Müzik üzerine

Ne diyordu Bedri Rahmi Eyüboğlu, "Ben şairim, karanlıkta gelse şiirin hası, ayak sesinden tanırım, ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım".... Türküler, bu toprağın sesidir, sedasıdır. Türküler, gurbettir, sevdadır, hasrettir, ölümdür, acıdır, sancıdır, kavuşamamaktır. Ne yazık ki, pop kültürü ve son dönemde çalakalem ele alınan şarkı kültürü, bu milletin yüreklerine, gönüllerine sinmiş türkü atmosferini bitirmiştir. TV 8 ekranlarında yayınlanan Oktay Kaynarca ve Zara'nın sunduğu Salı Sefası programına katılan, ünlü Türk Halk Müziği sanatçısı, akademisyen Orhan Hakalmaz, "Türküler sahipsiz. Birilerinin Türk Halk Müziği'ne sahip çıkması gerekiyor" dedi. Orhan Hakalmaz, hak vermemek mümkün değil.

Türk Halk Müziği, uzun yıllar bu ülkede üvey evlat muamelesi gördü. Özellikle yetişen genç nesilin beyni, popüler kültürün ne idüğü belirsiz eserleriyle yıkandı. "Bandıra bandıra ye beni, Yakalarsam" gibi ipe sapa gelmez şarkılar, halkın önüne özel üretilip itilmiş ve gençliğin idol haline getirmesi için tüm şartları hazırlanmış isimler tarafından insanlarımızın zihinlerine enjekte edildi. Televizyonların reyting adına kurgulanmış programlarında Türkü Starlar üretilmeye çalışıldı ama, tamamen reyting damarından beslenen ve SMS ile rant imparatorluğu kurmaya çalışan bu programlarda, türkülerimizin seslendirdiği duygular birilerinin menfaat emellerine kurban edildi.

Türk Halk Müziği programı adına, bir tek İbo Show programı izleyenlere sunuldu. Ve, bu programda da İbrahim Tatlıses'in tek düze müzik anlayışını yansıtan eserlerden başka hiçbir şey icra edilmedi. Peki piyasada Türk Halk Müziği programları yapılmıyor mu? Elbette yapılıyor... Ama, Türk Halk Müziği'ni kendi mistik anlayışlarıyla icra eden belli bir kesimin elinde kalan türküler, Türkü barlarda, sarhoşların mezesi haline getiriliyor.

Türk Halk Müziği bu mu? Kesinlikle değildir.... Türk Halk Müziği, bu milletin sadece duygusu değil, dini inancıdır, inancını simgeleyen unsurlardır....

"Al Fadimem bal Fadimem, yanakları gül Fadimem,

Uyan uyan sabah oldu, namazını kıl Fadimem"

Bu mısraların vazettiği kültürü, Türkü barlarda sarhoşların ve ayyaşların arasında okuyabilmek ve anlayabilmek mümkün müdür?

Son dönemde artık türkü yakılmıyor... Neden? Çünkü, türkü yakma geleneği Anadolu'da sona erdi... Orhan Hakalmaz, o programda "Artık 80-90 yaşına gelmiş Anadolu'daki son kuşağı taramak ve hafızalarında kalmış son türküleri almak zorundayız" dedi. Türkü yakılmıyor, çünkü insanlar gurbet acısı çekmiyorlar, eski sevdalar, eski hasretler yok.... Çünkü, iletişim çağındayız, insanlar birbirlerine sevdalarını, aşklarını cep telefonlarıyla SMS göndererek ifade ediyorlar. Artık insanların içini acıtan olaylar yok....

Türk Halk Müziği, artık türkü formunda eserlere mahkum durumda. Türkü formunda eserleri de üretenler, sadece ticari kaygılarla ve kasetlerini doldurabilmek için bu işi yapıyorlar. Müzik, bu toplumun gelişmişlik düzeyini yansıtan en önemli unsurdur.... Ne diyor Konfiçyus, "Bir toplumun gelişmişlik düzeyi ürettiği müziğinden bellidir"....

Son yıllarda dilinize pelesenk olan, sürekli mırıldanmak ihtiyacı hissettiğiniz, kulaklarınızdan ezgi harmanı bir türlü gitmeyen bir türkü, hatta bir pop şarkısı veya Türk Sanat Müziği eseri var mı? Bu kısırlığın nedeni nedir? Kendilerini ses sanatçısı, müzik üreticisi, müzik yorumlayıcısı olarak lanse edenlerin bu soruyu durup düşünmeleri ve toplumu nereye taşıdıklarını sorgulamaları gerek. İşin tuhafı ürettikleri müzikle kulaklarımızı kirletenler, bir de el üstünde tutuluyorlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar