İHANET

Bazen kelimeler hapsolur, anlamlarını yitirir hafızanızda! Ne diliniz çözülür, ne eliniz kaleme gider ve dahi ne de işitirsiniz; güvendiğiniz, dost dediğiniz insanlara emanet ettiğiniz yüreğinizin gizemlerinin hunharca israf edildiğini öğrendiğinizde öteye, beriye…

Her seferinde de en çok acıtan yerden yara alır iflah olmaz bir safdillikle gözyaşları içinde mısralara dökülen çaresizliğiniz…

Şaşırmaktan öyle yorulursunuz ki, kendinizi sorgulamayı geçin, kavramları yargılamaya başlarsınız!

Güven, dostluk, yalan, gerçek, ihanet…

İmkansız olmadığını anlarsınız sonra da, “Beşer şaşar” sözü gelir aklınıza…

Hani Muhammedül Emîn ümmetiydik! Emin de değilsek nerde kaldı ümmetliğimiz?

İslamı yanlış mı anladık, yanlış mı öğrendik, eksik mi öğrendik, dejenere mi ettik, edildik, neye feda ettik EMÎN olmayı?..

Mazlumun yanında olmak şöyle dursun, yangınına odun taşır olduk!

Korkularımız mı bizi bizden aldı, çıkarlarımız mı baştan çıkardı?

Taşıyamayıp, döküp saçtığımız emanetler miydi ihanet? Yoksa zaten haindik de, emanetler mi ağır geldi?

Bizi neyin ıslah etmesini bekliyoruz? Ya da hangi ilkelere sığdırabiliyoruz hainliğimizi?

Sonra “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız” (Kaf Suresi 16)

Âyetinin şefkat tokadıyla gelirsiniz kendinize! Sırrınızın ağırlığı da hafifler, dostunuzun ihaneti de hakikat penceresinde… Belli ki bu bir imtihandır ve siz bir yerlerde gaflete düşmüşsünüzdür.

Şimdi tövbe ve zikir zamanıdır, elem ve şaşkınlık değil!..

Ve:

“Andolsun zamana ki, insanlar gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirine hakkı tavsiye edenler, birbirine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir)” (Asr Suresi 2-3).

Âyet-i celile'deki bu Kutlu İkaz ile, derin ama biraz buruk bir huzur bulursunuz aldatan değil, aldanan olduğunuzda; aldatan dostunuza hüzünlenerek.

Buna şaşar da:

“Ve onların kalplerini birbirine ısındıran da (O’dur). Eğer yeryüzünde bulunan her şeyi sarf etseydin, yine onların kalplerini birbirine ısındıramazdın. Fakat Allah, onların aralarını (İslâm sayesinde sevgiyle) kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfal Suresi 63)

Âyet-i Celîlesi ile anlarsınız Rabbimizin (c.c.) kalplerimizi nasıl yumuşattığını.

Kur’an-ı Kerim’i ve Sünneti başta, sonra da manevi büyüklerimizi dost edinsek aslında, teselliyi de buluruz, cevabı da.

İmtihan sırrınca Hakk’ın yolunda yürümek elbette zorludur, nefis ve şeytanlara rağmen. Ama niyetimiz halis olursa Rabbimin koruması bizi selamete çıkaracaktır bi-iznillah!

Ömür kısa yol uzun!

Rabbim Hakk yolunda, imtihanımızı kolay eylesin ve Rızasını kazananlardan eylesin inşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum