İbadet şuuruyla EKONOMİ çalışmak...

Evet, "VERGİ" sadece "VERGİ!" konusunu yazmak üzere yola çıkmıştım ama "Adil Olmayan VERGİ/LERE" başka musibetler de katmak zorunda kaldım: "Fahiş FAİZ/LER", "Bitmeyen ZAM/LAR", "Adalet(!) ve Kalkınma(!) Partisi" döneminde de devam eden "ZALİM DÜZEN" ve her yönüyle yaşanmakta olan "SOSYAL TUFAN"...

"VERGİ" ile ilgili ilk yazımı altı gün önce (10.01.2011) yazdım ve ikinci "VERGİ" yazımın hemen başında (11.01.2011) dedim ki: 'Bu hatırlatmamın hayırlara, hayırlı başlangıçlara, bu alanlardaki zulümlerin sona erdirilmesine vesile olmasını diliyorum.' Yakınlarda yazdığım bir yazımda; Millî Gazete'deki bir yazarlar toplantısında Erbakan Hocamız, 'yazılarımızı ibadet ve cihat şuuruyla yazmamız gerektiğini' hatırlatmıştı.

'Fiillerimizi ibadet yapan nedir?' başlıklı bir yazıya (Ebubekir Sifil'in yazısına) yorum yazan 'Adil Düzen Çalışanı' arkadaşımız Zafer Kafkas, çok önemli hatırlatmalar yapmış. Bir bölümünü aynen aktarıyorum: "Faizsiz bir kredileşme sistemi kurmaya çalışmak, "karz-ı hasen müesseseleri" ile bankacılığı yeniden yapılandırmak için mücadele etmek, "gelir vergisi" yerine "sermaye vergisi"nin ikame edilmesi ve gümrük vergisi vs gibi soygunların ortadan kalkması için çabalamak, kredilerin üretim ve çalışanlara yönlendirilmesini sağlamak, sosyal güvenceyi primsiz ve aidatsız şekilde gerçekleştirmek, İBADETTİR... Yargıda merkezin güdümündeki "hakimlerle" adaleti tesis edememe yerine, herkesin kendi güvendiği "hakem"ini seçerek adaletin çabucak ve akıllarda endişe bırakmayacak şekilde tecelli edeceği "hakemlik sistemi"ne geçilmesine uğraşmak, İBADETTİR... "ADİL DÜZEN"in kurulması için çalışmak, İBADETTİR..."

Bir vesileyle yazdığımız basit, sade, anlaşılır ve uygulanabilir çözümümüzü de hatırlatalım: Bunun çözümü "halka ön ödemeli faizsiz-icrasız kredi verilmesi"dir, "çalışanlara faizsiz-icrasız çalışma kredisi" verilmesidir dedik. Biri çıkıp da, 'parayı nerede bulacaksınız' demedi. Biz söyledik, kulak vermeden arkalarını çevirip gittiler!!!

...

Bundan sonra yazacaklarımın iyi anlaşılması için önce bu günlere, bu çağa, "sanayileşme çağı"na nasıl geldiğimizi bir cümleyle özetlemem gerekiyor:

Sanayileşme başladığında "fabrikalar" oluştu, işletmelerde "işverenler" ortaya çıktı, "İşçilik Sistemi" doğdu ve hepsinden daha önemlisi "Sömüren Sermaye" ortaya çıktı...

"Adil (Ekonomik) Düzen"de artık "büyük fabrikalar" olmayacak, sadece "işletmeler" olacaktır. Yani herkes kendi atölyesinde, kendi tarlasında, kendi bürosunda çalışacak ama büyük fabrikaların yaptığı işleri yapacaktır. Bu nasıl olacaktır?

Bir "kooperatif" kurulacak, "küçük işletmeler" kooperatife "üye/ortak" olacaklar... Kooperatif "Ortaklık Senedi" çıkaracak... Ortak bütün işletmeler tüm girdilerini "Ortaklık Senedi" ile yapacaklar, kendileri de "Ortaklık Senedi" verecekler... Ortaklar kendi ülkelerinde veya başka ülkelerdeki karşılıksız kâğıt parayı kullanmayacaklar...

Kooperatifin bir "kasa"sı olacak. Burada senet alınıp ("Ortaklık Senedi") satılacak. Kooperatife ortak olan tüccarlar, ortaklardan "Ortaklık Senedi" ile aldıkları mamul malları götürüp piyasaya satacaklar, elde ettikleri para ile ortaklara gereken malları getirip "Ortaklık Senedi" veya "İşletme Senetleri"ni alacaklar... Senetleri kasada paraya çevirecekler... Böylece kooperatif ortakları ayrı bir işletme olmuş olurlar; fiyatlar, ücretler, kiralar hep "İşletme Senedi" ile oluşur.

...

Bunun, bu sistemin yani "Adil (Ekonomik) Düzen"in birçok yararları vardır. Bundan sonraki yazımda işte o yararlar, o faydalar üzerinde duracağım; gelecek yazı "Adil Ekonomik Düzen'in yararları" üzerine olacak. Yazımın başında ne demiştim? Bir defa daha hatırlayalım: 'Bu hatırlatma/ları/mın hayırlara, hayırlı başlangıçlara, bu alanlardaki zulümlerin sona erdirilmesine vesile olmasını diliyorum.'

Önceki ve Sonraki Yazılar