Kapatma davası olmasaydı da yabancı eskisi gibi gelmezdi

Başbakan Sayın R. T. Erdoğan Beyrut"a yaptığı gezi dönüşü, ANA uçağında gazetecilerle yaptığı sohbette, “partisiyle ilgili kapatma davasının Türkiye"ye bu yıl 25 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye getirecek yabancıları tereddüde soktuğunu” söylemiş.
Doğrudan yabancı sermaye (maalesef) bizim ülkemize (genelde) yeni yatırım için gelmedi. Gelmiyor. Bugüne kadar özelleştirilen kamu varlıklarını veya satışa çıkarılan özel sektör şirketleri ile bankalarını satın almak için geldi.
1) Dünyada para bol iken, parası olanlar ne yapacaklarına şaşırmış durumda iken, nerede ne varsa satın almak için dünyada dolanan yabancı yatırımcılar Türkiye"deki varlıklara da ilgi gösteriyordu. 

İmkânlar tükendi
Dünyada işler şimdilerde tersine döndü. Şimdilerde herkes daha önce aldığı varlığı elinden çıkararak nakde dönme arayışında. İşte bu nedenle AKP"nin kapatma davası gündeme gelmeseydi de yabancı sermaye girişi eskisi gibi olmayacaktı.
2) Kamunun elinde özelleştirilecek çok sayıda mal vardı. Özel sektörün elinde satılabilecek çok sayıda şirket ve banka vardı. Sata sava eldekileri tükettik. Geride kalanlar cazip ve para eden varlıklar değil.
AKP"nin kapatma davası gündeme gelmeseydi de varlık satışından bu yıl önemli ölçüde döviz girişi olamayacaktı.
Bu iki temel nedene ek olarak AKP"nin kapatılma davasının yabancı sermaye girişine olumsuz etkisi olmaz mı? Olur... Çok tabii olarak gelmeye niyet edenler bile “ayak sürer”.
Fakat sadece AKP"nin kapatma davasının gündeme gelmesi nedeniyle 2008 yılında Türkiye"ye 25 milyar dolarlık yabancı sermayenin giriş yapamayacağı söylemi, abartmalı ve hesaba dayanmayan bir söylemdir. 

Satacak mal kalmadı
Bugüne kadar giren yabancı sermayenin hangi sektörlere ne için geldiği bilinirse, bundan sonra ne kadar yabancı sermaye gelir, nereye gelir konusunda daha isabetli değerlemeler yapılabilir.
2005 yılından bu yana en fazla yabancı sermaye girişi mali sektöre oldu. Banka ve sigorta şirketleri satışı için döviz geldi. İkinci ilgi alanı haberleşme/ulaştırma sektörüydü. Telli ve telsiz telefonları sattık. İmalat sanayiine de 2007 yılında fabrika satışları nedeniyle fazlaca yabancı sermaye girişi oldu.
Açık anlatımıyla, geçmişte yabancı sermayenin hangi amaçla hangi sektöre geldiğini gösteren tablo, 2008 yılında (dünyadaki ve Türkiye"deki şartlar değişmeseydi bile) 25 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişinin olamayacağına işaret ediyor.

Borçlanmaya mecburuz
Bu yazının altında Türkiye"nin 2002 yılından bu yana “cari açığı” (olağan döviz gelir ve gideri arasındaki açık/döviz açığı) rakamları veriliyor. Sonra da bu açığın ne tür sermaye hareketiyle kapandığı gösteriliyor.
Dikkat buyurulursa, varlık satışı furyasında “yabancı sermaye” girişi rakamı büyüdü ama biz genelde döviz açığımızı devamlı olarak dış kredi kullanarak, özel sektörün döviz borçlanmasıyla kapattık.
Dünyadaki çalkantılar ve de bizim satılabilir ve değerli varlık stokumuzun erimesi nedeniyle AKP"nin kapatılma davası gündeme gelmeseydi de bu yıl 25 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişi olmayacaktı. Döviz açığını krediyle kapatmaya devam edecektik.

Önceki ve Sonraki Yazılar