Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Prof.Dr. Kamil GÜNGÖR

Laiklik: Nedir Ne Değildir-7

Laik bir devlet yapısında dinin devlete karışmadığı doğrudur. Çünkü laisizm dinin siyasal alana girmesi konusunda fevkalade hassastır. Nitekim Batı’da uzun mücadelelerden sonra bu noktaya gelinmiş, adeta kendi tasavvurlarında olan ‘tanrıya’ (elbette Allah’a değil) karşı zafer kazanmışlardır. Ama din geçmişte Avrupa’da, günümüzde ise İslam toplumunda devletin düzenleyici ve denetleyici müdahale alanı içerisindedir. Din hizmetini kimin yürüteceğine, hangi konuların konuşulacağına, hangi konular hususunda ise yorum yapılamayacağına bu konularda kendilerine görev tevdi edilmiş olan kişi ve kurumlar değil, siyasal otorite karar vermektedir. Türkiye’de geçmişte Diyanet İşleri Başkanı bile faize haram diyemez ‘yorum yok’ diye geçiştirirdi. Şimdi bunlar aşıldı şükür... Diyanet hutbelerde günceli önemli ölçüde yakalamakta, faiz ya da İslam dünyasının ortak sorunları (Gazze gibi) ile ilgili görüş bildirebilmektedir. Ancak yine siyasal otoritenin açtığı alan kadardır. Bir başka deyişle siyasal otorite değiştiğinde durum da değişecektir.

Lâiklik bu açıdan ele alındığında, yani dinin siyasal-toplumsal-hukuksal hayatın dışına itilmesi hali kendi içerisinde çelişki de barındırmaktadır. Çünkü İslâm'da batıda bilinen şekliyle bir "din adamları" sınıfı söz konusu değildir. Vazife herkese ilişkindir. Hatta ‘hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır’ anlayışında özetlendiği gibi özellikle de dinin zayıf kaldığı zamanlarda konunun önemi birkaç kat daha artmaktadır. Dini devletten ayırdığınızda devlet dinsiz ve ilkesiz; devleti dinden ayırdığınızda din devletsiz ve güçsüz olur. Dinle devlet, etle kemik gibidir. Devlet, vücut ise, din de o vücudun ruhudur. Bu ikisini birbirinden ayırmak, insanı/insanlığı katletmektir-cinayettir (son cümle alıntıdır).

Seküler yaşam felsefesi (en azından birçok kimse için) bir tercih değil dayatmadır. Fark şu ki; uzun vadeli ve profesyonelce yürütüldüğünden kahir ekseriyet durumun farkında değildir. İnsanın uğruna öleceği medeniyetle bağını koparan seküler düşünce, ortalama insanın ‘memleket’ meselesiyle bağını sadece ortadan kaldırmamakta, ona düşman da etmektedir. Zira uzun vadeli ve profesyonelce yürütülen propaganda medeniyetle arasını perdelemekte, yüz yılların birikimi olan bağ ‘şekilsel’ bile olamamaktadır. Bunun anlamı İslam medeniyeti ile hesabı olanlara içeriden asker devşirmektedir. Yoksa mesela bir seçim yapıldığında bu seçimi batı yanlıları mı kazanacak acaba diye endişe olur mu hiç... Şarlatan Hoca da, sahte şeyh de, hurafeci tarikatçı da, cehaletin dibini boylamış kimi sözde cemaatler de, ahlaksız din tacirleri de, yalancı, hırsız, düzenbaz olanı da* kendisini ‘müslüman’ kimliği ile ilişkilendirmekte, dini içten kemirmektedir.

İslam ülkesi ya da ülkeleri (üzerinde müslüman çoğunluğun yaşadığı toprak parçaları) içeride ve dışarıda, siyasi ve düşünsel olarak işgal altındadır. Tabii burada üzerinde durulması gereken asıl konu “İslam ülkeleri” kavramıdır. Bu bir realitedir, veridir ve başlı başına önemlidir ama doğru tesbit edilmesi gerekir. Burada mevzu bahis ettiğimiz şey; sosyolojik, siyasi ve coğrafi bir gerçekten başka bir şey değildir. Ülke denilen şey bir toprak parçasıdır bir başka deyişle… Asıl olan ‘devlet’dir. Devlet siyasi otoritenin adıdır ve en vazgeçilmezi ‘egemenlik’tir. Hiç % 99’u müslüman olan bir ülkede bir başka medeniyetin hukuku cari olabilir mi... Ya da neredeyse % 50'si medeniyet karşıtı...

Bugün Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu adına sosyolojik olarak ‘İslam ülkesi’ denilen devletlerin hiçbirisinde gerçekte İslam hukuku uygulanmaz. Var olduğu iddia edilenlerin siyasal bir araç olduğu hususunda da konuyla ilgili kişiler nezdinde bir tereddüt yoktur. Dolayısıyla halkının büyük çoğunluğu müslüman ama, yönetiminin seküler olduğu; ilginç, tarihte örneği olmayan ve nasıl davranılması gerektiğine dair yeni bir içtihadı gerektiren fiili bir durum vardır. Alternatif olan İslam ülkeleri (!) değil, İslam'ın kendisidir zira... (devamı var)


* beş duyusunu aşabilenler bakımından bunlardan her birinin ve daha fazlasının ‘hakiki’ olanının görülmesi mümkündür elbette...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.