Kürt Kemalizmi

Cumhuriyetle birlikte yeni bir tarih, yeni bir dil, yeni bir yaşam, yeni bir kültür, yeni bir ırk anlayışıyla Türkler yeniden Türkleştirilmeye çalışıldı. Ülke sınırları içerisinde yaşayan diğer etnik guruplarda aynı muameleye tabi tutuldu. Kemalizm’in Türk’ü; bilinen Türk değildi: O laikti, çağdaştı, batıcıydı, Sünni’ydi, ibadetsizdi. Şimdi de Kürtler, aynen Türkler gibi, yeniden Kürtleştirilmeye çalışılıyor.

PKK ve Ona ilintili Marksist kökenli örgütlerce yürütülen Kürtçülük hareketlerinin tamamının yöneticilerinin, dinle mesafeli kişilerden oluştuğu herkesçe bilinmekte ve bu da gizlenmemektedir. Kürtler gibi İslami hassasiyeti güçlü insanlar adına, ateist kimlikli kişilerin mücadele vermesi ve de bu kimliği vurgulaması tesadüfî değil, bilinçlidir.

PKK bugüne kadar sadece bir terör örgütü olarak bilindi ve onunla ilintili partiler ve sivil toplum örgütleri de sadece terör ortamının oluşmasını sağlayan, ona alt yapı oluşturan yardımcı unsurlar olarak sunuldu. Bunun ötesinde bu hareketin amacı, talepleri net olarak bir türlü ortaya konmadı. Bugün dediklerinden yarın, yarın istediklerinden ertesi gün ya vazgeçtiler veya söylediklerini inkâr ettiler. Konjonktüre göre şekil alan bu amaç ve talepler sürekli değişikliğe uğradığı için; hiçbir zaman ciddiye alınmadı/alınamadı. Çünkü hedef bir amacın gerçekleştirilmesi ya da taleplerin karşılanması değildi. Kürtlerin yok sayıldığı, baskının şiddetlendiği, en tabi insan haklarının hiçe sayıldığı, faili meçhul cinayetlerin arttığı, dağın taşın bombalandığı, akıl tutulmasının yaşandığı dönemlerde; gariptir, taleplerin çıtası düşüyor, makul hale dönüşüyor, uzlaşma görüntüleri veriliyor. Şiddetin çözüm getirmeyeceğine inanılmaya başlanıp, askeri tedbirlerin çare olamayacağı görülüp, insani önerilerin sunulduğu dönemlerde ise taleplerin çıtası yükseltiliyor, terör artırılıyor ve diyalogun önü kapatılıyor. Sürekli tekrarlanan bu kısır döngü üzerine yapılan değerlendirmelerde; PKK ve uzantısı yapılar Ergenekon gibi derin mekanizmalarla ilintilendiriliyor. Konunun bu boyutu ayrıca ele alınabilir. Ancak somut olan bir durum var ki; o da, PKK ve uzantıları eliyle Kürtler başkalaştırılıyor, dönüştürülüyor. Bu başkalaştırma ve dönüştürme faaliyetini de yıllardır sövdükleri Kemalist yöntemlerle gerçekleştiriyorlar. Yani Kürtçüler, Apoizmlerini; Kemalist yöntemlerle gerçekleştiriyorlar.

Bir yandan Kürtçenin kullanılmasının mücadelesi verilirken; diğer taraftan Kürtçe değiştirilmekte, Kürtlerin yüzyıllardır kullandığı, özellikle Arapça kökenli, İslami çağrışımı olan kelimeler Kürtçeden atılmakta yerlerine Kürtçenin fonetiğine, gramerine uymayan kelimeler türetilmekte ve bunların kullanılması dayatılmaktadır. Bu uydurma işlemini yaparken de Türkçe düşünüp Kürtçe karşılıklar bulmak gibi komiklikler sergilenmektedir. Yakında “Venüs Dil Teorisi” diye bir maskaralıkla karşılaşırsanız şaşırmayınız. Hatta Kürtlere bir Meksika bulup, oraya Kürtçenin kökenini araştırmak için bir Tahsin Mayapetek bile gönderebilirler.

Kürtleri, kimliklerinden uzaklaştırmak için sadece dilleriyle oynamıyorlar. Kürtlere; yeni bir tarih, yeni kahramanlar ve yeni semboller de bulmaya çalışıyorlar. Yakında Kürtlerinde bir Muazzez İlmiye Çığ’ları, bir Etileri, bir Sümerleri, bir Hitit Heykelleri olacaktır. Bu çalışmalar başladı bile. Kaynağını Zerdüştlükten alan yeni tarihsel kahramanlar üretiliyor. Bunların karşısında Kürt kimliği olan, yani Müslüman olan Selahattin Eyyubi, Mustafa Barzani, Ahmed-i Hani, İdris-i Bitlisi, Bediüzzaman gibi tarihi Kürt şahsiyetler “Hain Kürt”, “Kötü Kürt” tanımlamalarıyla itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Bu çaba topyekûn bir şekilde yürütülüp şehirler bile tarihsel kimliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Babil önemli addedilirken, tarihsel İslami kimliği olan Mahabat görmezlikten geliniyor.

Bu laikleştirme çabaları hayatın bütün alanlarına şamil kılınmakta, yapılan müziklerde; Allah, Cennet, helal, haram, gibi İslami kavramlara asla yer verilmemekte; bazı müzik türleri yasaklanmakta hatta Şivan Perver gibi Kürtçü kimliği de olan sanatçılar, eserlerinde bu yasak kavramları kullandıkları için zimmî bir engele maruz bırakılmaktadır.

Cumhuriyetin ideolojisinin, Şamanizm’i gibi Apoizm’de Zerdüştlüğü canlandırmaya ve ona özel bir vurguda bulunmaya çalışıyor. “Avesta”dan alınan “ateş” ve “güneş” gibi kavramlara kutsallık atfedilmekte, buradan hareketle Abdullah Öcalan için “güneş” kavramı kullanılmaktadır. Bu dönüştürmenin en acı faturasını ise, Kürt aile yapısı ödemektedir. Kürtlerin aile yapısıyla oynanmakta ve aile içerisindeki Kürt kadınlarının fonksiyonu değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu amaca yönelik olmak kastıyla, Kürtçü örgütlerde; biri kadın, biri erkek; “eş başkanlık” sistemleri uygulanarak, cinsler birbirinin rakibi haline dönüştürülüp; kahramanlaştırılan laik tipli “erkek kadın” modeller sunularak kadınlar; kadınlıklarından uzaklaştırılmakta bir savaş mekanizmasına dönüştürülmektedir.

Kürtler için asıl sorun; ne terör, ne özerklik tartışmaları, ne öz savunma birliklerinin kurulması, ne de yoksulluktur. Asıl sorun Apoizm adıyla dillerinden, kültürlerinden, yaşam biçimlerinden, aile anlayışlarından, tarihlerinden, inançlarından uzaklaştırılmalarıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.