bir gün bir dostunun seni derinden sarsan o sözü geldi aklına: "Ölmeden önce ölün." Arkadaşın, bu sözün hakikatini hissedebilmen için şunu yapmanı söylemişti:
"Gözlerini kapat ve kendini ölüm döşeğinde hayal et. Büyük bir ıstırap içindesin. Başucunda eşin, evlatların, gözleri şiş, yürekleri paramparça, son anlarını izliyorlar. Kimisi kulağına 'Lâ ilâhe illallah' diye fısıldıyor, kimisi hıçkırıklarla Kur'an okuyor. Can çekişmeyi tüm hücrelerinde hisset ve Rabbine sığın: 'Allah'ım, son anımda beni şeytanın ve nefsimin şerrinden koru. Son nefesim, Kelime-i Tevhid olsun.' de.
Sonra kendini ölmüş olarak hayal et. Sevdiklerin bir yandan feryat ederken, bir yandan da seni sonsuz yolculuğa hazırlıyorlar. Sen artık bir mevta*sın. Cesedin yıkandı, bembeyaz kefenlere sarıldı, tabuta kondu. Gören gözlerin görmez, konuşan dilin söylemez oldu. Sonra o ses, o mahşeri nida duyuldu:
'Mahallemiz sakinlerinden [İsminiz] vefat etmiştir. Cenazesi bugün...'
Bu hayal bile yüreğini tarifsiz bir hüzün ve korkuyla doldurdu.
Cenazen yıkandı, kefenlendi. Tabutun omuzlarda, musalla taşına doğru ilerledi. Çocuklarına, eşine, dünyalık tüm sevdiklerine, malına, mülküne, makamına veda ettin. "Dünya meğer bir rüyadan ibaretmiş," dedin içinden.
Büyük Değişimi Başlat
Hoca, toplanan cemaate ölümü, ahireti, sıratı, cennet ve cehennemi anlattı. Helallik istedi. Cenaze namazın kılındı. Tabutun, son durağın olan kabrine doğru taşındı. Naaşın, toprağın soğukluğuna, daracık yeni evine indirildi. Yüzün kıbleye dönük, sağ yanına yatırıldın. Sevdiklerin, üzerine avuç avuç toprak attı. Dünya ile olan son bağın da böylece koptu.
Tam o sırada, bir zamanlar dinlediğin o hüzün yüklü türkünün dizeleri çınladı kulağında:
“Yürü bre yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekin misali
Seni eken biçer bir gün
Yeryüzünde yeşil yaprak
Yeraltında kefen yırtmak
Bastığımız kara toprak
Boyumuzu aşar birgün
Gör yastığa düşer başın
Gözlerinde kurur yaşın
Belkide bir can yoldaşın
Kefenimi biçer birgün..”
Kur'an'lar okundu, dualar edildi. Gözyaşları toprağa karıştı. Her şey bitti.
Cemaat dağıldıktan sonra, hoca sana son telkini verdi: "Ey Âdemoğlu [İsminiz]! Unutma, sen Müslümansın. Rabbin Allah'tır, dinin İslam'dır, kitabın Kur'an'dır, kıblen Kâbe'dir... Biraz sonra gelecek olan Münker ve Nekir meleklerine böyle cevap ver."
Ve onlar geldi. Sorularını sordular. Cevapları biliyordun ama günahlarının ağırlığı dilini tutmuş, korkun her şeyin önüne geçmişti. "Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz," ayeti geçti aklından, ama onu bile söyleyemedin.
Ümidinin tamamen tükendiği o anda, dünyada iken beraber ibadet ettiğin, zikir çektiğin o samimi dostların, mürşidin, ihvanların, salih kullar ve sahabeler hayalen yanı başında belirdiler. Sana seslendiler:
"Ey [İsminiz]! Meleklere şöyle cevap ver: Rabbim Allah, dinim İslam, kitabım Kur'an, kıblem Kâbe. İmanın altı esasına tüm kalbimle inandım!" de.
Onların manevi desteği ve gücüyle dilin çözüldü, o büyük imtihanı verdin ve kazandın...
İşte o andan sonra hayatın değişti. Her sabah, o ilahi müjdeye nail olmak için camiye koştun. Namazdan sonra, "ölmeden önce ölün" emrini hatırlayıp, az önce zihninde canlandırdığın gibi bir tefekkür ve tezekkür seansı yaptın. Ardından, "Estağfirullah", "Lâ ilâhe illallah", "Allahümme salli alâ Muhammed" zikirlerini yüzer defa çektin. Yüz İhlas-ı Şerif okuyup, yüz defa da "Allah" ismini zikrettin.
Seher vaktinde başlayıp işrak vaktine kadar devam eden bu kutlu ibadet, ruhuna bir dinginlik, kalbine bir emniyet verdi. Ve nihayet, o en büyük müjdeye nail oldun:
‘Ey huzura ermiş insan! Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarımın arasına katıl ve cennetime gir!’ (Fecr Suresi, 27-30)
Bu hikâye, sadece okunsun diye değil, yaşansın diye yazıldı. Ey bu hikâyeyi okuyan erdemli dost! Haydi, şimdi kalk ve kendi cenaze namazını kılmaya hazırlan. Çünkü gerçek ve sonsuz hayat ölümden sonra başlayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.