Ölümün Ardında Sevgi Olmalı, Merhamet Olmalı..!

Ölüm herkese hak.

Sultana da hak, tebasına da hak.

Zengine de hak, fakire de hak.

Eğer hak olmasaydı ölür müydü yüce Peygamber?

Karacaoğlan mısralarında “Ölüm ardıma düşüp de yorulma / Var git ölüm bir zaman da gene gel /Akıbet alırsın komazsın beni /Var git ölüm bir zaman da gene geldese de, ölümün ne zaman ve nasıl geleceği bilinmez.

Yaşa başa da bakmaz ölüm.

Ölüm meleği Azrail tuttu mu seni hiç affı olmaz.

Çünkü o verilen görevi ifa ediyor.

"Her nefis ölümü tadacaktır" emrini yerine getiriyor.

Ölümden kaçmak olmaz.

Kim kaçmış ki bu zamana kadar.

Ölümden kaçılmıyorsa, ne yapmalı?

Ölümü güzelleştirmeliyiz.

Ölümü öldürerek güzelleştirebiliriz.

Ölüm korkusunu öldürmeliyiz.

Nasıl ama?

Bu dünyadan göç ederken bırakacağımız güzel amellerle, eserlerle.

Arkamızdan kimsenin beddua değil dua etmesini sağlayacak meziyetlerimiz olmalı.

Sevmeliyiz herkesi Yaradan’dan ötürü.

Kin, haset, nefret, desise vs. duyguları söküp atmalı, onun yerine sevgi, şefkat, merhamet, yardım duygularını ekmeliyiz ruhumuzun en ücra yerlerine.

Birisi düştü mü yere kaldıracak elimiz olmalı.

Bir çocuk ağladı mı göz pınarlarından akan yaşları silmesini bilmeliyiz.

Sana kem gözle bakana sen sevgiyle bakmalısın.

Bakarsın bir gün o kem gözler sana utana sıkıla bakar.

Bir Çin hikâyesinde bu durum ne güzel anlatılmış;

“Uzun yıllar önce Çin’de, Li-Li adlı bir kız evlenir ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Sık sık münakaşa edip tartışırlar. Bu durum Çin geleneklerine göre, hoş bir davranış değildir. Çevreden yoğun tepki alır.

Evde huzur kalmamış, bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalarından, annesi ile karısı arasında kalan koca için de ev cehennem haline gelmiştir.

Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan Li-Li, doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir ilaç hazırlar ve üç ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece kaynanayı gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır. Yaşlı adam gelin hanıma, kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını, ona en güzel yemekleri yapmasını söyler.

Sevinç içinde eve dönen Li-Li yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Her gün en güzel yemekleri yapıyor. Kaynanasının tabağına azar azar zehri damlatır. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranır. Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişmiştir ve ona kendi kızı gibi davranmaya başlar. Evde artık barış rüzgârları eser. Bir süre sonra, gelin hanım kendisini ağır bir yük altında hisseder. Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı dükkânının yolunu tutar ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir için yalvarır. Yaşlı kadının ölmesini artık istemiyordur. Adam, yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Li-Li'ye bakar ve kahkahalarla gülmeye başlar.

- Sevgili Li-Li, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni daha da güçlendirdin, hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi davrandıkça, nefret dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı, böylece siz gerçek bir ana kız oldunuz, der.”

Bu hikâye ne kadar da güzel açıklıyor sevgiyle her şeyin aşılabileceğini.

Ölümlü dünyada kimseyle dargın olmamalıyız.

Sevgi aşılamalıyız nefretin yerine.

Sevgi aşılamaktan birileri nefret etse de inadına sevgi aşılamalıyız.

Bir gün sevgi kazanacaktır bu savaşı.

Sevgi için de yeri gelirse savaşmalıyız.

Her savaşın ardından mutlaka bir galip gelecektir.

O da sevgidir.

Tenzile Teyze işte böyle bir kadındı.

Tam bir Anadolu kadınıydı O.3198.jpg

İçi sevgiyle dolu.

Nefret, kin, nemime nedir bilmeyen bir şahsiyet.

İşte böyle birisi olmasaydı gözyaşı akıtan bir Başbakan evladını yetiştiremezdi.

Elinde tesbih, dilinde Allah'ın zikri.

Her anneye örnek olmalı onun yaptıkları.

Böyle bir anadan yetişti Recep Tayyip Erdoğan.

Erdoğan’ın seveni vardır, sevmeyeni vardır bu ölümlü dünyada.

Hatta ondan nefret edenler bile vardır.

Bu yazıyla amacım, ölümün ardındaki sevgiyi ve sevgili annenin ardından akan iki damla gözyaşının ne kadar önemli ve değerli olduğunu hatırlatabilmektir.

Yakınlarımızın ölümü derin üzüntü sebebidir ama eğer o ölünün ardından sevgiyle, hasretle gözyaşı döken sevenleri varsa o ölüm gıpta edilecek bir ölümdür.

O Rabbine kavuşurken gülerek gitmiştir mutlaka.

Çünkü her daim o masum bakışlarının, mütevazı hareketlerinin altında büyük bir teslimiyet vardı.

O teslimiyet, Mevla’sına olan teslimiyettir.

Şükürler olsun ki gözyaşı akıtabilen bir Başbakanımız var.

Kimse de bu gözyaşının ardından kem sözler söylemesin.

Kim ağlamaz ki anasının ardından.

İnsan zalim de olsa, anasının ardından mutlaka kalbi burkulur ve gözleri dolu dolu olur.

Hele ki Allah dostu Tenzile Teyze’nin ölümüne, milyonların derdini kendi derdi bilen Başbakan oğlu gözyaşı dökmüş çok mu?

Erdoğan gibi bir oğul yetiştirmek her ananın hedefi, ideali olmalı. Öylesi anaların sadece elleri değil, ayakları da öpülür. Ölümleri ise sadece yakın akrabalarının acısı değil milyonların üzüntü kaynağıdır. 

Nur içinde yat Tenzile Teyze, mekânın cennet olsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum