Korkuyu büyüterek bir yere varılmaz

Anayasa değişikliklerini olumlu karşılayanlar için halkoylamasına kadar yazacak konu çok; paketin içeriğine değinmeseniz bile günlerce idare edecek malzeme buluyorsunuz. Tersi ise hayli zor. Medyada 'Hayır' oylarının daha fazla çıkmasını arzu edenler, ifademi mazur görün, 'kıvırtmak' zorundalar.

Ak Parti'nin siyasi rakibi olan partilerin sözcüleri topyekün yaftalamayla günlerini geçirebiliyorlar. CHP'nin birkaç hazır yemeği var, Kemal Kılıçdaroğlu nereye gitse onları 'mikro-dalga' fırında ısıtarak günü kurtarıyor. MHP'nin gerekçe aramak gibi bir derdi zaten yok, tek konu ona yetiyor...

Biri "Recep Bey" diyor, diğeri 'vatana ihanet' sancağını açıyor; iki aya yakın bir süre böyle idare edebildiler...

Gazetelerde köşe tutanların işi daha zor; özellikle de malum medya grubunda yazanların... Kalkıp okurlarına "Bu defa da başarısız olursak 27 Mayıs'ta (1960) oluşmuş siyasi düzenle birlikte bizim medya düzenimiz de yerle bir olacak" diyecek değiller ya?

Değişiklik paketinin Ak Parti'nin ülke üzerindeki vesayetini pekiştireceğini söylediler, olmadı; dedikleri eldeki malzemeye uymuyor çünkü...

Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapılarının değişmesiyle ülkedeki hukuk düzeninin bozulacağını, Ak Parti'nin bu yolla yargıyı ele geçireceğini ileri sürer gibi oldular, kimse kendilerine kulak asmadı. Ülkedeki hukukun bir düzeni olmadığını herkes görüyor da ondan...

Daha da önemlisi, iddiaları doğru olsaydı Anayasa Mahkemesi hazır konuyu görüşmeye karar vermişken, itiraz edilen o iki madde yüzünden paketi Meclis'e geri gönderebilirdi; Anayasa Mahkemesi'nin onay verdiği bir değişikliğe Anayasa Mahkemesi adına karşı çıkmanın komiklik olacağını göremeyecek kadar da 'aptal' değiller.

Çok zorlanıyorlar, çok... Çok çaba sarf ediyorlar, çok...

Sarf ettikleri çabalar bütünüyle boşa çıkmış sayılmaz. Gerçi inanılırlık ve güvenilirliklerini yitirdikleri için ülkenin genelinde etkileri yok, ama Ak Parti'yle aralarında kan uyuşmazlığı bulunan kesimleri istediklerinde kışkırtabiliyorlar. Hatta o yönden muhalefet partilerinden bile daha etkili oldukları söylenebilir.

22 Temmuz (2007) seçimi öncesinde insanları sokaklara dökmelerinin ülkenin genelinde uyandırdığı tepkiyi gördükleri için bu kez daha dikkatliler; doğrudan bir hareketlenme yerine bazı sihirli sözcükler aracılığıyla bir kesimi teyakkuz haline geçirmekle yetiniyorlar. Döne döne kullandıkları 'korku imparatorluğu' ve 'sivil vesayet' gibi kavramlara halkın geniş bir kesimi gülüp geçiyor; ancak onların hedefledikleri, altlarındaki zeminin kayabileceği endişesine kolayca kapılan 'yaşam tarzı' hassasiyetine olağanüstü önem veren bir kesim...

O kesim kolayca tahrik olabiliyor. Geçmişte Demokrat Parti'yi, Adalet Partisi'ni, ANAP'ı da hep yadırgamıştı o kesimden insanlar; askeri darbeler biraz da onlara güvenerek gerçekleştirildi bu ülkede. Darbe ihtimalinin gelişmelerle ortadan kalkması onları daha demokrat yapmadı, yalnızca korkularını azdırdı. Kendilerini artık daha korumasız hissediyor ve ne pahasına olursa olsun bu gidişi durdurmanın yolunu arıyorlar...

Bir kısım medya ile halkın öne çıktığı siyasi yapılara ters bakanlar halkoylamasına yaklaşımda birleşmiş görünüyor. Gazetelerinin ve köşelerinin okurları da onlar ve birbirlerini her türlü olumsuzlukta etkiliyorlar. Birinin korkuları diğerine geçiyor, büyüyen korku onu ilk devreye sokana daha da artarak dönüyor.

Tam bir kısır döngü söz konusu...

Halkoylamasında bekledikleri gibi bir sonuç çıkarsa mesele yok, ancak ya tersi olursa? Günlerini o korkuyla nasıl geçirebilecekler?

Önceki ve Sonraki Yazılar