İsyan kültürü

Sarayın tüm kaynakları kurumuş, hazine tam takır kuru bakır hale gelmiş. Padişah toplamış tüm vezirlerini. "Ne yapacağız?" diye sormuş. Her vezir, farklı görüşler ortaya koyarak hazinenin nasıl toparlanacağı konusunda fikirlerini beyan etmiş. En sonunda Vezir-i Azam söz almış. "Padişahım" demiş. "Memleketteki tüm köprülerin girişine ve çıkışına birer vergi kesme memuru koyalım. Hatta, köprülerin çıkışında bu vergiyi hatırlamaları için millete dayak atalım".... Fikir, herkesin hoşuna gitmiş... Gel zaman git zaman Padişah, milletin bu vergiler konusunda ne yaptığını merak etmiş ve Vezir-i Azam'ı da alarak bir köprüye gitmiş. Ahali canından bezmiş vaziyette, köprünün çıkışında dayak yemeyi bekliyormuş. Padişah sormuş, "Ey ahali, nasıl buldunuz vergilerimizi? Bir şikayetiniz var mı?" Kalabalıktan çıt bile çıkmamış. Padişah sorusunu tekrarlamış. Ahalinin içinden cılız bir ses yükselmiş... "Padişahım vergilere bir şey söylemiyoruz da, köprülerin çıkışında bize atılan dayaktan muzdarip oluyoruz".... Padişah, "Nasıl muzdarip oluyorsunuz?" diye tekrar sormuş. Adamcağız, "Dayak atanların sayısı az olduğu için, zamanımız yok oluyor, işimize gücümüze yetişemiyoruz. Eğer imkan varsa, dayakçıların sayısını artırın, bizim de zamanımız boşa gitmesin"...

Halimiz aynen bu fıkraya benziyor.... "Her şey güllük gülistanlık, büyüme rakamları tavana vurdu. Milli gelir arttı. Tüm parametreler herşeyin daha da güzel olacağını müjdeliyor. Refah arttı, huzur arttı. Ekonomi cillop gibi" şeklindeki teranelere rağmen halimiz, Padişah'a "Bize biraz daha dayak atın" şeklinde serzenişte bulunan adamın haline benziyor.

Benzin 4 lira sınırına dayanmış.... Motorin 3.5 lira sınırında. Hükümet, benzin istasyonlarını "Vergi Kesme Merkezleri" olarak kullanmaya başlamış. Bizim ise hiçbir şey umurumuzda değil. Tepkisiz bir millet olduk vesselam. Her zaman söylüyoruz, tekrar ediyoruz. Bu milletin isyan kültürü yoktur. Bu milletin, neye nasıl tepki göstereceğini bilemezsiniz. Demokratik biçimde, ortalığı kırmadan dökmeden hükümeti hizaya getirecek bir sivil isyan politikası, bir sivil isyan projesi senelerdir gerçekleştirilememiştir.

Bam Teli Yol Hikayelerinin usta sunucusu Tayfun Talipoğlu, bu durumu şöyle özetlerdi: "Bu millet kendisini ezen, kendisine zulmeden, kendisine kötülük eden ya da kendisine kötü bir şeyler yapanlara karşı bir şey yapmasını bilmez. Bizim milletimiz uğradığı bir haksızlıkta, hükümetin kendisi aleyhinde aldığı kötü bir kararda ancak ve ancak "-mır, -mır" konuşmasını bilir. Kendi kendine konuşur, şikayetini, derdini başkasına anlatmaz, birkaç kişi bir araya gelip de kendisine yapılanların hesabını sormaz"

Önceki günlerde ASKON'da "Kriz Sonrası Ekonominin Duyarlılıkları" konulu bir konferans vardı. Konferansı yöneten BDDK Eski Üyelerinden Prof. Dr. Yusuf Tuna idi. Yusuf Tuna, hükümetin IMF'yle anlaşmadığını, fakat hâlâ aynı parametrelerin sürdürüldüğünü belirterek, "Kamu maliyeti iyi yönetilmiyor, ben de zamanında iyi yönetmeyenlerin içindeydim" diyerek ilginç bir özeleştiri yaptı.

Kamu maliyesi iyi yönetilmediği dönemde neden içinde bulunduğunuz kurumda bir isyan bayrağı açmadınız. Neden bu konuda milleti bilinçlendirmek ve bilgilendirmek bağlamında çalışmalar gerçekleştirmediniz? Neden? Bulunduğunuz makam çok mu tatlı geldi?

Ba'de harabül Basra şeklinde bir deyim vardır. Her şey olup bittikten, "Atı alan Üsküdar'ı geçtikten" sonra bu özeleştiriyi yapmış olmanız neye yarıyor?

Türkiye gerçekten çok zor bir süreçten geçiyor.

En sıkıntılı olan da, "Yağlı ballı" makamlarda oturup, milletin çektiği cefayı göremeyen, duyamayanların bu memlekete yaptığı sinsi kötülükler.

Önceki ve Sonraki Yazılar