PKK-MİT görüşmesinden kara harekâtına

PKK ve MİT arasında yapılan gizli görüşmenin ses kaydının internete sızdırılmasından kim ne bekliyor, bilmiyorum...

Ama bildiğim bir şey var; avcılık yaparken, av olmak... Gıllıgışlı işlerde herkes birilerini avlamaya çalışırken, kendilerinin de birinin avı olduklarını ıskalarlar... 

Belli ki birileri de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı avlama niyetinde... Üstelik de ‘sokakların lideri’ tanımlamasına uygun bir popülarite yağmuru altında Ortadoğu’da çok dikkat çekici, etkileyici, başarılı ve önemli bir geziyi sürdürürken... Nitekim ses kaydı ilk olarak Dicle Haber Ajansı’nın sitesinde ‘Görüşmelerin İçyüzü Erdoğan’ı Yakacak’ başlığıyla duyuruldu. 

Daha sonra bir açıklama yapan ajans, kaydın ‘sitelerine yapılan sanal saldırı sonucu şifrelerin kırılması suretiyle eklendiğini’ duyurarak haberi geri çekti. 

Vimeo adlı video paylaşım sitesine Oneminute adlı bir kullanıcı tarafından eklenen ses kaydının başlığı ‘Erdoğan’ın iç yüzü Erdoğan’ı yakacak.’  Videonun altında ise ‘KCK heyeti ile devlet heyeti arasında yapılan görüşmelere ait kayıtlar, Kürt halkına ve gerilla güçlerine karşı vahşi bir savaşa girişen Erdoğan ve AKP hükümetinin Türkiye toplumuna söylediği yalanları ve ikiyüzlü karakterini ortaya çıkardı’ yazılı.

Halbuki bu görüşmeler, geçen Nisan’da Başbakan Erdoğan’ın ‘Kürt Sorunu’nu’ çözmek için ne kadar samimi ve kararlı olduğunu, aynı zamanda da çok ciddi bir risk aldığını açıkça gösteriyor... Toplantıda ‘Apo’nun serbest kalmasından PKK’nın siyasete katılmasına’ her şey değerlendiriliyor... Şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın toplantıda PKK temsilcilerine söylediği sözler Erdoğan’ın alkışlanması gereken o günkü siyasi portresini de netleştiriyor: 

“Olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli, daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hâsıl olunca Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi.

(...) Sayın Başbakan... Bu noktada ciddi olduğunu, samimi olduğunu, siyasi riski de yüklenmeye hazır olduğunu birkaç defa söyledi...

(...) Hükümetin çok ciddi niyeti var. Bu iyi niyeti Türkiye’deki reel şartların izin verdiği ölçüde hayata geçirmeye, realize etmeye çalışıyor. (...) Hem sizle, hem Sayın Öcalan’la bizim perspektifimiz bu sürecin kesintisiz devam ettirilmesi.”

Üstelik bu toplantının Habur olayları ertesinde yapıldığını da unutmamalı...

***

Siyasetin ne kadar ucuz ve beşinci sınıf ayak oyunlarıyla dolu olduğunu, üstelik bunlardan dün mağdur olanların ellerine imkân geçtiğinde aynı metotlara başvurduğunu siyaset arenasında da, medyada da hepimiz günlük hayatımızda görüyoruz... Muhtemelen bu alt düzey muhalefet çirkinliği bu son gelişmeyi de kendi meşrebine göre sömürmeye çalışacak...

Ama Erdoğan’ın çocuklarımızın her gün hatta her an ölmesine neden olan kangrenleşmiş tarihsel bir sorunu çözme cesaretini samimiyetle kutlamak gerekir...

Bugün, çözüm cesareti gösteren geçen Nisan ayındaki Tayyip Erdoğan’a tuzak kurmak değil, hep birlikte içine düştüğümüz kanlı tuzağı kaldırıp atmak günü...  

Anadilde eğitimin, Öcalan’ın serbest kalmasının, özerkliğin, PKK’nın siyasete katılmasının rahatça konuşulduğu ve bunların kabul edilebileceğinin açıkça söylendiği bir ‘müzakere’ sürecinden yeniden ‘kara harekâtı’ noktasına nasıl gelindi?

İçinde debelendiğimiz tuzaktan kurtulmanın acil ön şartı belli ki bu sorunun konunun tüm muhataplarından açıkça sorulup, cevaplanmasından geçmekte...

***

Dün bu soruyu sormakta öncelik alan Yasemin Çongar’ın yanıtı şöyleydi:

“Hâsılı, 14 Temmuz Silvan, 16 Ağustos Çukurca, 4 Eylül Dersim, 11 Eylül Şemdinli saldırılarını gerçekleştiren PKK ‘aklının’, bu saldırılar konusunda ‘gık’ diyemeyen Kürt siyasetinin ve bu saldırılar üzerine her şeyi bırakıp kara harekâtından medet uman hükümetin yüzüne tutulmuş bir ‘ayna’ olarak da okuyabilirsiniz bu kayıtları. 

Aynadaki görüntü size ne anlatıyor? Madem her şeyi konuşmak mümkün, sahi, niye savaşıyoruz?”

Önceki ve Sonraki Yazılar