Musevi Lobisi için işler tersine (mi) dönüyor

İsrail Amerikan Kongresi'ndeki 'Ermeni tasarısı' konusunu Türkiye ile bilek güreşine çevirdi mi gerçekten? Çevirdiyse kazandı mı, yoksa kaybetti mi?

İki gündür bu sorulara muhatap oluyorum. Kim nereden çıkarmışsa çıkarmış, "İsrail Ermeni tasarısını fırsat bildi, Türkiye ile hesaplaşıyor" tezini yayıp duruyor. Dün bir baktım, gazetenin birinde, "Abraham Foxman Türkiye İran konusunda ABD'ye yardım ederse, o zaman başka..." haberi var.

Foxman'ın Amerika'daki en güçlü Musevi örgütü olan Bnai Brith'in başı olduğunu biliyorsanız, Musevi Lobisi'nin ikinci raunt için hazırlığa şimdiden başladığını düşünebilirsiniz...

Washington'da Ermeni tasarısı ne zaman gündeme gelse Ankara hep aynı biçimde davrandı bugüne kadar: Musevi Lobisi'nin itibar ettiği İstanbul'daki bazı işadamları derhal devreye sokuldu, oylama öncesinde onlar Washington'a gidip Foxman ve benzerleriyle görüştüler, onlar da Kongre'deki dostları aracılığıyla...

Bugüne kadar sekiz defa Kongre'nin Dış İlişkiler Komisyonu önüne gitmiş tasarı, sekizinde de Türkiye'nin aleyhine çıkmış karar... Musevi Lobisi tersine karar çıksın diye faaliyet gösterdiği veya faaliyet gösterdiğini iddia ettiği halde...

Sekizincisinde, Türkiye, Musevi Lobisi'nin kapısını çalmadı, kimse devreye sokulmadı; 2005 yılında taslak 22'ye 7 oyla kabul edilmişti, şimdikinde 22 Temsilciler Meclisi üyesi Türkiye lehine oy kullandı. Ya da bir başka deyişle, Türkiye'nin dostları 2005'te 7 iken, 2010 yılında Kongre'deki dost sayısı 22'ye çıktı.

Komitenin Musevi asıllı başkanı ile yedi Musevi üyesi aleyhte oy kullandı; Komisyon başkanı kulislerden milletvekili topladı, lehte bir oyun kullanılmasını engelledi. Sonuç 23-22...

Türkiye ile bilek güreşi yapıp yapmadığını bilemem İsrail'in, yapıyor idiyse çıkan sonuç İsrailli politikacıların keyfini kaçırmış olmalı.

Doğru olan Türkiye'nin son oylama öncesinde yaptığıdır: Kimseye borçlu kalmamak için kendi gücünü sahneye sürdü Türkiye. Bundan sonra da aynı çizgiyi izlemeli... Kimsenin hatırı için verilmedi verilen oylar, Türkiye için verildi. Tasarının genel kurula gelmesi önlenecekse, yine Türkiye ile dostlarının işbirliğiyle bu gerçekleşecek...

Olayların bu biçimde gelişmesi, Tom Lantos'un arkasında bıraktığı boşluktan bence; geçen yıl vefat etmeseydi, Dış İlişkiler Komisyonu başkanlığını elinde tutacaktı Lantos, şimdilerde kapısı çalınacak o da Foxman'ın dışarıdan yapmaya çalıştığı pazarlığı kapalı kapılar arkasında gerçekleştirecekti.

"Siz İran konusunda yumuşayın" diyecekti kendisiyle pazarlığa gelenlere, "Bizler de tasarının genel kurula gelmesini engelleyelim..." Komisyonda işler kötü gittiğinde "Önemli değil, biz bundan sonra varlığımızı hissettireceğiz" der, gelişmeler doğal seyrinde gittiğinde Türkiye Lantos'a borçlu kalırdı.

Uzaktan baktığımda, "Tabii" derdim, "Lantos'un yanında danışman olarak akıllı Alan Makovsky var."

Alan Makovsky, bilenler biliyor, ABD'nin öndegelen Türkiye uzmanlarından... Uzun yıllar Washington Institute adlı düşünce kuruluşunda Türkiye masasını o yönetti (Aynı masanın başında şimdi Soner Çağaptay bulunuyor). Oradan Tom Lantos'un yanına Kongre'ye geçti. Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini çok uzun yıllar Makovsky-destekli Tom Lantos yönetti.

İkilinin hangisi daha akıllıymış, şimdi daha iyi anlaşılıyor: Lantos ABD'nin gücünü kullanarak Türkiye gibi ülkeleri İsrail-yanlısı davranmaya itmeyi başarırdı; Lantos gitti, o başarı da bitti. Demek ki, esas akıl yaşlı politikacının imiş; genç danışmanının değil...

En ciddi hatayı, kısa bir süre önce, Kongre'nin Dış İlişkiler Komisyonu'nu "Türkiye'de basın iktidarın tehdidi altında; Ak Parti gazetecilerin boğazını sıkıyor" sonucunun çıkmasına sebep olan bir toplantının zemini haline getirerek yaptı Alan Makovsky...

Yaptı ve kaybetti.

Ankara'da Ermeni tasarısı üzerine politika belirleyen kadrolar bu yıl Washington'da kavganın her zamankinden erken başlayacağı ve büyümeye yüz tutacağı hesabıyla, "Bu defa Musevi Lobisi'nin kapısını çalmayalım" kararını aldılar.

Tom Lantos ne yapar eder durumun bu hale gelmesine müsaade etmezdi işte...

İyi de oldu; Amerikan Kongresi'nde Türkiye'yi sevenlerin sayısının İsrail'i sevenlerden daha fazla olduğunu başka nasıl öğrenecektik?

Birileri Kongre'deki oylamayı 'yenilgi' diye sunmaya çalışmıyorlar mı, esas buna gülüyorum. Murphy adlı ünlü bilge ne demiş: "Bir şeyin ters gitmeye eğilimi varsa, o şey mutlaka ters gider; bir şey ters gitmeye başladı mı, ondan sonraki her şey de ters gider..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.