Lütfi AYHAN
NİHAYET BATILILAŞTIK!
İçten ve dıştan birilerinin yıllarca uğraşıp başaramadığı yıkım nihayet gerçekleşti. Nüfusumuz ile ilgili tehlikeli düşüşten bahsediyorum. Ükemizde yıllarca çok çocuğun hem millete, hem aileye, hem devlete zarar verdigi yalanı gafilce, sinsice pompalandı. En meşhur sloganları "yapabildiğin kadar değil bakabildiğin kadar" idi. Cumhurbaşkanının "en az üç" lafı hafife alındı. Şimdi ne oldu ? Maalesef bu konuda Avrupalılara yetiştik, hatta onları geçtik, gözümüz aydın olsun! Bu satırları okuyan muhalif bir kardeşim,' bu durum'a cumhurbaşkanı ve onun hükümetleri zamanında gelinmedi mi? ' itirazı elbette yerinde ve doğru bir itirazdır. Ama, 'millet fakir, gelecekten umutsuz, onun için evlenmiyor, bu sebepten boşanmalar artıyor, bu nedenle doğum oranları düşüyor " itirazı %80 yanlıştır Çünkü bu mantık doğru olsaydı durumu yerinde ve zengin vatandaşlarımızın hem erken evlenmeleri hem de çok çocuk sahibi olmaları gerkirdi. Türkiye gerçekleri böyle demiyor. Neyse gelinen nokta her açıdan tehlike arz ediyor. Bizleri umutlandıran nokta ise
başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere yöneticilerimizin ve aklı erenlerin nihayet gerçeğe uyanmaları.
Önce İnternette dolaşan şu rakamlara bir göz atalım:
EVLENME VE BOŞANMA ORANLARI
"Türkiye'deki evlenme-boşanma rakamları tehlikeyi gözler önüne sermeye devam ediyor.
Doğurganlık hızının alarm verdiği ülkemizde evlenme-boşanma rakamlarında dikkat çeken değişimler yaşandı. Son 20 yılda evlilik sayısının giderek düştüğü, boşanma sayısının ise 2 katına çıktığı tespit edildi.
Ülkemizde 2001-2024 yılları arasında kayıtlara geçen evlenme oranları şöyle:
2001: 544 bin 322
2002: 510 bin 155
2003: 565 bin 468
2004: 615 bin 357
2005: 641 bin 241
......
2013: 600 bin 138
2014: 599 bin 704
2015: 602 bin 982
......
2020: 488 bin 335
2021: 563 bin 140
2022: 575 bin 891
2023: 565 bin 435
2024: 568 bin 395
BOŞANMA ORANLARI İKİ KAT ARTTI
Nüfusa oranla evlilik sayısının düşüş yaşandığı 20 yıllık süreçte boşanma oranlarında ise artış olduğu tespit edildi. Ülkemizde geçtiğimiz yıl boşanma sayısında cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Türkiye'de nüfusun 66 milyon olduğu 2001 yılında toplam boşanma sayısı 91 bin 994 olarak ölçüldü. Bu rarakam, nüfusun 86 milyon olduğu 2024 yılında ise 2 kat artarak 187 bin 343 olduğu belirlendi.
Bu tablo bize neyi anlatıyor, şunu anlatıyor: evlenme oranları ve çocuk sayısı düşerken boşanma oranları ve evlilik yaşı ise yükseliyor.
PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİ İDİ
Türkiye'deki bu gidişatın yüzlerce sebebi var. Sade bir vatandaş olan Bendeniz bile bu tehlikeyi yıllar önce (10 sene falan ) görmüş ve konu ile ilgili birkaç yazı yazmıştım.
(son yazdığım yazı 'Annelik En Yüce Sıfat Ev Hanımlığı En Zor Meslek' başlığı ile
18 Temmuz 2019 Perşembe günü Habernamede çıkmış) O yazıdan bazı bölümleri önemine binaen tekrar alıntılıyorum:
ANNELİK EN YÜCE SIFAT
Günümüz Türkiyesinde Annelik gibi yüce bir sıfatın, ev hanımlığı gibi çok zor bir mesleğin umulmadık sosyal sınıflar tarafından bile küçümsenir hale gelmesi bilinçli yapılıyorsa ihanet; değilse büyük bir gaflettir. Bir millet için felaketlerin en büyüklerinden biri cemiyetin temelini oluşturan aile kurumunun dejenere edilmesidir. Şimdiye kadar yapılan yanlış uygulamlara bakarak 'hanımlara ekonomik özgürlük vermek' için onları illaki ev dışında bir yerlere yönlendirmek doğru değildir. Hanımlarımıza 'ekonomik özgürlük' vereceksek, bunu anne oldukları için, annelik mesleklerini iyi icra ettikleri için, ev hanımlığı mesleğini hakkıyla yerine getirdikleri içinde verebukiriz. Evlenme ve çocuk sayısınca maaş bağlayarak gerçekleştirebiliriz. Böylece hem annelik gibi yüce ve kutsal bir sıfat korunmuş olur hem de kadınlarımız iş hayatının o ağır baskılarından kurtulur. Çocuklar da Allah tarafından sadece annelere verilen “ANNE SEVGİSİ” gıdasını bol bol alırlar. (Burada şunu belirtmekte yarar görüyorum: büyük bir gayretle ve azim bir fedakarlıkla hem dışarda çalışıp hem de annelik vazifesini hakkıyla yerine getiren hanımlara saygılarımı sunarım. Bir de kızlarımızın iyi bir ev hanımı, yetkin bir anne olarak yetişmeleri için " Anelik ve Ev Hanımlığı Meslek liseleri" açılmalı. Bu okulları bitirmeden hiç bir kızımız evlenememeli. Aynı şekilde erkek evlatlarımız için de evlilik kursları açılıp bu kursları bitirmeyen hiç bir erkek nikah masasına oturamamalı. (Şunuda belirtmek fayda var, Türkiye özgür bir ülke İsteyen hanım çalışır istemeyen çalışmaz. -özellik isteyen bazı meslekler var ki onları sadece ve sadece kadınlar yapmalı- Benim ısrar ettiğim nokta hanımlarımızın ev hanımlığı yaparakta ekonomik özgürlüklerini sağlamalarıdır.)
EN ZOR MESLEK EV HANIMLIĞIDIR
Dışarıda çalışmayan, ev hanımlığı yapan bir hanım aslında en zor işi yapmaktadır. Bu nedenle sohbetlerde, tanışmalarda ev hanımı bir bayanın “çalışmıyorum ev hanımıyım" demesi çok tuhaf ve pek yanlıştır. Çünkü bir ev hanımı hem iyi bir öğretmen, hem iyi bir aşçı, hem iyi bir terzi, hem iyi bir dekarötör, hem üstün bir psikolog, hem de iyi bir ekonomisttir. Tüm bunları becerebilen bir kişi nasıl "çalışmıyorum" diyebilir. Bu ağır, bu yüce, bu kıymetli mesleği yapan hanımlarımıza saygılarımızı sevgilerimizi sunmak hepimizin baş görevidir. Devletimiz de bunları görerek ev hanımlarına gereken maddi desteği vermelidir. (Nihayet vermeye başladı)
PEYGAMBERİN MÜJDESİNE NAİL OLAN İNSANLAR: ANNELER
İnsanlık kalesinin burcunda daima anneler olmuştur. Sabır, merhamet, incelik, vefa , iyilik, diğerkamlık…Onların ayrılmaz gölgeleridir. Her ne kadar günümüzde bazı nadanlar, bazı gafiller ve kendini bilmez bir kısım cahiller bu yüce ve kutsal sıfatı küçümsemeye çalışsa da hakikat değişmez. Hanımlar için Annelik dün de bu günde yarın da en yüce, en temiz, en kutsal sıfattır. Çünkü her şeyin sahibi her şeyin yaratanı Rabbimiz yüceltmiş bu sıfatı, Annelik değerli, Çünkü Allah’ın en seçkin kulları olan peygamberler ve onların sultanı Hz Muhammed (sav) Cenneti onların ayaklarının altına sermiş. Zor, çünkü insanlığın öğretmeni olmak kolay değil. Yüce, çünkü ölümü göze alarak hamile kalmak yüce bir ahlakın, yüksek bir erdemin en bariz göstergesidir. Bu sebeplerden dolayı anneliği ve aileyi küçümsemek hakka, hakikate ilme zıt bir davranıştır. Hayata bu gerçekler ışığında bakan tüm annelere, tüm bacılara, tüm ablalara, tüm kızlara, tüm gelinlere sevgilerimi muhabbetlerimi saygılarımı; Fatıma’yı, Aişe’yi, Hatice'yi, Sümeyye'yi, Meryem'i, Asiye’yi, Nesibe'yi… Örnek alanlara hürmetlerimi sunarım..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.