Neden mi bir sonuca ulaşamadık?

Neden mi bir sonuca ulaşamadık?

Her haber programı dünyadaki katliamlarla, ölen çocukların, açlıktan bir deri bir kemik kalmış insanların görüntüleriyle dolu. Zaman zaman yatışıyor gibi görünse de aslında zulüm gittikçe artıyor.

Örneğin Mısır’daki durum şu an daha sakin gibi görünüyor ama yakın zamanda yaşananlar hala hafızalarımızda...

Camiden çıkan bir kadını linç etmek için saldıran karşıt görüşlü 50 kadar kişi, okul tahtasını siper ederek kendini korumaya çalışanlar, gözünün ölünde ölen annesinin şehit olduğunu idrak edemediği için yanında oturan küçük bir çocuk, yaralıyı yoldan kurtarıp kenara çekmeye çalışırken vurulan bir adam...

Bunlar Mısır’daki darbeden sonra yaşanan vahşetten benim hatırlayabildiğim sadece birkaç kare.

Aynı durum Suriye’de de yaşanıyor. Oradaki insanlık dışı katliamlar hakkında kısıtlı da olsa bilgi akışı oluyor ancak resimleri paylaşmak mümkün değil.

Öldürülmüş birkaç aylık bebeklerin, şarapnel ile yaralandığı için durmadan ağlayan masum çocukların videolarına ise kalpler dayanmıyor.

Böyle bir zulmü kimse tasvip etmez, hele ki çocukların, kadınların, masum insanların buna maruz kalmasını hiçbir vicdan sahibi insan istemez.

Buna siz de katılıyorsunuzdur muhtemelen ama, “Ne yapalım da bu zulüm tamamen dursun?” diye hiç düşündünüz mü?

 

Zulmü unutturmamak

Twitterda, facebookta yazılar yazıyoruz, resimler paylaşıyoruz ki dünyaya Suriye’deki, Keşmir’deki, Arakan’daki, Doğu Türkistan’daki katliamları duyurabilelim.

Zulmü unutturmamaya çalışıyoruz ki zalimler cesaretlenmesin, tarafları itidale davet ediyoruz ki savaşanlar kardeşler olduklarını hatırlasınlar.

Yeryüzündeki bu bozgunun, kanın durması için vargücümüzle çalışıyoruz ama çabalarımız şu ana kadar bir sonuca ulaşmadı. Neden mi?

Çünkü hepimiz kendi başımıza çabalıyoruz da ondan, bazı kişiler birlik olmaktan şiddetle kaçınıyorlar da ondan...

Bazı İslam alimleri, “Müslümanlar şu an rahatlar, hiçbir sıkıntı yok” diyerek kendi dünyalarında yaşıyorlar da ondan...

Müslümanlar şu anda rahat değiller, sadece Müslümanlar değil, bütün dünya rahatsız. Bütün dünyada karmaşa var, sevgisizlik hakim, acımasızlık almış başını gidiyor.

Allah bunun nedenini bize Kuran’da şöyle bildirmiştir:

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

İşte bu nedenle Müslümanlar hemen birlik olmalılar ve birbirlerine karşıt gibi değil de kardeşler olarak hareket etmeliler.

 

Öncelik siyaset değil kardeşliktir

Ayette bildirildiği gibi bütün inananlar birlik olup, küçük konularla oyalanmayı bırakmalılar.

Kendi çıkarlarını değil ümmetin, dünyanın çıkarlarını ön plana almalılar.

İslam birliği için gayret ederek, Allah’ın Kuran’da bildirdiği insanlardan olmak için çalışmalılar ki dünyadaki bozgun sona ersin, acılar ve zulüm bitsin.

Bunun için önce bizler kendi içimizde birliği sağlamalıyız, Kıblemizin bir olduğunu, aynı Allah’a inandığımızı hatırlayıp, siyasi çekişmeleri bir yana bırakıp önceliği kardeşliğe, huzura, itidale, insaniyete yani Kuran ahlakına vermeliyiz.

Siyasi restleşmeler, kargaşa, bağırış-çağırışlar taraflara hiçbir zaman için fayda vermez ve hiçbir konuyu sonuca ulaştırmaz.

Müslümanların en büyük silahı silahsızlıktır, Kuran’ın temeli olan barış söylemleridir, kardeşlik bağıdır.

Müslüman sevgiye yönelik konuşur, kargaşa çıkarmaya değil.

Kardeşliği teşvik eder, kavgayı değil.

Bu konudaki en güzel hatırlatmalardan biri de hiç kuşkusuz ki Bediüzzaman Hazretlerinden gelmiştir.

 

“Dinin bir hakikatini bin siyasete tercih etmek”

Bediüzzaman, Kuran’ı çok güzel anlamış, özümsemiş ve adeta bir Kuran tefsiri oluşturmuştur. Tüm hayatını Allah yolunda çalışmaya adamış ve muazzam sıkıntılar yaşamış olan bu mübarek insan hepimiz için önemli bir örnektir.

Bediüzzaman Hazretleri, “Gerektiğinde siyasetin yapılabileceğini ama siyasetin dine alet edilmemesi hatta tam tersine, siyaseti dinsizliğe alet edenlere karşı dinin kudsiyetinin gösterilmesi gerektiğini” ifade etmiştir.

"Dinin bir hakikatını bin siyasete tercih ederim." diyerek önceliğin her zaman Kuran ahlakına verilmesi gerektiğini yani herkesin sevgiyi, barışı, güzelliği, fedakarlığı ön plana alması gerektiğini söylemiştir.

Başka bir sözünde de “Şefkat, vicdan, hakikat bizi siyasetten men ediyor” demiştir.

Kısacası Bediüzzaman gerekli olduğunda siyaset yapılabileceğini ancak tarafların siyaseti mutlaka kardeşlik çerçevesinde yapmalarının önemli olduğunu, önceliğin her zaman din anlakında olduğunu hatırlatmıştır.

Dünyaya huzur, bolluk, bereket getirmek isteyenler İslam ahlakının yayılması için çalışmalıdırlar ki bu da sadece siyasetle değil, sevgiyle, kardeşlikle olur.

Hiçbir ayrım yapmadan bütün inananları aynı şekilde kucaklayarak, belli bir kesimi  değil bütün insanları kurtarmayı amaçlayarak, bunun için gayret ederek olur.

Şu anda vicdanlarını kullanan, Allah’tan korkan, ümmetin iyiliğini isteyen, İslam birliği ideali için çalışan Müslümanlar hep sevgiye yönelik konuşmalı, herkesin çabası kargaşayı sakinleştirmek, itidali sağlamak yönünde olmalıdır.

Bu konudaki her çaba önemli. Bir kişinin bile sevgiye-kardeşliğe dair yazdığı bir cümle, teşvik edici bir söz şu an çok önem taşıyor. Unutmayın ki birleri yan yana koyduğunuzda önce 11 sonra 111 sonra 1111 olur ve böyle artarak devam eder.

Gelin siz de bizimle birlikte yanyana durun ve yatıştırıcı olanın kazanacağını, uzlaştırıcı olanın birliğe vesile olacağını anlatın ve yaşayarak gösterin inşaAllah.

Önceki ve Sonraki Yazılar