İktidar ne işe yarar?

Türkiye'deki siyasi rejimin katı bir temsili demokrasi olmasının yolaçtığı özellikli sorunlar nedeniyle bu rejimin doğasını tartışmak zorunludur. Kimilerinin, temsili demokrasiye itirazın olsa olsa otokratik/iktidar tekeline dayalı bir yeni rejim özlemiyle yapılabileceği varsayımı, milli iradeyi yönetime tam katılımlı hale getirmeye çalışan fikirlerin önermeleri karşısında geçersizdir.

Yönetimde milli iradenin anlamı ve değeri tartışılırken, eski siyasi rejimin halkı olabildiğince idareden uzak tutan elitist karakteri ile, eski rejimi değiştirip yerine yenisini geçirmeye çalışan bugünkü iktidarın dolaylı olarak ama yine milli iradeyi yönetime tam katılımdan uzak tutan siyaset tarzı derinlemesine eleştirilmelidir.

Soru şudur: Neden iktidarlar, halkın her düzeyde doğrudan katılımına imkan sağlayacak idari reformları uygulamaya hiç yanaşmazlar, neden ülke yönetimi mahalle, hatta sokaklara kadar geliştirilmiş, inceltilmiş ve yaygınlaştırılmış bir siyasi model olarak tasarlanmaz?

Bugünkü iktidar, daha önce hiçbir iktidara nasip olmamış böylesine kapsamlı bir iktidar gücünü kullanıyor olmasına rağmen on seneye yakın bir zamandır neden milli iradenin tam ve doğrudan katılımına dayalı bir siyasi modeli hiç gündeme getirmedi, hiç tartışmadı, bu yönde reformlara girişilmesinde azimli olmadı? Neden iktidar partisinin yerel yönetimleri, her biri üstelik ikişer üçer kere iktidara gelmişken yönettikleri şehirlerde bu siyasi modelin politik, entelektüel ve toplumsal kültürünü, pratiğini ve prototip örneklerini hayata geçirmeyi akıllarından bile geçirmediler, geçirmiyorlar?

Böylesine önemli bir reform için en küçük bir girişimde bile bulunulmadığı mevcut koşullarda acaba iktidar partisinin kademelerinde iktidarın ne işe yaradığı sorusu soruluyor mu?

Bu soruya, yüzsüzce, akçeli işlerde veya hırsı tatmin aracı olarak iktidarın çok işlevsel olduğu cevabını veren insanlıktan çıkmış figürleri içlerinde barındırmaktan haz almıyorlarsa, iktidar partisinin mensupları, bunca yıldır iktidarı kullanıyor olmanın bilançosu üzerine kafa yormalıdırlar.

Halkın yönetimden uzak tutulmasını eleştiri, şikayet ve itirazının eksenine oturtmuş bir siyasi parti, nasıl olur da bunu kesin olarak değiştirecek hiçbir öneriye sahip olmaz, hiçbir değişim programı önermez, iktidarı halka devretmenin imkan ve yollarını bulmaya çalışacağı yerde, iktidarın temerküz etmesine yolaçacak arayış, söylem ve fikirlerle siyasi iktidarını sürdürür ve her seçimde halktan yeniden temsil yetkisi ister?

Görünen veya görünmeyen iktidarlar tarafından halkın edilgen hale getirildiğini ve seçimden seçime oy kullanmaktan ibaret bir temsili demokrasinin milli iradeyi etkisizleştirmeye matuf olduğunu söyleyegelen bir siyasi düşünce, hiç radikal bir müdahale gerektirmeyen seçim barajı gibi bir engeli niye yerinde tutmaya büyük özen gösterir?

Mesele şudur: Seçim barajının kaldırılmasını veya en azından düşürülmesini talep eden siyasi çevrelerin gerçekte iktidar partisini iktidardan düşürmeyi amaçladıkları ve barajsız bir seçimle oluşacak Meclis matematiğinde tek başına iktidar imkanı kalmaması için gayret gösterdikleri varsayılıyor. Dolayısıyla iktidar partisi, barajı yerinde tutmakla bu “komplo”yu püskürtmüş oluyor!

Acaba bu tutum, hak ve özgürlüklerin mücadelesini sadece kendisinin verdiğini iddia eden bir siyasi iktidara yakışıyor mu? Toplumun tüm siyasi kesimlerinin irili ufaklı temsil edilebileceği bir Meclis renkliliğini siyasi tarihe kaydettirmenin ve Birinci Meclis'i ihya etmiş olmanın iftiharı, hangi iktidardan daha kıymetlidir?

Tabii eğer iktidar, Türkiye'yi siyasi, kültürel ve toplumsal olarak yeni bir tasavvura, özgürlüklerin dünyasına doğru değiştirmeyi kendine ideal olarak seçmişse!

İktidarın ne işe yaradığı sorusuna cevap verirken sonuçlardan gerekçelere doğru gidersek, seçim barajının en yüksek oranda yerinde tutulmasını savunan bir siyasi irade, iktidarı Türkiye'yi değiştirmek için kullanıyor olamaz. Bu konuda kendini otokratik, derin devletçi, şaibeli vesayet sistemini savunan başka siyasi seçeneklerle mukayese etmesi ise asla kabul edilemez. O alternatifler zaten sınırsız demokrasi, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, milli iradenin olabildiğince yaygınlaştırılması ve iktidarın halka kullandırılması gibi fikirlere ne kadar uzak ve mesafeli durduklarını her fırsatta ifade ediyorlar. O nedenle, bu hayati reformu onların da savunmadığını arkasına alıp bu değişimi gündemde tutmanın fantaziden ibaret kalacağı sonucuna varması affedilebilir mi?

Türkiye'nin talihsizliği, ne mevcut siyasi iktidarın otokratik siyasi rejimi değiştirmeye ve iktidar tekelini dağıtmaya kararlı olduğunu, ne de muhalefetteki siyasi seçeneklerin, iktidarı bu adımı atmamakla suçlayıp kendilerinin baş meselesinin bu olacağını ilan etmemesidir. Bu konuda en ileri sözleri söylemesi beklenen Kurtulmuş'lu Saadet Partisi bile “kerim devlet” diyerek toplumu değil, devlet aygıtını siyasi ufkunun önüne koyuyor, onu idealize ediyor ve yüceltiyor. Sanki devlet aygıtının iktidar tekeline sahip olmasından en çok zararı bu hareket görmemiş gibi!

Şu yaşananlara bakınca herhalde kendimize sormalıyız: İktidar ne işe yarar?

www.camurcu.com

Önceki ve Sonraki Yazılar