Dr.Mehmet BOZKURT

Dr.Mehmet BOZKURT

Mahşer Gününün Sıkıntısından nasıl kurtuluruz?

Bir tanıdığım esnaf var, işleri bozulmuştu. Daha doğrusu  dükkanına bir hırsız girmişti. Hırsız girdikten sonra toparlayamadı ve işini tasfiye etmek zorunda kaldı. Bu sefer alacaklıları kapıya dayandı ve mahkemelik ve icralık oldu. 300 -500 TL lık ödemeler icraya gidince 1000- 1500 lira ödemeye mecbur ve mahkum olmuştu. Bir çok alacaklısına bu şekilde faiziyle birlikte büyüyen borç ödemek zorunda kalmıştı.  Elinde kalan malları da öldüm pahasına sattı ama gene de borçlarını ödeyememişti. Bir boş arsayı otopark olarak kiraladı ve hem evinin ihtiyaçlarını karşılamaya ve hem icralık borçlarını ödemeye çalışıyordu. Bundan 7 ay kadar önce icradan gelmişler ve o gün iki saat içinde ödeme yapamadığı takdirde hapse girecekti. Borcu 8.000 Lira idi.  İş bu raddeye gelince akrabalarına başvurdu.  Fakat akrabalarından da hiçbiri müsait değildi ve onlardan destek bulamadı. Kayınpederi ve kayınpederinin kardeşlerinin durumu aslında çok iyiydi. Bir otomotiv plazaları bir hazır giyim mağazaları  ve daha başka iş alanları vardı. Bu safhada kayınbiraderi devreye girdi ve hapse girmekten kurtaracak parayı bulmak için sağa sola biraz afra tafra ile biraz hava ile telefon edip temin etmeye  çalışır ve en sonunda kendinde yokmuş da başka bir yerden borç bulmuş gibi parayı getirir  ve son anda    ödemeyi yapar ve eniştesini hapisten kurtarır. Borcu  miktar olarak aslında o kadar büyük bir rakam değildi. Kayınpederi ile konuşmayı düşündüm. Kayın biraderi babasının bu durumu bilmediğini ve öğrenmesini istemediğini çünkü sağlığı açısından uygun olmayacağını  eniştesine söyler. Esnaf da  2 sene önce kayınpederinden 6.000 Lira borç istediğini ve kayınpederinin ‘’ Oğlum bu kapıdan sana para yok’’ dediğini ifade etti. Esnaf bana   O zaman o miktar parayı verseydi bugün bu sıkıntıların hiç biri olmayacaktı dedi. Kayınbiraderi sıkıntısını halletmişti ama  tavır ve hareketlerinden de hayli incinmişti. Bu olayı yaşayan esnafı  tanıyorum. Aile olarak asil saygın ve dindar insanlardır. Biri üniversitede biri lisede okuyan çocukları da gayet terbiyeli, anne ve babalarına da imrenilecek derecede  saygılı ve bağlıdırlar. Aslında kayınpederi de dindar sayılır ve o da bir cemaat mensubudur. Bağlı olduğu cemaat dışa kapalı ve kendilerine göre bir İslami anlayışları var. Faizi kat kat yemeyin ayeti kerimesini itibar ederler ve bugünkü banka faizlerini de enflasyonun altında diyerek caiz görürler.  Kayınpederinin neden yardım etmediğini anlamaya çalışıyordum. Damadı dindar  ve ahlaken mükemmel bir insan; kızı da hakeza ve kendi kızı. Esnafa sordum Milli Görüşcü olduğun için yardım etmemiş olabilir mi? diye sordum. Olabilir dedi.

Müsaadenizle şimdi bu olayı irdelemek istiyorum. Bu esnaf ile kayınpederinin ilişkilerinde herhangi bir anormallik söz konusu değildi.   Ben de aslında kayınpederini ve kardeşlerinin bir arada oluşlarını  takdir ediyordum beş kardeş bir çatı altında ahenkle çalışıyorlar ticaret yapıyorlar ne güzel diyordum. Bu durumda kayınpederinin yardımcı olmamasının mantıklı bir sebebi yoktu.  Kayınbiraderi de kırıp dökmeden yardımcı olmamıştı. Ben bu durumu öğrendikten sonra kayınpederi ile konuşmaktan vazgeçtim.

Şimdi Müslümanlık asıl şimdi ortaya çıkıyor: Peygamber Egendimiz(S.A.S) buyurur ki; ‘’Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanı sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu kıyamet gününde sıkıntıdan kurtarır.”
 Dostlar hacca gidenler bilir Mekke veya Medinede gündüzün şöyle 15 dk dışarıda güneşte kalamazsınız. Kıyamet günü ise güneş yaklaştırılacak ve insanlar sıcaktan kan ter  içinde kalacaklar beyinleri fokur fokur kaynayacak. Gölge diye bir şey yok.  Herkes kendi derdine düşecek. O günün çok dehşetli bir gün olduğunu ancak Allah (CC)ın  bazı insanları o günün sıkıntısından kurtaracağını kitaplarımız yazıyor. Kıyamet  gününü şöyle bir düşünün o sıkıntıdan kurtulmak için bugünden bir Müslümanı sıkıntıdan kurtarmak için önünüzde de bir fırsat var. Durumunuz da müsait. Bu gün o yardımı yapar mısınız yapmaz mısınız?  Unutmayalım ki sadakanın sevabı 10 ise borcun sevabı 18 dir. Kendi durumu müsait olmayıp da yardımcı olamayana  tabii ki diyecek bir şey yok.  Sonuçta kırgınlıklar dargınlıklar ve arada  soğukluklar kalblerde ayrılıklar meydana geliyor. Toplum ayrışıyor. Tamam borçlar zamanında ödenmiyor verdiğin geri gelmiyor ama burada durum öyle değil;  açık ve net.  Düşündüm bir kurt sürüsü içinde bir kurt yaralansa yere düşse hiçbir kurt dönüp ona bakmaz. Hatta o yaralı kurdu parçalarlar. Böyle insanlarla  bu kurtların ne farkı var?  Geçen haftaki yazımda Esad Hocamızın bana söylediği ‘’ Hayat bu hayal değil sonunda çekiç gibi T harfi var’’ veciz sözü aklıma geldi.Esnaf sonunda çekiç gibi T harfi olan hayatı  bizzat acı bir şekilde yaşıyordu. İnsanlar böyle durumlarda birbirine yardımcı olmayacak da ne zaman olacak?

Olayın başka ve daha önemli yönleri de var. Her şeyden önce bu ve buna benzer  hadiseler her şeyde olduğu gibi  Allah (C.C.) nın takdiridir. Bu hadisede  herkes için bir imtihan var. Esnaf bu sıkıntılara sabredecek.  Sevap kazanacak. Sabretmez isyan ederse günahkar olacak. İmkanı olan zengin de kendisinden yardım isteyene yardım edecek ve sevap kazanacak( sevap da dediğimiz günü mahşer sıkıntısından kurtulacak), yardım etmezse  bu sevaptan mahrum kalacak. Toplumda da buna benzer olaylarda  arada dargınlıklar veya soğukluklar oluşacak veya yardımlaşma sonucu toplumu meydana getiren fertlerin arasındaki bağlılık kuvvetlenecek. Mehmed Efendi Hocamız selam vermenin önemi üzerine yaptığı bir sohbetinde demişti ki: ‘’ Denizde boğulmak üzere olan birisine Selamünaleyküm kardeş demek onunla alay etmektir. Ona verilecek selam onu denizde boğulmaktan kurtarmaktır’’ demişti.

Düşünüyorum; karzı hasen ile insanlar pekala bol sevap kazanabilir. Bu akraba ve hısım olunca sevabı daha çok oluyor. Sonuçta bir taraftan Cenabı Hakkın rızasını kazanmak bir taraftan bir müslümanın sıkıntısının gidermek ve bir taraftan da mahşer gününün sıkıntısından kurtulmak var.  Aslında yardımlaşmanın ve dayanışmanın sevabını çoğu dindar bilir. O halde bu sıkıntıda olan insana kayıtsızlık neden? Dostlar yanılmayı isteyerek benim  zannım o ki bu paralar faizli olduğu için hayra gitmiyor paralar hayretmiyor. İmanımız zayıf olduğu için nefislerimiz de hayır yapmak istemiyor. Nefislerimiz bizi aldatıyor,  işimize gelen fetvayı da kolayca buluyoruz. Bencilleşiyoruz. Daha çok para kazanma hırsına kapılıyoruz. Kanaat merhamet ve acıma duygularımız zayıflıyor. Faiz  insanların arasındaki rabıtayı da bağları da koparıyor.

 İnsanların derdine derman olmak, sıkıntısını gidermede yardımcı olmak aslında Allahın mümin kuluna bir ikramıdır ve bir devlettir. İnsanların en hayırlısı çevresindekilere en çok faydası dokunandır.

Yazımın sonunda İslam  Tarihinden cömertlik ve merhamete örnek güzel bir kıssayı sizlerle paylaşmak istiyorum:

HZ ALİ'NİN ağabeyi Cafer b  Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti .Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü  Köle ekmeklerden birini ağzına yemek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi  Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı  Köpek ekmeği derhal yedi Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı  Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü  Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi  Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:

"Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi: "İşte bu üç parça ekmek "

"O halde neden kendine hiç ayırmadın?" "Baktım ki, hayvan çok aç  O halde bırakmak istemedim "

"Peki sen ne yiyeceksin şimdi?" "Oruç tutacağım "

Bunun üzerine, Abdullah b  Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu   sordu  Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı  Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi "Seni azad ediyorum  Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum "

Cömertliğiyle meşhur Abdullah b  Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve eski köleyi över."Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin" dediklerinde, şu karşılığı verdi:

"O elindeki herşeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını

Allaha emanet olun kıymetli okuyucular.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum