HEPİMİZİN YÜZ KARASI

İslam ve Türk  tarihini özet olarak okumuş, 25 yıl tarih öğretmenliği yapmış  biri olarak şunu söyleyebilirim :  Peygamberimiz dönemi dahil, 4 halife, Emeviler, Abbasiler dönemlerinde Müslüman Araplar, İslamı kabul etttikten sonra Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar başta olmak üzere bir çok Müslüman Türk devletinde, hırsızlık, içki, zina, tecavüz, dolandırıcılık  gibi suçlar vardır, olmuştur. Hem islam tarihinde hem Türk tarihinde,  günümüzde tüm dünyada ve  malesef ülkemizde olduğu  kadın cinayetlerine rastlanmaz. Aslında Hindistan hariç dünyada da,  günümüzde olduğu kadar hiç bir dönemde kadın cinayetleri, eş öldürme vahşetleri yoktur. 

         Bu sapkınlık, bu canilik modern dönemlerin hastalığıdır. İnsanlar evlenirler, boşanırlar, bazen kavga ederler, bazen tartışırlar. Bunların hepsi normal, hepsi insanlık hali. Lakin eşini,  hanımını öldürme, karısını bıçaklama...Bu fıtratta var olan bir şey değildir. Milletçe, devletçe, hep birlikte ne yapıp edip buna çare bulmalıyız.  Böyle bir acayip durum, hepimizin yüzünü kızartmalı, tekmilimizin vicdanını sızlatmalı. Tv lerden kadın cinayetlerini duya duya kanıksadık sanki. Mazallah normalleşti bu anormal durum.

        1400 sene önce bile hem islam diyarlarında,hem ecnebi memleketleride olmayan bu ürkütücü, bu anlaşılmaz , bu  akla vicdana sığmaz kötülük nasıl olduda sıradanlaştı? Hem Kuranımız hem Hadisler evlenmeyi, boşanmayı en ince detayına kadar anlatmış.  İslamda evlenmek de, boşanmak da kolaylaştırılmış. Boşanan insanlar bunu normal bir hadise olarak görüp, birbirlerine ne düşman olmuşlar ne de küs kalımışlar. Şimdi öyle mi ya? Allah korusun boşanma halinde sadece karı koca değil iki tarafın ailesi birbirine düşman oluyor.  

     NE YAPIP EDİP DURDURMALIYIZ BU VAHŞETİ 

Kadınlara güya hak tanımak, kadınlara pozitif ayrımcılık yapmak üzere çıkarılan 6284 nolu kanun ve imzalana İstanbul Sözleşmesi tekrardan gözden geçirilmeli. Akıl var mantık var. Bu kanundan ve sözleşmeden sonra istatistiklere baktığımızda boşanmalar,  kadın ölümleri azalmış mı çoğalmış mı? Kimse  bu çalışmaların ne aileyi koruduğunu ne boşanmları  ve kadın cinayetlerini azalttığını söyleyemiyor. O zaman başka çareler düşünmek zorundayız.  Ölen kadınlar sadece eş değil ki. Onlar eşliğin yanıda  ebeveynlerinin çocukları, çocuklarının anneleri, kardeşlerin ablaları, abilerin kızkardeşleri... Yazık oluyor milletimize, yazık oluyor maktül kadınlara,  dahası "Bir insanı haksız yere öldüren ebedi cehennemdedir" hükmü gereği yazık oluyor o katil kocalara. İşlenen bu  günahın ülkemize getirdiği uğursuzluk, bereketesizlik hepimizi derin derin düşündürmeli. 

TV’ye ye bakıyorum ;  Bundan 35-40 sene evvel şimdi cani olan F.V de çocuktu, masumdu,  kirlenmemiş bir vicdanı, saf bir bedeni vardı. “ Ölmek istemiyorum!” diye haykıran Emine Bulutun da. Bu kadar yıl sonra ne oldu da bu masum çocuklardan biri, çocuğunun yanında eşini(hanımını) öldürecek bir katile dönüştü?  Hangi toplumsal yapı, hangi sosyal iklim, hangi batıl inanç… Bu masum çocuğu acımasız bir katil yaptı?  Böyle bir acımasızlık dünyanın hiçbir yerinde olmamalı, bizde ise hiç olmamalı.  Niye mi?   Çünkü biz öyle bir dinin mensuplarıyız ki ‘haksız yere adam öldürmenin cezası ebedi cehennemdir.’ Biz öyle bir medeniyetin varisleriyiz  Bu medeniyetin uygulayıcısı olan peygamberimiz Hz Muhammed (sav)  ömründe hanımlarından herhangi birine bir fiske bile vurmamış. Kültürümüzün iki kaynağı olan Türk ve İslam tarihinde  “Kadın cinayetleri” söylemine rastlanmaz. Boşanmalar, kavgalar, münakaşalar, geçimsizlikler… Elbette vardır, lakin bizim dinimizde savaşta bile düşmanlarımıza ait kadınlar ve çocuklar  dokunulmazlar arasındadır.: “     “Allah’ın adıyla, Allah’ın inayetiyle ve Resulullah’ın dini üzere (cihat etmek üzere) yürüyün. Sakın piri fani yaşlıları, çocukları, kadınları öldürmeyin… .”(Ebu Davud,) Bu nedenlerle Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkemizde,  tıpkı dünyada olduğu kadın cinayetlerinin artması hepimizi şoke etmeli.  
    ÇARE NE? 
Yazılı basına,  görsel ve sanal medyaya göz atınca görürüz ki,  toplum bu vahim konuda bile birlik olamıyor. Bir cinayet bile bizi bir araya getiremiyor,  farklı cephelere savuruyorsa vay bizim halimize! Bu çok kötü olay karşısında kimimiz aile yapımızı sorguluyor, kimimiz tarihimizi ve medeniyetimizi. Kimimiz son iki yüzyıldır meftunu olduğumuz Batı’yı suçluyor, kimimiz “Ataerkil” aile yapımızı. Hadiseyi cinsiyet ayrımcılığına bağlayanda var, geleneksel aile yapımıza da… 
Beni en çok şaşırtan gelinen bu kötü neticeden dinimizi sorumlu tutanların buram buram cehalet kokan görüşleri. Bu görüşte olanlar şu gerçekleri bilmiyorlar mı? Türkiye’de yıllardır toplumu dizayn eden kurumlar ve kurallar (yargı eğitim) İslami değil batı menşelidir.  Kıyafetimizden, tatil günlerimize, takvimimizden harfimize,   sanat anlayışımızdan spora kadar her şeyimiz batıdan alınmadır.  “ tabi suçlu batııdır demiyorum Çünkü bu katilliği yapan kişinin ne dinle, ne insanlıkla, ne batıyla bir alakası yoktur olamaz. Bu suçu İslam’a yükleyenler ise eçhellerdir. Bu eçheller, bu karanlık efkarlı insanlar, tarihte İslam’ın devlete ve toplumsal hayata hükmettiği devletlere,  asırlara ( Asr-ı saadet başta olmak üzere Abbasîler, Selçuklular, Osmanlılar…) bir baksınlar! Böyle adi,  böyle şeni hadisler var mıdır?  Yoktur.

Not: kadin cinayetleri en çok hangi ülkelerde işleniyor,  intertten bakıverin. Keşke ülkemiz bu konudaki istatistiklere hiç girmemiş olsaydı 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.