Ramazan KERPETEN

Ramazan KERPETEN

NECİSİNİZ KUZUM SİZ?

Nesiniz, necisiniz kuzum siz sahiden..?

Hangi bağın mahsulüsünüz siz?

Bu toprakların hangi parçasında bittiniz?

Böyle zarar ziyan bir mahsul hangi coğrafyamızda yetişebilir ki?

Zakkum çıkar, dikenli ot çıkar, ebu cehil karpuzu da çıkar… Ama sen ne şekilsin, anlayamadım!

Milletin ‘Kutlu Doğum’ programlarını andıçlar, bunu muhtıra şeklinde verirsin milletin seçtiklerine… Yetmedi, milletin o seçtiklerine suikast pusuları kurarsın!

Milleti millete kırdırma, insanımızı ‘Kafes’ler içine alma hesabındasın.

Gariban Anadolu’nun çilekeş analarının emanet ettiği kınalı kuzuları silahsız- savunmasız kurda kuşa teslim edersin. Bir de döner onların kanı üzerinde olmadık hesaplar yapar, başınızdakilerin başına çoraplar örmeye kalkarsın.

Her gün bir kan donduran hesabınız çıkıyor ortaya. Bu milletten alıp veremediğiniz nedir kuzum sizin?

Vatandaşın boğazından kıstıklarıyla beslenir,

Döner bir de o milletin başına ‘Balyoz’ kesilirsin.

Bu insanların onuru olan, ‘Doğumu Kutlu’ tarafınca müjdelenmiş Fatih Sultan’ın ve oğlu Beyazıt’ın camisini bile bombalamaya hazırsın.

Milletin dişinden arttırılarak alınan ve düşmana saklanan uçaklarını düşürme hesabındasın,

İşin kaos, kan, kargaşa ve gözyaşı.

İçindeki inançlıları da ayıkladın ne de olsa…

Gittikçe neye dönüşüyorsun, aynan var mı odanda, bir baksana?

Suçunu gizlemek için giydiğin ‘eldiven’inle, ‘yakamoz’larda ‘Sarıkız’ını sulamış ‘balyoz’ kuşanmaya gidiyorsun.

Söyler misin;

Hangi bağın, hangi dağın mahsulüsün sen?

Yok senin gibilerinin bu toprakta benzeri.

Sen, insan olamazsın.

Bu topraklardan değil menşein, lakin benzersiz de değilsin.

Seni ve yıkım dolu emellerini düşündükçe;

Ebrehe geliyor akıllara, azgın bir gurur için Allah’ın evini yıkmaya giden o şaşkın...

Atına, filine, topuna güveniyorsun sen de, tıpkı onun gibi…

Ama unutma; mazlumun, masumun Allah’ı var.

Kudretinden en emin olduğun bir anda, bir bakarsın ki tepende bitivermiş Ebabiller;

ağızlarında azap saçan taşlarıyla, kendi evini koruyan Yaratıcı’nın havalesiyle…

Biçilmiş ekin taneleri gibi dağılırsın sağa –sola.

Büyüklendikçe zelil olacaksın.

Bu millete komplolar, eylem planları kurguladıkça ayaklarına dolanacak hepsi.

Evet, bundan önce çok yaptın, hesapta yanına kâr kaldı.

Hesaptan öte bir hesap var;

Mevla imhal eder amma ihmal etmez. Belki bir gün ıslah olursun diye süre verilmiştir sana, üzerine giydiğin o elbisenin taşıdığı mânâya hürmeten. Ama bir de vakti gelince; bir saniye ilerisine taşmaz zulmün ve de ömrün. Bu da tarihe bir başka ‘Hayırlı Vakıa’ olarak geçecektir o zaman..

Ey beytullahları yıkma hevesindeki Ebreheler;

Develerini, o azgın Ebrehe’nin elinden almaya giden Abdulmuttalip gibi diyeyim;

“Ben develerin sahibiyim. Kâbe’nin de sahibi var, O onu korur”.

Son olarak Kâbe’nin ve onun kardeşleri Camilerin Sahibi’nin dediği gibi diyeyim:

“Görmedin mi Rabb’in fil sahiplerine ne yaptı?

Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.

Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.

Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.” (Fîl Sûresi: 1-5) 

 

rkerpeten@gmail.com

RAMAZAN KERPETEN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum