Lale Sadece Çiçek Değildir

Ecdadın çiçek sevgisini anlamak için Beşir Ayvazoğlu’nun “Güller Kitabı” isimli eserini okumak ya da çevremize dikkatle bakmak bile yeterli. Camilerimizdeki halı desenleri, evimizdeki eşyalarımız, kitaplarımızın iç sayfaları ya da kapakları, her biri türlü türlü çiçekleri çıkarır karşımıza.

Geçtiğimiz hafta yolumuz Adıyaman’a düştü. Şehrin ana caddelerinde kullanılan süslemelerde kullanılan ters lale figürü dikkatimi çekti.

Ev sahibi arkadaşıma sorduğumda, ters lalenin bu şehrin sembollerinden biri olduğunu söyledi. Adıyaman’a birkaç yıl önce de gitmiştim, o zaman ters lale figürlü süslemeler ya henüz yokmuş, ya da dikkatimden kaçmış olmalı.

Adıyaman’ı lale ile birlikte hiç duymamış olmamın benim dikkatsizliğim ya da bilgimin sınırlılığı ile ilgili tarafı kadar, bu ilimizin adını bu kadar önemli bir simgeyle beraber duyurma noktasındaki tanıtım eksikliğini de kaydetmemiz gerekiyor.

İki yıl kadar önce de Muş’a gittiğimde Adıyaman’da yaşadığıma benzer bir şaşkınlığı yaşamıştım. Orada da ana cadde ışıklandırmalarında lale simgesi kullanılmıştı; hem de Adıyaman’dan daha belirgin, daha dikkat çekici bir biçimde.

Meğer Muş Ovası’nın şöhreti sadece büyüklüğü ya da üzerinde gerçekleşen savaşlarla sınırlı değilmiş. Muş Ovası’nda yetişen laleler de meşhurmuş ama bu şöhret epeyce sınırlı bir coğrafyada kalmış.

Muş’un tanıtımlarında da lalenin altı önemle çizilmeli.

Edirne’ye gidip Selimiye Camii’ni ziyaret eden hemen herkesin dikkati “ters lale” figürüne çekilir, merak edenlere “ters lale”nin hikâyesi de anlatılır. O hikâye belki tamamen uydurmadır ama bir konunun akılda kalmasında hikâyelerin, efsanelerin önemli bir kolaylaştırıcı olduğunu biliriz.

İstanbul’un neredeyse her köşesi lalelerle şenlendi.

2004 yılından bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi laleye özel bir önem veriyor. Her yıl ortalama 10 milyon lale soğanı dikiliyor. Laleler için bu yıl yaklaşık 1 milyon 400 bin TL harcanmış.

Lalelerin çoğu İstanbul yakınlarındaki köylülerimiz eliyle yetiştiriliyormuş. Her bahar yüzlerce aile hem yetiştiriciliğinden hem de dikim işinde çalışarak laleden ekmek yiyor.

İBB Park ve Bahçeler Müdürü Mehmet İhsan Şimşek’in açıklamalarına bakılırsa lale şenlikleri, lale ile ilişkili etkinlikler vesilesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden olan tesislerde müşteri patlaması yaşanıyormuş. Şimşek, “Laleler için harcadığımızdan daha fazlasını kazanıyoruz” diyor.

Şimşek Ülke TV’de katıldığı “Ülke’de Bu Sabah” programında, lalelerin kısa, orta ve uzun ömürlü üç türünden bahsetti ve normal şartlarda 15 gün kadar sürdüğünü fakat iyi bir planlama ile üç tür lalenin 45-60 gün boyunca İstanbul’u renklendirmeye devam ettiğini vurguladı.

Lale, Osmanlı Devleti’nde bir devre adını vermiş bir çiçek. Lalenin bir tek soğanının servet değerinde satıldığı dönemler yaşanmış.

Lalenin Osmanlı ordusu için de önemli bir simge olduğu biliniyor.

Lale kelimesinin Osmanlıca harflerle yazımı ile Allah lafza-i celalinin yazımında kullanılan harflerin ebcet değerleri aynı.

Bu bilgiden yola çıkarak 1990’lı yılların sonunda yaptığım radyo programıma “Gümüş Lale” adını vermiştim.

Aradan yıllar geçti yeni işyerimde ziyaretime gelen bir dostum Allah, lale ve hilal kelimelerinin üçünün de ebcet değerlerlerinin aynı olduğu bilgisini paylaştı.

Lale çiçeğine ecdadın özel ilgisi çok açık.

Diğer taraftan dünyada hilalin tek başına İslâmı simgelediğini hatırladığımızda, bunda Allah ismi ile hilal kelimesinin aynı değeri ifade ediyor olmasının da önemli bir payı vardır diye düşünüyorum.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy Çanakkale şehitlerimiz için yazdığı meşhur şiirde,

“Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya rab, ne güneşler batıyor!” derken de hilal sembolüyle İslâmı, Allah’ı kastediyordu muhakkak.

Lalelerin her türü, her rengi bir başka güzel. O’nun yarattıklarının hepsinde bin bir güzellik ve hikmetler var.

Lalenin kırmızısı çarpıcı, sarısı can yakıcı, siyahı baş döndürücü..”  diye sayıp gitsek, abartmış olur muyuz?

Yazımızı üç ayet-i kerime ile noktalayalım:

Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri (oyun ve eğlence olsun da) “oynayalım” diye (boşuna) yaratmadık. (Duhan, 44/38)

Onları, ancak hak (gerçek bir sebep ve hikmetli bir gaye) ile yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler. (Duhan, 44/39)

 “Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boşuna yaratmadık (bunlar rastgele olmuş şeyler değildir). Bu inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!” (Sad, 38/27)

gumuslale@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum