MAVİ VE SİYAH

 

                                                    

              Başlığa bakıpta yazının konusunu Halit Ziya uşaklıgilin o meşhur romanı ile (mai ve siyah) ilgili sanmayın. Bilakis yazının konusu çok taze ve çok acı gerçeklerden oluşmaktadır.  Mai ve Siyah romanın baş kahramanı olan Ahmet Cemili’in acıları yazarın hayallerinden oluşurken bu  yazıdaki acılar tamamen gerçek.

               Bildiğiniz gibi bu yılki Ramazan ayımıza çok önemli bir hadise damga vurdu:  Somalideki açlık ve Afrikanın bazı ülkelerindeki  kıtlık ve kuraklık. İşte o günlerde bir TV kanalında Afrika ile ilgili bir belgesel seyrettim. Belgeselde Aç, susuz insanlar ile yine aynı durumdaki hayvanların bir su birikintisine doğru koşuşmaları ve ona kavuşunca çamurlu, sinekli bulanık bu suyu  içmek için birbirlerine karşı verdikleri mücadeleler anlatılıyordu.  Ardından,  bütün Tv kanallarında ki  haberlerde,  açlıktan karınları,  susuzluktan gözleri şişen,  bu kara kıtanın kara bahtlı insanlarının görüntüleri bir acı azap gibi gözümüzden gönlümüze aktı.   Afrikada neredeyse her şey kara/ siyah görünüyordu haberlerde.

                 Ben bu belgeseli ve haberleri seyrettikten sonra hem biraz açılmak hem de bu acı manzaraların tesirinden kurtulmak için evden çıktım ve Meramın Yeşil bahçeleri arasında yürümeye başladım. Tevafuka bakınki o gün Meram Bağlarının sulama günü imiş. Bu nedenlede Apa barajının kapakları açılıp bağlara su verilmiş. Yeşil ağaçların gölgesinden,  sarı,  yeşil otların arasındaki beton kanallardan  masmavi,  tertemiz bir su akıyordu her taraftan bahçelere. Beş dakika önceki kara, siyah, çöl, sıcak, şiş gözler, akan burunlar, şiş karınlar, ağzına, gözüne, burnuna doluşan sinekleri bile kovalamaktan aciz kalmış kollar… görüntüsüne inat bir manzara ile karşı karışıyadım şimdi.

                                      KONYA OVASININ MAVİ GERDANLIĞI

              Ve geçen gün Oğlumla,  Seydişehir, Yalı Hüyük, Akören hattında yaptığımız yolculukta gördüğüm o muhteşem manzara;  Beyşehirin o kendine has maviliğine sahip suları, takriben  20 metre genişliğinde 4 metre derinliğindeki beton kanalların içinden, bazen yeşil bazen sarı tarlaların arasından, meşe ağaçlarının tepelerine oba akurduğu  dağların eteklerinden, kekliklerin yuva yaptığı kayaların ayaklarının altından;  besberrak, masmavi, dupduru akıyordu Çumra Ovasına doğru. Bu kanal ve içindeki türkuaz renkli su, sanki mavi bir gerdanlık gibi duruyordu ovanın göğsünde.  Afrikayı yangın yerine çeviren Güneş, Konyanın ilçelerine bereket aktarıyordu bu mavi gerdanlık sayesinde. Afrikanın karasına inat Konya da yeşil, sarı ve mavi renkler hakimdi toprağa.

                                        MAVİ VE SİYAH: BİRİBİRİNE AŞIK İKİ RENK

                Kendi kendime; “Allahım nedir bunu hikmeti…?” diye birkaç kez sordum. Sonra düşündüm: Afrikayı da yaratan 0, Asyayı da. Siyahı da yaratan O, maviyi de. Afrikadaki açlığı, susuzluğu da görüyor, ABD deki, Avrupa daki,Türkiyede ki, Araplarda ki  israfı da. Sonra; “İNNEMEL MÜ’MİNUNE İHVETÜN”  ayeti geldi aklıma. Ardından “Ey insanlar Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Hepiniz Ademin torunlarısınız. Adem ise topraktandır” buyrukları sökün etti gözümde.

                Yani bütün Arz Allahınsa, ve tüm insanlar Onun kulu, Ademin torunu ise Mavi sulara bol bol sahip, yiyeceklerle çok çok hemhal kardeşlerin, sudan ve ekmekten mahrum kardeşlerine büyük, hem de çok büyük borçları vardır bu alemde. Allah Arzı yaratmış, Allah insanı yaratmış, Allah insana akıl vermiş. İnsan oğlu o akıl ile Tv.ler kurmuş ki en uzaktaki insanları yanındaymış gibi görüyor. O akılla insanlar uçaklar yapmış ki Türkiyeden Afrikaya 4-5 saatte varabiliyor. O akıllaki insan, kapkara görünen O Afrika topraklarının altındaki  suları ve  kıymetli madenleri  bilebiliyor.

                                  AHİRETTE MÜFLİSLERDEN OLMAMAK İÇİN

                     Sömürgeciler tarafından zayıf bırakılmış, iç hainler tarafından güçsüzleştirilimiş Afrikalı kardeşlerin,  durumu iyi olan diğer insanlardan,  olursa bu dünyada yoksa ahirette büyük bir alacağı olduğu gerçeği bir şimşek gibi parlıyor beynimde. Ve bu günlerde Umreden gelen kardeşlerin hoş geldin ziyaretlerinde Mekkeden getirdikleri o mübarek Zemzem suyunu bir kez içtikten sonra,  ev sahiplerinin o cam bardaklara mavi ve mübarek suyu doldurup; “ Bir  bardak daha için” ısrarlarını yaşarken,  gözümüm önüne bir bardak temiz suya muhtaç,  karınları, gözleri şiş, dudakları susuzluktan çatlamış Afrikalı kardeşler geliyor : “Rabım! Diyorum bize güç ver! Bize akıl ver! Bize kardeşlik şuuru ver de Anadolunun  mavisi ile Afrikanın siyahını buluşturalım. Yoksa,  hesap ahirete kalırsa,  mazallah “MÜFLİSLERDEN “ oluruz.

             

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum