İslam'da ne var, ne yok

Her zaman ama özellikle Ramazan'da İslam medyanın gündemine giriyor. Bir kısmı müminlere hizmet, kendileri için de kazanç olsun diye erbabına İslam'ı anlattırmayı tercih ediyorlar ve onları rahatsız edecek, kafa karıştıracak, huzur bozacak davranışlardan ve konuları tartışma zeminine çekmekten uzak duruyorlar. Bir kısmı ise fırsat elvermişken İslam'ı veya ona ait gösterilen bazı konuları tartışma mevzuu yapıyor, kendilerince İslam'ın yumuşak karnı gördükleri meseleleri piyasaya sürüyor, bundan sonuç almaya (insanları İslam'dan uzaklaştırmaya) çalışıyorlar.

Örneklere geçmeden önce "İslam'da şu var, bu yok" demenin "usulü" üzerine bir iki cümle yazalım.

Üzerinde ittifak edilmiş inanç, ibadet ve hayat kuralları "İslam'da vardır", bunlar için bir mümin "Bu İslam'da yok" diyemez.

Müctehidler, müfessirler, kelamcılar, sûfîler (ehliyet sahibi İslam alimleri) bir konuda farklı görüş, yorum, ictihad ileri sürmüş olurlarsa "göreceli olarak; yani filan alime, mezhebe, yoruma göre İslam'da var, filana göre yok veya farklı" denir.

Muteber İslam alimleri ittifakla bir hüküm, kural veya uygulamanın İslam'a aykırı olduğunu, İslam'da böyle bir şeyin olmadığını açıklamış olurlarsa "bu da İslam'da yoktur" kısmına girer.

İslam alimlerinin hüküm ve kararları, beşer üstü bir bilgi kaynağına değil, çalışan herkesin elde edebileceği "İslam ilmine" dayanır. İslam ilminin kaynağı vahiy ve -duyu organlarının verileri de dahil olmak üzere- akıldır.

İman esaslarının mümin olmak için şart; namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadetlerin -ehliyet şartlarına göre- farz olması, alkollü içki kullanmanın, zinanın, faizin, yalanın, iftiranın, haksızlığın (zulmün)... haram olması İslam'da vardır; detayları tartışılabilir, ama asılları tartışma dışıdır.

"İslam'da var mı, yok mu" diye tartışılan bazı konular müminleri kuşatan bazı durum ve şartlar sebebiyle "önceleri yok iken sonra ortaya çıkabiliyor veya çıkarılabiliyor".

Geçen günlerde İngiltere'de, çeşitli etnik gruplara mensup kadın ve erkek Müslümanlar ile laik veya kilise mensubu bazı şahısların katıldıkları bir tartışmayı tv.den izledim. İslam'da şiddet konusu tartışılıyordu; Müslümanlar "şiddet yok", Hristiyan din adamları ile laikler ise "şiddet var" diyorlardı. Konu recim meselesine geldi, karşı taraf ısrarla "İslam'da recim var mı, yok mu" diye soruyor, bir kelime ile net cevap istiyorlardı, Müslüman taraf ise sözü dolaştırıyor, konuyu geçiştirmeye çalışıyorlardı, sonunda hoca durumunda olan birisi "İslam'ın uygulandığı bir ülkede recim vardır" dedi, karşı taraf da amacına ulaşmış olmanın rahatlığını yaşadılar.

Recim, kadınların sünneti, çok kadınla evlilik, mirasta kadına az, erkeğe çok verilmesi, el kesme cezası, kocanın karısını dövme hakkı, kölelik, tasadduk (muhtaçlara yardım), tesettür... konuları günümüzde Doğu'da ve Batı'da sıkça tartışılan ve kötü niyetli olanların istismarına açık bulunan konulardır.

İslam'ın iman, ibadet, ahlak, iki cihanda saadete vesile olacak bir dünya hayatı konularındaki asıl maksadı olan ve kitabın büyük bir kısmını işgal eden konular göz ardı ediliyor; vesile, vasıta, maksadı gerçekleştirecek araç olan ve bir kısmı tarihi, bir kısmı ictihadi olan konular devamlı gündemde tutuluyor.

Bazı Müslümanlar -bunlar arasında bazı hocalar da var- oyuna geliyor, tartışmaya giriyor, bunu (tartışmayı) karşı tarafın istediğini ve maksadının da kötü olduğu gerçeğini kavrayamıyorlar.

Bu durumu ve maksadı anladıktan sonra İslam adına neye sahip çıkacağımız ve neyi gündeme getirip savunacağımız konusunda yeniden düşünmemiz gerekiyor.

Bunu takip eden yazılarımda yukarıda bir kısmını sıraladığım ve devamlı gündemde tutulan tartışma konuları hakkında "İslam'da var mı, yok mu" sorusuna cevap vermeye çalışacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar