Mustafa Karataş Hoca’ya Haksızlık Yapılıyor

Mustafa Karataş Hoca’ya Haksızlık Yapılıyor


Gazetecilik öyle bir şey ki, olayları istediğin gibi yönlendirmek ve fazla okunmak kaygısı ve kendi düşündüğü gibi görmek için ilginç başlıklar atılıyor.


Zaten atılan başlıktan haberin nasıl olduğu ve haberi yapan kişinin hangi düşüncede olduğu bal gibi anlaşılıyor.


Bunun en güzel örneğini refikimiz ve internet haberciliğin önemli isimlerinden Haber7'de çıkan Nursel Tozkoparan’ın Doç. Dr. Mustafa Karataş Hoca ile yapmış olduğu röportaj. Bu röportaj ile ilgili olarak hem internet haberciliğin önemli ismi Haber7 hem de bizim sitemiz cımbızla alınmış gibi bir konuyu alarak cafcaflı bir başlıkla okurlarına duyurmuş.


Refikimiz Haber7 en üstünde koca manşetle “Mustafa Hoca orucun yarım saat fazla tutulduğunda ısrarlı” diye röportajın haberi yapılmış.


İşte Röportajın İlgili Kısmı


Sizin namaz ve imsak vakitlerine itirazınız var. Yanlış olduğunu söylüyorsunuz. Buna bir açıklık getirir misiniz?


- Bu tartışma özellikle ramazanda sahur vakitlerinde yeniden başlıyor. Bunun da sebebi sahura kalkmış vatandaş kullanaynı zamanda imsak olduktan sonra namazını kılıyor. Böyle olunca da tanyeri ağırdı ağarmadı, namaz vakti girdi girmedi, sahur erken mi oldu? diye bir tartışma oluyor.


Bunun yanı sıra başka takvimlerde daha da farklı durumlar var. Mesela 31 Ağustos Diyanetin takviminde İstanbul için imsak vakti 4.50 ise bazı takvimler var 4.40 diyor. Onlar on dakika daha erken yazıyor. Şimdi 4.40’ta imsak demek, gece bitti, sabah namazının vakti girdi, sahur bitti namazı kılabilirsin demek. Hâlbuki aynı tarihte 4.40’ı bırakın 5. 23’de ancak tanyerinin ağardığını şahsen ben izledim. 26 ağustostan beri gözetliyorum.


Aralıksız 10 gün saatlerce gözetledim. 26 Ağustos imsak için diyanet takviminde 4.43 yazıyor, benim gözlemime göre 5.15’de imsak oluyor. 6 Eylül’ de 04.58 yazıyor fakat gerçekte imsak ancak 05.30’ da oluşuyor. Yaklaşık yarım saatlik bir fark var.


- Bunu nasıl gözlemliyorsunuz?


- Doğu tarafında Güneşin doğduğu yerde imsaktan önce gökyüzü ve yeryüzü aynı karanlıkta, gözünüzle hiçbir şey fark edemiyorsunuz yani karanlık devam ediyor. Doğu tarafı da karanlık batı da karanlık, kuzey ve güney de karanlık ama imsak doğduğu zaman fecirle birlikte gökyüzünde bir beyazlık oluşuyor ve onu hemen fark ediyorsunuz zaten.


Bir beyazlık kendini gösteriyor. Bakara Suresi 186. Ayeti kerimesinde de: “Sabahın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin için buyruluyor. Benim esas aldığım beyazın tamamen yayılması da değil. O beyazın ilk görüldüğü an. Daha sonra da bir kızıllık oluşuyor. İmsaktan yaklaşık bir saat sonra da Güneş doğuyor.


- Neden Diyanet’in imsak vakti bu kadar erken?


- Bunun sebebini bilmiyorum. Eskiden temkin vakti diye bir vakit koyuyorlardı ki, sahurda geç kalkanlar sonradan ağzına bir şey atanların oruçları bozulmasın zarar görmesin diye. Millet de bunu iyice öğrendikten sonra temkin vaktinin de bir anlamı kalmadı. Diyanet yeni bir uygulamayla 7-8 senedir temkin vaktini kaldırdıklarını açıkladılar. “Artık o 20 dakika diye bir şey yok tamamen sınıra çekildi.


Bu sınırla birlikte sahur bitiyor sabah namazının vakti giriyor. Ona göre dikkat edin” dediler. Orada bir 4 dakika kullantartışması vardı halka duyurulup duyurulmadığını bilmiyorum. Ama bu 4 dakika meselesi değil burada 30-32 dakika fark var. Bu kadar aralığın olması şöyle bir problemi ortaya çıkardı. İmsakta oruca niyet edildi ama sabah namazı vakti girmiyor. Namazlar ne oluyor diye soranlar oluyor haklı olarak, bizde aynı şeyi bu sene diyanete sorduk yayın aracılığıyla gündeme getirdik ama bir cevap gelmedi.


Diyaneti bu konuda eleştirenlerin sayısı az değil, yani imsak vakti doğru değil, yatsı namazının vakti doğru değil, bunlar yeniden tespit edilmeli diye tartışmalar yıllardır sürüyor. Ama hala bu konuya değinilmedi. Kaldı ki bir nokta daha var burada bizim tartışmamız sahurun vakti değil, aslında biz imsak vakti üstünde imsak şöyle olmalı böyle olmalı tartışması yapmıyoruz.


O tartışma ayrı bir tartışma İslam uleması onu da tartışmış. Mesela bizim o gördüğümüz beyazlığı imsak saymayıp kızıllık olmalıdır kızıllık ortaya çıkmadan imsak olmaz diyenler bile var. Kaldı ki, o kızıllık benim tespitimden 15-20 dakika sonra oluyor.


Şimdi o röportaj söz konusu ihtilafla ilgili olarak Mustafa Karataş Hoca yarım saatlik bir farkın olduğunu söylemiş ve bazı tespitlerini de dile getirmiş. Söyledikleri doğrudur veya değildir, bunu bizim sorgulamaya ne hakkımız ne de ilmimiz var.


Zaten İslam tarihi boyunca bu namaz konularında bilhassa imsak konusunda ihtilaf olmuştur.


Ama Mustafa Karataş Hoca burada iyi niyetli bir yaklaşım göstermiş, kendilerini takdir etmek gerekir. Ancak Haber7’nin insanların beynini bulandıracak şekilde bunu manşete çekmesi hiç hoş değil.


Zaten biz millet olarak okumayı da pek sevmeyiz. Önce manşete bakarız, sonra yazının içeriğini pek okumayız.


Haber7’de de hemen hatasını anlamış ve o başlığı ve röportajda ilgili bölümü kaldırmış.


Bu konuda Haber7’yi tebrik etmek gerekir. Böyle konular vatandaşı tereddüde sokar. Sonuçta vakit olarak eksik oruç tutmuyoruz, fazladan tutuyoruz. Bunun için kalbimiz ferah olsun.


Diğer taraftan da bizim siteden dostumuz Abdullah Tanrıkulu da olayı abartarak Mustafa Karataş Hoca’nın tasavvufa karşı çıktığını yazıyor. Ama röportajda ilgili bölümü okuduğumuzda hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor.


Mustafa Karataş Hoca tarikatlarla ilgili soruya; “Böyle bir gerek yok. Tarikata bağlı olmayanda bir eksiklik var diyemeyiz. Zaten tarikat bunu söyletmez, daha doğrusu tasavvufi anlayışta kendi kusuruyla ilgilenmek vardır. Başkasının kusuru değil kendi kusuruyla ilgilenmek üzere olan bir sistem tutup başkası helak oldu demez ben helak oldum ben helak oluyorum diye kendisiyle uğraşır dolayısıyla tasavvuf  bir terbiye sistemidir. Bu terbiye sistemi cilalanmış mobilya gibidir pürüzsüz olursa batmaz incitmez insana hoş bir duygu verir. bu terbiyeyi sünnetten peygamberin yaşantısından veya aileden kültürle de almak mümkün.


Eğer buralardan da almamışsa; o da tabi  sonuçta insandır ve Müslüman’dır ama budakları vardır batar incitir doğru yapayım derken yanlış yapabilir. Kur’anda ahlakla, nefis terbiyesi ile ilgili pek çok ayet var hüküm var zaten tasavvuf bunları konu edinmiş böyle bir sistemden geçmenin çok faydası var ama bazı tarikatlar işin içerisine başka şeyler de katmış, bunlarla yetinmemişler.


Başka şeyler sokuşturmuşlar çoğunlukla hepsini kastetmiyorum. İşte oralarda artık keramet ön plana çıkmış efendim kendini öne çıkarma başkasını beğenmeme ya da başka tarikatı beğenmeme veya tarikatın dışındakini mahvoldu helak oldu gibi görme, dünyayı manen birilerinin idare ettiği gibi, gaybı bilme gibi düşünceler bunlar tarikata sonradan giren düşüncelerdir. Böyle bakıldığı zaman tarikata girme gibi bir şart yoktur. İlmi ve irfanı birlikte götüren tarikatlarda çok güzel insanlar yetişmiştir.” Şeklinde cevap vermiş.


İnanın ben bu satırlardan Mustafa Karataş Hoca’nın tasavvufa karşı olduğunu bir türlü anlayamadım. Bir Müslüman’ın illaki tarikata bağlı olmayacağını ifade ediyor ve devamında yozlaşmış tarikatlardan bahsediyor. Ama yozlaşmamış tarikatlar yani ilmi ve irfanı birlikte götüren tarikatlarda çok güzel insanlar yetiştiği ifade ediyor.


Ben Doç. Dr. Mustafa Karataş Hocamızı 1989 yılından beri tanırım. O zaman İskenderpaşa Camii’nde kıymetli Kayınpederi Mehmet Hoca ile birlikte imamlık yapıyordu. İlim sevdalısı birisiydi. Herkese karşı müşfik davranır ve mütebessim bir insandı. Keza hâlâ da öyle.


Yaklaşık iki sene onun ilmihal sohbetlerine gittim ve tüm bildiklerimi ondan öğrendim. Kendisinden Allah razı olsun. Ayrıca röportajında bu sohbetlerden de bahsediyor. Zaten ilim erbabı sohbetlere devam ederek kendi ilmini de artırır.


Mustafa Karataş Hoca televizyona çıkan diğer Hocalardan çok farklı bir üslubu var. Hiçbir zaman popülist bir havada olmamıştır. Doğru bildiklerini söylemiş ve söyledikleri hiçbir zaman İslam karşıtı olmamıştır.


Ama şunu da demeden edemeyeceğim; Hocamız iftar programında insanların iştahını kabartacak görüntüler veriyor. Acaba zengin sofrası yerine biraz fakir sofrası havası verilse görüntülerde daha hoş olmaz mı? Çünkü bu mübarek ay yeme, içme ayı değil nefsini terbiye etme ayıdır.


Ben burada Mustafa Karataş Hoca’nın savunuculuğunu da yapmıyorum. Sadece ona karşı haksızlık yapıldığını ve yapılan röportajın da iyi kullanılmadığından bahsediyorum.


Onun için böyle hassas konularda daha hassas olmak gerekir. Bu ister yedi kat yabancı olsun, isterse içimizden biri. Benim için hiç fark etmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum