İstanbul'u Terk Etmeyi Düşünür müsünüz?

BUNDAN 11 yıl önce 17 Ağustos zelzelesi ansızın, haberimiz olmadan, birden bire gelivermişti.

Yaklaşan büyük İstanbul depremi böyle değil. Haberimiz var, geleceğini biliyoruz. Bütün uzmanlar olacak, gelecek diyorlar. Hattâ kimisi 7 şiddetinin üzerinde olacak diye uyarıp korkutuyorlar.

Dikkat buyuruyorsanız, son günlerde medyada deprem ile ilgili haberler çoğaldı. Demek ki, birtakım vahim alametler var. Denizin dibinden gazlar kaynıyormuş. Acayip ve garip değişiklikler ve gelişmeler müşahede ediliyormuş.

Yalanlar devam ediyor. 100 bin bina çökecekmiş ve 30-40 bin kişi ölecekmiş... Yahu her binada 10 kayıp olsa 400 bin eder.

Büyük zelzelede akaryakıt istasyonları, gaz depoları, çeşitli kimyevî patlayıcı maddeler infilak edecekmiş.

Şehirdeki bütün yollar kullanılmaz hale gelecekmiş. Sadece denizden ulaşım sağlanacakmış.

Son 11 yıl içinde zelzele konusunda bir milyar TL'den fazla harcama yapılmış. Acaba ne yapılmış bir bilsek?

İstabul'u terk etmeyi düşünür müsünüz?

* (İkinci yazı)

BÜYÜK İMTİHAN

İNSAN yaratılmıştır ve onun bir Yaratıcısı vardır. İnsanın aklı bu Yaratıcının mahiyetini ve künhünü anlayamaz. O'nun ayetlerini, eserlerini, sıfatlarını, Esma-i Hüsnasını bilebilir.

Yaratan biz yaratıklarına bir Haberci ve Elçi göndermiştir.Onunla bize bir Kitab göndermiştir.Bir Din göndermiştir.

Bu dünya hayatında bizim için en önemli konular şunlardır:

(1) Yaratan bizi hangi amaç ve hikmet ile yaratmıştır?

(2) Varoluşumuzun mânâsı nedir?

(3) Sorumluluklarımız nelerdir?

(4) Bu geçici dünya hayatı nedir?

(5) Nelere inanmalıyım, hayatta nasıl davranmalıyım?

(6) Yaptıklarımdan dolayı hesap verecek miyim?

(7) Ölümle bile varlığımın bitmeyeceği bildirildiğine göre ebediyen mutlu olmak için nasıl inanmalıyım, nasıl yaşamalıyım, neler yapmalıyım, neler yapmamalıyım?

İnsan yaratılmış olduğuna göre, Yaratanın kendisini niçin yarattığını iyi öğrenmeli ve yaratılışının amaç ve hikmetine göre hayat sürmelidir.

Allah'ı razı etmek, O'nun bizden hoşnut olması için neler gerekiyorsa onları yapmak. İşte mesele budur.

Allah'ın Kitabı olan Kur'ândaki emirleri ve öğütleri yerine getirmek...

Yasaklardan uzak durmak...

Allah'ın Elçisini (Salat ve selam olsun ona) en büyük kurtarıcı, rehber, kılavuz, önder, örnek ve model olarak kabul etmek.

Allah'ın dostlarını sevmek, düşmanlarını sevmemek.

Dünya hayatı denilen büyük imtihanda başarılı olmanın bütün çareleri, çözümleri, yolları bize bildirilmiştir. Bunları hayata geçirmemiz gerekir.

Şeytan bizi Allah'a isyan ettirmek için bin türlü hile yapıyor.

Paraya, mala, servete tapınmak...

Kötülükle çok emreden nefsimizin isteklerine, kaprislerine uymak.

Çeşit çeşit azgınlıklar yapmak.

Yeryüzünde bilerek veya bilmeyerek fesat ve fitne çıkartmak.

Bizi kurtaracak bilgilerin tamamı:

İlmihal kitaplarında,

Muteber Kur'ân tefsirlerinde.

Hadis kitaplarında ve şerhlerinde.

İslâm ahlâkı ile ilgili kitaplarda... yazılıdır.

Kurtulmak, ilahî rızayı kazanmak için:

İnançlarımızın sahih olması gerekir.

Niyetlerimizin sahih olması gerekir. İhlas...

Ahlâkımızın (amellerimizin) Kur'âna, Sünnete,Dine, Şeriata uygun şekilde düzgün olması gerekir.

Tek cümle ile doğru dürüst, iyi, güzel bir insan/Müslüman olmamız gerekir.

İslâm dinini doğru şekilde anlayıp, doğru şekilde uygulamazsak iyi bir Müslüman olamayız.

Sekülerleşmek, yani din ile hayatı birbirinden ayırmak, dini vicdanlara haps etmek en temel yanlışlık ve kötülüktür.

Allah'ın hükümleriyle hükm etmeyenler fâsıktır, fâcirdir, gafildir, câhildir.

Haksız yere adam öldürmek haramdır, büyük bir suçtur. (Savaş, meşru müdafaa ve âdilâne kısas müstesnadır.)

Şirk ve küfür büyük zulüm ve günahtır.

Hırsızlık haramdır, günahtır.

Allah alış verişi, meşru ticareti helâl, ribayı (faizi) haram kılmıştır.

Allah'a ve Resulüne iman ve itaat eden Müslüman Tağut ile dost olamaz, Tağut'u sevemez.

Türkiye'deki bugünkü fitnenin, fesadın, kötülüklerin, azgınlıkların ana sebebi İslâm'ın hakkıyla anlaşılıp, yorumlanıp, hakkıyla uygulanmamasından ileri gelmektedir.

Müslümanların dini uygulamak konusunda yüzde 50 hürriyeti vardır.Bu yüzde 50 hürriyetin yüzde 10'u bile doğru dürüst kullanılmıyor.

Namaz kılmak yasak değil, Müslümanların çoğu namaz kılmıyor.

İlmihalini öğrenmek yasak değil, Müslümanların büyük bir kısmı kendine yetecek derecede zarurî ilmihal bilgilerini öğrenmiyor.

Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak yasak değil, Müslümanlar bu farzı yerine getirmiyor.

Müslümanların başını çeken üst tabakanın:

Tashih-i itikad,

Beş vakit namazın kılınması,

Farz namazların cemaatle eda edilmesi,

Tesettür-i nisvan (Müslüman kadınların örtünmesi),

Zekâtların Kur'âna, Sünete, Şeriata uygun şekilde verilmesi ve sarf edilmesi,

Tek bir Ümmet olması gereken Müslümanların birleştirilmesi,

Müslümanların bedevî kültürden medenî kültüre geçmeleri,

Ümmet'in başına bir İmam-ı Kebir seçilmesi... gibi konularda vazifelerini hakkıyla yaptıkları söylenebilir mi?

İşte bir mübarek Ramazan daha yaşıyoruz ve bazımız neler yapıyor?

Beş yıldızlı iftarlar.

İftardan iftara koşuşturmalar.

Aşırı yemeler içmeler.

Gösterişler, gururlar, kibirler.

Cemaat ve hizip militanlık ve fanatiklikleri.

İhlâsa aykırı bir sürü günah.

Benim şeyhim senin şeyhini döver geri zekâlılıkları.

Şunlara bakın şunlara:

Nafileleri, müstehabları farzların üzerine çıkartmışlar.

Pakistan'da onbeş milyon kardeşimiz sel felâketine duçar oldu, perişan vaziyette. Bizim tuzu kuru Müslümanlar Türkiye'de vur patlasın, çal oynasın Ramazan etkinlikleri ve şenlikleri yapıyor.

"Dün mecburen iftarımızı beş yıldızlı Altın Kemik Restoran'da yaptık. Yedi yıldızlı yok ki gidelim..."

Ramazan oruç ve ibadet ayıdır, ahlâk ve fazilet ayıdır. Birileri ise cerrû yecurrû...

Ömür imtihanımızın sayılı yıllarını, aylarını, günlerini, saatlerini iyi ve akıllıca kullanabiliyor muyuz?

Büyük imtihanda başarılı olabilecek miyiz?

Allah ile aramız nasıl?

Önceki ve Sonraki Yazılar