Hızır TONYALI

Hızır TONYALI

Kalbinin sesini dinle, bak ne diyor…

Şimdilerde dinleme modası var.
"Dinleniyorum!" diye ortalığı velveleye veren verene…

İnsanın mahremine girmek çirkin bir şey…
Ancak, özüyle sözü bir olmamak daha da çirkin değil mi?

Söylediklerinle, dinledikleri aynı şeyse problem yok, kendi açından…

Oysa sıkıntının başladığı nokta; samimiyetsizlik, içi başka, dışı başkalık…

Yalan, dolan, dalavere ve de en kötüsü insan olma özelliğinden çıkma noktasına varmış olmak!

Yoksa her ne kadar çirkin olsa da, "içi dışı bir olanın" ortalığı velveleye verecek kadar kendini yıpratmasına da gerek yok, dinleniyorum diye.

İnsanların rızası olmadan başka insanlar tarafından dinlenmelerini doğru bulmuyorum.
Bu en çirkin şey olsa gerek.
Ancak bugünkü teknolojide bunu doğru bulup bulmamak da bir anlam ifade etmiyor...

Aslında işin özünde dünyaya kapalı kalmak var.
Hala dünyayı yaşadıkları dar pencereden ibaret görenler birçok konuda feveran ediyor, boşa çırpınıyorlar.

Eski ABD-Rusya süper güç tantanalarının olduğu dönemlerde hep konuşulurdu; ABD"nin Moskova meydanında bulmaca çözen adamın ne yazdığını bile uydudan okuduğu filan…
Bunlar söylenir, sonra da gülünür geçilirdi.

Bugün internetten dünyanın istediğiniz noktasını zumlayabiliyorsunuz.
Dün size şaka gelenler, bugün hayatın birer gerçeği olarak karşınıza çıkıyor.

Seslerin atmosferde kaldığı ve ileri bir teknolojiyle bunların toplanıp ayırt edilebileceği konuşuluyordu yine bir zamanlar.
Hatta ilk insandan bugüne, atmosfere yayılmış tüm seslerin toplandığı, ayırt edilmeye başlandığı ancak açıklanmadığı dahi konuşuldu.

Dünyada hiçbir gizlilik kalmaması; düşünürlerin, peygamberlerin, tarihe mal olmuş herkesin seslerinin tek tek dinlenmesini düşünebiliyor musunuz?

Ne yalanlar konur önümüze değil mi?
Veya gerçekler…

Tarih; insanlığın, insanların neler yaşadığını, neler yaptığını, neler yazdığını bize anlatmış.
Ancak sesler de bakalım öyle mi der…

Dostlar, dünya garip bir yer, değil mi?
Dünü bir yana bırakalım, bugün hangimiz hangimizden eminiz ki?
Giydiğimiz süslü elbiseler, söylediğimiz etkili kelimeler ve takındığımız pozlar bizi ne kadar anlatıyor?

Evet, biraz kalbinizin sesini dinlemeye ne dersiniz.
Bırakın bizi dinleyen dinlesin.
Ama biz kendi kalbimizin sesini dinleyecek cesarete sahip miyiz?
Şuna inanıyorum ben; "Kendiyle barışık olan, toplumla kavga edemez"

İşin özünde kendi kirlenmişliğimiz ortaya çıkmıyor mu?

Bırakalım bizi dinleyenlerle kavga etmeyi.
Önce kendimizle barışalım, sonra da en yakınımızdakilerle…

Bizi her daim gören, duyan, işiten varken, hiçbir gamlanma, kederlenme belirtisi göstermeyip; devletin polisi, jandarması dinledi diye de boş yere feveran etmeye gerek yok ki...

Söylediklerinizle yaptıklarınızdan eminseniz, sizi dinleyenlerle de bir probleminiz olmamalı…

Bu dünyanın gizlisinden, saklısından korkanlar; bilsinler ki o dünyanın aleni cehenneminde bu kadar da rahatlık yok!
İşin özünde kimden ve neden korktuğumuz var.
Korkuları bir yana bırakın, sevgiyle kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.